Hizmet Tespit Davası Nedir
  • Hizmet tespit davası nedir, bu davanın şartları nelerdir, hizmet tespit davasında arabuluculuk şartı var mıdır, EYT’den faydalananlar hizmet tespit davası açabilir mi, hizmet tespit davasında zamanaşımı süresi ne kadardır, bu dava hangi mahkemede açılır, davanın istisnaları nelerdir gibi sorular sıkça sorulmaktadır, Bu makalemizde hizmet tespit davası nedeniyle açılan davalar ayrıntılı bir şekilde bilgilerinize sunulmuştur. 

Hizmet tespit davası fiili olarak sigortalı sayılan işlerde çalışanların, sigorta kaydının hiç yapılmaması veya eksik yapılması sebebiyle bu durumun tespitini ve yatırılmamış olan sigorta primlerinin ödenmesini konu alan bir dava türüdür. Hizmet tespit davası işverene karşı açılmakla birlikte kamu düzenini ilgilendirdiğinden Sosyal Güvenlik Kurumu davaya fer’i müdahil sıfatıyla dahil edilir. Davanın yasal dayanağı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 86/9’dur. İlgili yasal düzenlemeye göre, aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Bu dava, işçinin vefatı halinde mirasçıları tarafından da açılabilen bir davadır.

İş Hukuku Davaları

Hizmet Tespit Davası Nedir?

Hizmet tespit davası kısaca sigortasız çalıştırılan işçilerin sigorta kayıtlarının düzeltilmesini ve eksik prim ödemelerinin yapılmasını sağlamak için açılan bir iş davasıdır. Bu davada uyuşmazlık, hizmetin fiilen kesintisiz gerçekleştirildiği durumda işçinin işe giriş çıkışı varmış gibi gösterilmesi, iş sigortalı sayıldığı halde SGK’ya bildirim yapılmaması veya bildirimin geç yapılması vb. sebeplerden doğmaktadır. Öyle ki söz konusu dava Anayasal bir hak olan sosyal güvenlik hakkını dolayısıyla kamu düzenini ilgilendirmektedir. Hizmet tespit davasında davanın Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarı yapılmakta ve SGK’nın feri müdahil sıfatıyla davaya katılımı sağlanmaktadır. Neticede mahkemenin nihai kararına göre de SGK tarafından hak sahibi işçi hakkında gerekli değişiklikler yapılmaktadır. Ancak eğer SGK dava sürecine dahil edilmezse verilen kararın yerine getirilecek yasal bir hükmü olmamaktadır.

Hizmet Tespit Davası Şartları Nelerdir?

Hizmet tespit davasının şartları şu şekilde sıralanabilir;

  1. İşçinin iş görme borcunu yerine getirmesi,
  2. Hizmet sözleşmesine dayalı fiili çalışmanın bulunması,
  3. Bu çalışmanın sigortalı çalışılan işlerden olması,
  4. İşçinin sigortasız çalışmasının ve primlerinin eksik ödenmesinin veya hiç ödenmemesi,
  5. Bu durumun SGK’ca önceden tespit edilmemesi, 
  6. Yapılan işin üzerinden 5 yıl geçmeden hizmet tespit davasının açılmasıdır.

Hizmet Tespit Davasında Arabuluculuk Süreci

Hizmet tespit davasında arabuluculuk dava şartlarından değildir. Bu nedenle dava öncesinde arabulucuya başvurulmuş olması zorunluluğu bulunmaz. Ancak taraflar dilerse ihtiyari arabuluculuk sürecini yürütebilir. Neticede hakkı ihlal edildiği iddiasında bulunan işçinin, doğrudan hizmet tespit davası açması mümkündür.

EYT’den Faydalananlar İçin Hizmet Tespit Davası

EYT’den (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) faydalananlar için hizmet tespit davası 3 Mart 2023 tarihi ile getirilen yasal düzenleme nedeniyle 2023 yılında özel bir öneme sahiptir. İşverenlerin işçiye ve SGK’ya karşı görevlerini tam olarak yerine getirmemesi beraberinde hak kayıplarına sebebiyet vermiştir. Dolayısıyla EYT’den faydalanıp faydalanamama noktasında toplanan sorular beraberinde hizmet tespit davasını gündeme getirmiştir.

Getirilen yasal düzenlemeye bakılacak olursa 8 Eylül 1999 (dahil) tarihi öncesinde sigortalı olmanın en önemli şart olduğu görülecektir. İkinci şart ise prim gün sayısı, çalışma süresi ve kadınlarda 20, erkeklerde 25 yıl sigortalılık süresini tamamlamış bulunmaktır. Ancak Yasa’da belirtilen bütün şartlar yerine getirilmiş olsa bile işe girişi 1999 öncesinde yapılmamış olan çalışanlar EYT’den faydalanamamıştır. Bu durumda ise akla gelen şey hizmet tespit davası ve bu davadaki hak düşürücü sürenin geçip geçmediğidir.

Aşağıda daha detaylı açıklandığı üzere hak düşürücü süre dava açma süresi olup bu süre fiili çalışmaya dair hiç bildirimi yapılmamış işçiler bakımından işlemektedir. Aynı zamanda işleyen süre bakımından işyerlerinin niteliği önemli değildir. Bununla birlikte mevzuatta belirtilen belgelerin işverence SGK’ya verilmesi durumunda da hak düşürücü süreden bahsedilmeyecektir. Bu noktada önemli olan husus bu belgelerin verilmesinde yine 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmemesi ve bu hizmetin uzun dönemli sigortalılığın söz konusu olduğu bir çalışmaya dair olmasıdır. Bir başka anlatımla, işverence 5 yıllık süre içinde verilmeyen resmî belgeler (işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.) işçi hakkında hak düşürücü sürenin işlemesine sebep olmaktadır. Uzun dönemli sigortalılıktan kasıt ise bu çalışmanın stajyer, çırak vb. kısa sigortalılığın bulunduğu iş dönemleri altında gerçekleştirilmemesidir. Belirtmekte fayda vardır ki, kesintili çalışmanın varlığı durumunda yapılan hesapta her iş dönemi kendi arasında ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Sonuç itibariyle toparlayacak olursak hak sahibi işçinin gerekli şartları sağlaması dahilinde hizmet tespit davası açarak EYT’den yararlanması mümkündür.

Emeklilik için gerekli olan 1 günün tespit edilmesi için dahi söz konusu dava açılabilir ve bir mahkeme ilamının bulunması zorunludur. Nitekim bu dava kamu düzenine ilişkin olduğundan yalnızca tarafların beyanları SGK’nın durumu düzeltmesine imkân vermeyecek, tespitin mahkemece yapılmış olması aranacaktır. Öyle ki bu süreçte hak düşürücü sürenin istisnalarının değerlendirilmesi ve sürecin yönetiminde bir uzmandan yardım alınmasında fayda bulunmaktadır.

Hizmet Tespit Davası Zamanaşımı İstisnaları

Hizmet tespit davasında bahsi geçen hak düşürücü sürenin yerleşik Yargıtay kararlarına göre bazı istisnaları mevcuttur. Buna göre;

  1. Müfettiş tutanakları ya da tahkikat raporlarıyla işçinin çalışmasının tespit edilmesi,
  2. Asgari işçilik incelemesi yapılması ve işverenden sigortalının primlerinin tahsil edilmesi,
  3. İşçinin sigortalı durumunda iken memurluğa geçmesi,
  4. İşe giriş bildirgesinin Kuruma süresinde verilmesi; fakat bordro ve primin ulaştırılmaması,
  5. İşçilik alacaklarına ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararlarının bulunması durumlarında hizmet tespit davaları zamanaşımına uğramaz.

Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre - Zamanaşımı

Hizmet tespit davasında 5 (beş) yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Nitekim bu husus 5510 s. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.86/9’da “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” şeklinde açıklığa kavuşturulmuştur. Bu süre hak düşürücü niteliğinden dolayı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Bununla birlikte yine kanun maddesinde görüleceği üzere bu süre hizmetin geçtiği yılın sonundan başlamaktadır.

Hizmet Tespiti Davasında Hak Düşürücü Sürenin İşlememesi

Hizmet tespiti davasında hak düşürücü sürenin işlemediği bazı durumlar vardır. Öncelikle belirtilmelidir ki hizmet tespiti davasındaki hak düşürücü süre, mevzuatta belirtilen belgeleri işverence verilmeyen veya çalışmaları SGK tarafından tespit edilemeyen sigortalılar bakımından işlemektedir. Bu belgeler işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vb. belgelerdir. Bu belgelerin verilmesi ve çalışmanın SGK’ya bildirilmesi halinde ise devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçmesi söz konusu olmaz.  

Aksi takdirde Yargıtay 10. HD kararına göre, işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur. (Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 6.7.2023 Tarihli 2022/3052 E., 2023/7587 K.)

Hizmet Tespit Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Hizmet tespit davasında görevli mahkeme iş mahkemeleridir (5510 s. Kanun m.101 ve m.86/9). İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi, iş mahkemesi sıfatıyla görevli bulunur.

Hizmet tespit davasında yetkili mahkeme,

  1. Davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile
  2. İşin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi, 
  3. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir (7036 s. İş Mahkemeleri Kanunu m.6).

Bir Günlük Sigorta Başlangıcının Tespiti Davası

Bir günlük sigorta başlangıcının tespiti davası 3 Mart 2023 tarihi itibariyle EYT düzenlemesi gereği gündeme gelmiştir. 5510 s. Kanun uyarınca İşverenler, sigortalı sayılan kişileri, yine Kanunda belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdür. Sigortalılığın başlangıcı, sigortalı sayılanlar için çalışmaya başladıkları tarihten itibaren başlar. Bir günlük sigorta başlangıcının tespiti davası ise işçinin fiilen çalışmaya başladığı tarih ile işverenin Kuruma bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiği gün arasında fark olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın varlığı ve sigorta ilişkisi ispat edilerek resmiyette gerekli düzenlemenin yapılması amaçlanmaktadır. Neticede bir günlük çalışma dahi çalışanların emekli olmasına engel olabilmekte ve hem prim ödemesi hem de sigortalı çalışılan günlerin tespitine ihtiyaç duyulmaktadır. İşçi lehine yapılan tespitin ardından çalışılan süreler emeklilik hesabına ve bununla birlikte işçilik alacaklarına dahil edilir. Dolayısıyla hizmet tespiti davasının bir türü olan bir günlük sigorta başlangıcının tespiti davası emekliliğin gecikmesinin önüne geçmektedir.

Hizmet Tespiti Davası Yargıtay Kararları

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 13.7.2023 Tarihli, 2023/2142 E., 2023/7887 K. Sayılı Kararı

1-) Dava, 506 Sayılı Kanun’un 79/10. (5510 Sayılı Kanun’un m. 86/9 uncu) maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik 

hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır…Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır…Diğer taraftan, davanın yasal dayanaklarından olan 506 Sayılı Kanun’un 79/10. (5510 Sayılı Kanun’un m. 86/9 uncu) maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir…”

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 8.2.2023 Tarihli 2022/703 E., 2023/39 K. Sayılı Kararı

“…18. Mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, Kanun’un 79. maddesinin onuncu fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 (bir) günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla sigortalılıktan söz edilebilmesi için çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir. 19. Mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde ise; “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır. 20. Öte yandan 506 Sayılı Kanun’un 2 ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 Sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir. 21. Ne var ki, 506 Sayılı Kanun’un 2 ve 6. maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. 22. Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır. 23. Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 Sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hâkim görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır…”

Sıkça Sorulan Sorular

Hizmet tespit davası genel mahkemelerde görülen davalardan olup, her türlü delil ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır. İşçi geriye dönük hizmet süresini tanıkla, whatsap kayıtları ile, kamera kaydı veya mevcut diğer delillerle ispatlayabilir.

Hizmet tespit davalarında SGK ihbar olunan taraf olduğundan dava açılmadan önce kuruma müracaat edilmelidir. Zira davanın kabulü halinde SGK primleri ödemekle yükümlüdür. Bu sebeple hizmet tespit davası davalı işveren ve SGK(ihbar olunan) ya yöneltilmektedir.

Hizmet tespit davasında işçi davayı kaybederse, iddia ettiği döneme ilişkin hizmetinin ispatlanamadığı bu sebeple geriye dönük primlerin yatırılmayacağı anlamına gelmektedir. Ayrıca davanın kaybedilmesi durumunda işçi, yargılama masrafları ve harçlardan sorumlu tutulur.

Hizmet tespit davası, tespit hükmü içeren bir tür dava olup genel mahkeme sıfatına haiz iş mahkemelerinde yargılama yapılmaktadır. Bu dava tıpkı diğer davalar gibi harç ve avansa tabidir.

Geriye dönük sigorta girişi, çalışanın talebi veya beyanı ile yapılamaz. Ancak işçi Hizmet Tespit Davasını kazandığı takdirde SGK girişi hizmetin tamamını kapsayacak şekilde düzeltilir.

Hizmet Tespit davası, Sigorta girişi hiç yapılmamış veya SGK primi gerçek ücret üzerinden yatırılmayan işçilerin açabileceği bir tür davadır. Bu cümleden eksik prim nedeniyle Hizmet Tespit Davasının açılabileceğini söyleyebiliriz. Örneğin işçinin maaşı 45.000,00-TL olduğu halde SGK primleri asgari ücretten yatan işçi bu davayı açabilir.

Bu davanın ispat vasıtaları sınırlı olmadığından SGK’ya karşı açılan dava 2-5 yıl arasında sürmektedir.

Hizmet tespit davası yoluyla on sekiz yaşından önceki sürelerin sigortalılık süresine eklenmesi mümkün olmadığını belirtmek isteriz.

Geriye doğru hizmet tespit davası açmak mümkündür. Bu davada işçi, geriye yönelik hizmet süresini ispatlamakla yükümlüdür. Davanın ispatı ile birlikte işçinin işe giriş tarihi ve hizmet süresi ispatlanmış olur.

Hizmet tespit davasında hak düşürücü süre 5 YIL’dır. Hakim hak düşürücü süreyi resen gözetmekle yükümlüdür. Davanın süresinde açılmadı takdirde davanın reddine karar verilir.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir