- Minval Hukuk
- Kira ve Gayrimenkul Hukuku
- 5 Kasım 2023
İçerik Başlıkları
Tespit Davası, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesine yönelik açılan davaya Tespit Davası denilmektedir. Tespit davası HMK’nın 106. Maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Taraflar arasında bir hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğu hakkında uyuşmazlık çıkması durumunda bu uyuşmazlık tespit davası yoluyla giderilir. Bir hakkın varlığı ya da yokluğu yahut bir belgenin sahte olup olmadığını tespit davası yoluyla belirlenir.
Tespit davası açabilmek için HMK’nın 106. Maddesinde öngörülen bazı şartlar vardır. HMK’ya göre; Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz. Ayrıca HMK’nın 114. Maddesinde de dava şartı olarak davacının dava açmakta hukuki yararın bulunması düzenlenmiştir. Hukuken korunmaya değer yarardan kasıt davacının mahkemeden hukuki koruma talebiyle dava açabilmesi için davacının bu davayı açmakta hukuken korunan bir menfaatinin olması demektir. Bu hukuki yarar hukuken meşru olmalı, davayı açan hak sahibi ile ilgili olmalı, davanın açılması esnasında mevcut olmalı ve kişinin hakkına kavuşabilmesi için mahkeme kararına ihtiyaç olmalıdır.
Tespit davası özelinde korunmaya değer güncel yarar ise, Bir tespit davasının kabul edilebilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Tespit davasında davacı kendisi için tehlikeli ya da tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmelidir. Hukuki yarar şartı yargılamanın yapılması ve usul ekonomisi için önemlidir.
Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamazlar ancak bir hakkın ya da hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğu hususunun belirlenmesi bağlamında tespit davasına konu olabilirler. Maddi vakıaların tek başına tespiti isteniyor ise delil tespiti kurumuna başvurulmalıdır. Delil tespiti ve tespit davası birbirine karıştırılan iki kurumdur. Delil tespiti taraflardan birinin görülmekte olan davada henüz inceleme sırası gelmemiş ya da ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılmasını, bilirkişi incelemesi yaptırılmasını ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını mahkemeden talep etmekten ibarettir (HMK 400).
Tespit Davası Türleri Nelerdir?
Tespit davasının 2 çeşidi vardır. Menfi (olumsuz) tespit davası ve müspet(olumlu) tespit davası.
Müspet tespit davasına göre davacı hakkın ya da hukuki ilişkinin var olduğunu iddia ederken davalı taraf hak ya da hukuki ilişkinin var olmadığını iddia eder.
Menfi tespit davasına göre ise davacı hak ya da hukuki ilişkinin var olmadığını iddia ederken davalı taraf ise hak ya da hukuki ilişkinin var olduğunu iddia eder.
Tespit Davası-Eda Davası Ayrımı ve İlişkileri
Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir (HMK 105). Eda davası yoluyla davacı mahkemeden davalının bir şeyi yapmasını, yapmaması ya da bir şeyi vermesini talep eder. Davalı tespit davasının aksine davacının mevcut hakkını ikrar etmiş, tanımış olsa dahi bu hakkın gereğini yerine getirmezse davacı mahkemeden Eda davası yoluyla hakkın yerine getirilmesi için icraya koyulabilecek bir hüküm elde eder. Davalının, davacının istediği edaya mahkûm edilebilmesi için dava konusu hakkın tespit edilmesi gerekir. Bu anlamda tespit hükmü Eda davasının öncüsü niteliğindedir. Eda davası niteliği gereği tespit hükmünü de içerdiğinden Eda davası açılabilecek durumlarda tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur bu durumda tespit davası açılırsa mahkeme davayı hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle usulden reddeder.
Eda davasının kabulü halinde verilen hüküm hem tespit hem de Eda hükmü içerdiğinden aynı taraflar arasında aynı hukuki ilişkiye dayanarak açılan tespit davası reddedilir çünkü Eda davasıyla verilen hüküm kesin hüküm teşkil eder.
Yargıtay 22. Hukuk dairesinin 2017/9598 E. 2018/1867 K. 06.02.2018 tarihli kararında: Davacının talebi, iş akdinin istifa suretiyle sona ermediğinin ve işsizlik ödeneğinden yararlanması gerektiğinin tespiti ve 10 ay süreyle işsizlik ödeneğinin ödenmesine karar verilmesine yönelik olarak açılmıştır. HMK 106. maddesindeki düzenleme gereğince, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında tespit davası açılması için hukuken korunmaya değer bir menfaatin bulunması gerekmektedir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re ‘sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.
Somut olayda; davacının asıl istemi 10 aylık işsizlik ödeneğinin ödenmesi olmakla, talebinin eda davasına konu edilebileceği açıktır. Ancak, ortada miktar belirtilerek ve harcı yatırılarak usulüne uygun şekilde açılmış bir eda davası bulunmamakta olup, davanın HMK 106. maddesi gereğince usulden reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalı bulunup, bozmayı gerektirmiştir.
Uygulamada Açılan Tespit Davaları
Uygulamada açılan tespit davaları; Hizmet Tespit Davası, Kira Tespit Davası, Terekenin Tespiti Davası, Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası, Menfi Tespit Davası (İİK Md.72), Delil Tespiti Davası örnek olarak gösterilebilir.
Hizmet Tespit Davası
Hizmet Tespit davası işçinin işverenine açtığı bir tür davadır. Davanın konusu işçinin sigortalılığın SGK’ya bildirilmemesi, işçinin hizmet süresinin SGK’ya eksik bildirilmesi, işçinin işten çıkmamasına rağmen işe giriş çıkış yapmış gibi gösterilmesi, işçinin SGK girişlerinin geç yapılmış olması, işçinin sigortasının hiç yaptırılmamış olmasıdır.
Hizmet Tespit davası Anayasal bir hak olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir bu sebepten kamu düzenini ilgilendirir. Hizmet Tespit davası açabilmek için işçi ve işveren arasında 6098 sayılı BK madde 393’e göre Hizmet sözleşmesi yapılmış olmalıdır. Ayrıca işçinin iş görme edimini yerine getirmiş olması gerekir. Hizmet Tespit davasında görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Hizmet Tespit davası niteliği itibariyle Tespit davasıdır. İşçi alacaklarına yönelik açılan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, işe başlatmama tazminatını konu edinen davalar ise eda davasıdır. Yargıtay Hukuk genel Kurulunun 2003/21-571 E. 2003/575 K. Hizmet Tespit davasıyla işçilik alacağı davaları arasında bağlantı bulunduğuna hükmetmiştir. Diğer taraftan, her iki davanın birbirine açık etkisi gözetildiğinde “Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır.” hükmü karşısında aralarında bağlantının bulunduğu da açıktır. Ayrıca usul hukukumuzda davaların birleştirilmesi ve ayrılması kurumlarının getirilme nedeni davaların gereksiz yere uzamasını önlemek, az masrafla ve az zamanda sonuçlanmasını, sağlamaktadır. Gerek Sosyal Güvenlik gerek İş Hukukuna ilişkin davalar süratle sonuçlanması gereken, ekonomik yönden güçsüz durumdaki işçinin taraf olduğu davalardır. Kanunun aradığı anlamda aralarında bağlantı bulunan davalar birlikte açılmış, görülmüş bitirilmişken sadece temyiz mercilerinin ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması yukarıda açıklanan hükümler karşısında yasal olarak da mümkün olmadığı gibi, bu hükümlerin getirilmesindeki amaca da uygun düşmeyecektir. Açıklanan durum karşısında sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbirleriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp, sonuçlandırılmalarının olanaklı olduğu, anılan davaların salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olduğu ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle ayrılmaları gerektiği hususunun bozma nedeni yapılamayacağı sonucuna varılmış ve direnme karan açıklanan bu gerekçeyle yerinde görülmüştür. Ne var ki işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden gerek hizmet tespiti gerek işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak istemleri yönünden işin esasına yönelik temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın özel dairesine gönderilmesi gerekir. SONUÇ : 1. İşveren adına Hazine vekilinin yasal süreden sonra verilen temyiz dilekçesinin süre nedeniyle REDDİNE,
- SSK. Vekilinin temyizi yönünden; yukarıda açıklanan nedenle direnme yerinde olup, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
Kira Tespit Davası
Kira tespit davası, kiraya veren veya kiracı tarafından açılabilen mevcut kira bedelinin yeniden belirlenmesinin talep edildiği bir tür davadır.
Uygulamada Kira artış davası olarak da adlandırılır.
Davanın açılabilmesi için taraflar arasında mevcut bir kira sözleşmesi bulunmalıdır. Ve davayı açmakta hukuki yarar bulunmalıdır.
Kira bedeli yeni dönem için belirlendiyse kira tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Kira tespit davasında görevli mahkeme Sulh hukuk mahkemesidir.
Terekenin Tespiti Davası
Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası
Terekenin Tespiti Davası: Tereke miras bırakanın ölümüyle mirasçılarına devrolan mal ve haklarının tamamıdır.
Terekenin Tespiti Davası yoluyla Miras bırakanın ölümüyle mirasçılar ölenin tüm mal varlığının tespitini mahkemeden isteyebilirler. Terekenin Tespiti delil tespiti niteliğindedir. Mirasçıların hak kaybına uğramamaları için başvurulan hukuki bir çaredir.
Terekenin Tespiti Davası Sulh hukuk mahkemesinde açılır, yetkili mahkeme ise miras bırakanın ölmeden önceki son ikametgâh yeri mahkemesidir. Ölenin Türkiye’de yerleşim yeri yoksa nüfusta kayıtlı olduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası, Muhdesat , Arsa ve arazi üzerinde malikinden başka bir kimse veya paydaşlardan birisi tarafından yapılan yapı, tesis veya dikilen şeyleri ifade eder. Muhdesatın aidiyetinin tespiti Davası taşınmaz üzerinde bulunan yapı, tesis veya dikili şeyin maliki olduğunu iddia eden tarafça açılır. Muhdesat iddiası izale-i şüyu (ortaklığın giderilmesi) veya kamulaştırma Davası esnasında ileri sürülmelidir. Taşınmaz sahipleri bu iddiayı kabul etmezlerse muhdesat sahibinin muhdesatın aidiyetinin tespiti Davası açma hakkı doğar. Hâkim muhdesatin aidiyetinin tespiti için muhdesat iddiasında bulunan tarafa süre verir. Bu süre içinde dava açılırsa mevcut dava için muhdesatın aidiyetinin tespiti Davası bekletici mesele yapılacaktır. Görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Menfi Tespit Davası (İİK Md.72)
Menfi tespit davası borçlunun borcunu henüz ödemeden önce borçlu olmadığının tespiti için açtığı davadır. Borçlu açtığı bu davayı kazanırsa takip iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Menfi tespit davasında görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Asliye hukuk mahkemesi görevlidir fakat davanın konusuna göre iş mahkemesi ya da ticaret mahkemesi de görevli olabilmektedir. Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Takibe başlandıktan sonra açılan menfi tespit davasında yetkili mahkeme ise takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir.
Delil Tespiti Davası Nedir?
Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir (HMK 400/1). Delil tespiti ileride açılacak veya açılmış olan bir dava ilgili delilin bazı durumlarda zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak için başvurulan geçici bir hukuki koruma kurumudur. Delil tespiti bir dava değildir, ilişkin olduğu (açılmış ya da açılacak) davaya bağlı bir taleptir. Delil tespiti ayrı bir dava konusu yapılamaz çünkü delil tespitinin konusu maddi vakıalardır. Delil tespiti talebi ve tespit davası birbirinden farklıdır. Delil tespitinin konusu maddi vakıalar iken tespit davasının konusu yalnız başına maddi vakıalar olamaz. Ayrıca delil tespiti kurumu geçici hukuki koruma sağlarken tespit davası kesin hukuki koruma sağlar.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2012/10032 E., 2013/154 K. Talep, HMK.’nın 402. maddesi gereğince delil tespiti istemidir. Somut olayda, davacı vekili, ileride açılacak tazminat davalarına esas olmak üzere hasar ve kusura etki eden delillerin tespitine ihtiyaç duyulduğunu belirterek, araç hasarı ve araçtaki değer kaybı ile kazanın oluşumunda araç sürücülerinin kusur oranlarının mahkeme kanalıyla ve bilirkişi marifetiyle belirlenmesini istemiş, mahkemece talep, tespit davası olarak görülüp sonuçlandırılmıştır. Bu durumda, davacı tarafın talebinin icrai bir sonuca yönelmediği anlaşıldığından, istemin delil tespiti olarak değerlendirilerek buna göre işlem yapılması gerekirken, hatalı vasıflandırma ile talebin tespit davası olarak kabul edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Her türlü delilin tespiti istenebilir. Ancak tespiti istenen delil açılmış ya da açılacağı bildirilen dava ile ilgili olmalıdır. Açılmamış dava için istenen delil tespiti talebinde ileride açılacak olan dava somut olarak bildirilmelidir. Delil tespiti istenebilmesi için delilin sırası gelmeden tespit edilmesinde hukuki yarar bulunmalıdır. Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır (HMK 400/2). İleride tanık olarak dinlenecek kişinin ağır hasta olması halinde delilin hemen tespit edilmemesi halinde hukuki yarar var sayılabilir çünkü tanıkların dinlenmesi aşamasına gelene kadar tanığın tekrar dinlenmesi mümkün olmayabilir. Trafik kazası sonucu hasara uğramış otomobil için hasarın hemen tespit edilmesinde hukuki yarar var sayılır çünkü otomobil tamir edildikten sonra hasarın tespiti imkânsız olabilir.
Delil Tespiti Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Henüz dava açılmamış olan hallerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesinden istenir (HMK 401/1). Henüz davanın açılmadığı durumlarda delil tespitinde görevli mahkeme esas hakkındaki (açılacak olan) davaya bakacak mahkeme veya Sulh hukuk mahkemesidir. Yetki bakımından ise yine esas hakkındaki davaya bakmak için hangi mahkeme yetkili ise delil tespiti bakımından da o mahkeme yetkilidir. Üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesi de yetkilidir.
Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir (HMK 401/4). Dava açıldıktan sonra delil tespiti için görevli ve yetkili mahkeme yalnızca esas hakkındaki davayı gören mahkemedir. Dava açıldıktan sonra esas hakkındaki davaya bakan mahkeme dışında başka bir mahkemeden delil tespiti talep edilirse yapılan delil tespiti geçersiz olur. Davaya bakan mahkeme delil tespitine karar verdikten sonra mevcut delil davaya bakan mahkemenin yargı çevresi dışında ise davaya bakan mahkeme delilin bulunduğu yer mahkemesini istinabe edebilir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/5421 E., 2013/7170 K. İş mahkemesinde dava açıldıktan sonra delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın da davanın açıldığı iş mahkemesinde görülmesi gerekir.
Dava, delil tespiti istemine ilişkindir. İstanbul 13. İş Mahkemesince, dava açıldıktan sonra delil tespitinin ancak davanın görüldüğü mahkemeden istenebileceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Kadıköy 3. İş Mahkemesi ise, uyuşmazlığın iş kazasının meydana geldiği yer olan Kağıthane’nin bağlı olduğu İstanbul İş Mahkemesince görülmesi gerektiğini belirterek yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur. HMK.’nın 401/1 maddesine göre “Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.” Aynı maddenin 4. fıkrasında ise “Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda … ‘in maluliyet oranının da araştırıldığı derdest davanın Kadıköy 3. İş Mahkemesi’nin 2008/897 esas sayılı dosyasında devam ettiği anlaşıldığından, yasanın amir hükmü uyarınca delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın Kadıköy (Kapatılan) 3. İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yargıtay (K)17. Hukuk Dairesi 2013/10039 E., 2013/11147 K.
Delil tespitinde görevli mahkeme, esas hakkındaki davaya bakacak mahkeme veya Sulh Hukuk Mahkemesidir. Somut olayda, davacı vekili, müvekkili ile davalının paydaş olduğu taşınmazı davalının tek başına kullanması nedeniyle anılan taşınmazdaki ekili ürünlerin ve değerinin ileride açacakları el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat davalarına delil olmak üzere bilirkişi marifetiyle tespitini talep etmiştir. Delil tespitine ilişkin taleplerin 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılmalıdır. Aynı yasanın 383. maddesinde, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olacağı hükmüne yer verilmiştir. Yine, HMK.’nun 401/1 maddesinde “Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Delil Tespiti Talebi
Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz (HMK 402/2)
Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir (HMK 402/3)
Tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece karşı tarafa resen tebliğ olunur. (HMK 402/4)
Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hallerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir.
Delil tespiti talebi dilekçe ile yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya Bilirkişililere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya getirilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır (HMK 402/1).
Delil tespiti dilekçesi görevli ve yetkili mahkemeye verilen dilekçeyle yapılır. Dilekçenin içeriğinde tespiti istenen olay, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen hususlar, delillerin kaybolması veya gösterilmesine zorlukla karşılaşılacağı kuşkusu varsa bu sebepler, aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soy ad, adresi bulunmalıdır. Durum ve koşulların el vermemesi durumunda aleyhine delil tespiti istenen kişi gösterilemiyorsa delil tespiti talebi yine de geçerli sayılır.
Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delik tespiti kararına itiraz edebilir (HMK 403/1)
Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar verilmişse, bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır (HMK 404/1).
Delil tespiti dosyası, asıl dosyanın eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia ve savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir. (HMK 405/1).
Kaza Tespit Tutanağı Nedir?
Kaza Tespit Tutanağı, Meydana gelen bir trafik kazası nedeniyle taraflar arasında veya polis marifetiyle vakıanın meydana gelme durumunu anlatan bir tür belgedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 83. Maddesinde kaza tespit tutanağından bahsedilmiştir. İlgili hükme göre:
Madde 83 – Trafik kazalarına;
- a) Adli yönden gereği yapılmak üzere mahalli genel zabıtaca,
- b) Kazanın oluş nedenlerini, iz ve delillerini belirleyerek trafik kaza tespit tutanağı düzenlemek üzere de trafik zabıtasınca el konulur.
Trafik zabıtasının görevli olmadığı veya bulunmadığı karayollarında meydana gelen kazalarda trafik kaza tespit tutanağı mahalli genel zabıtaca düzenlenir ve bir örneği o yerin trafik zabıtasına gönderilir.
Karayollarında meydana gelen ve yalnız maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında tarafların anlaşması halinde ve fiil başka bir suç oluşturmuyorsa adli kovuşturma yapılmaz ve Türk Ceza Kanunu’nun 565 inci maddesi hükmü uygulanmaz.
Trafik kazalarında yolun trafiğe kapandığı hallerde; trafik zabıtası veya genel zabıta, iz ve delilleri kaybolmayacak şekilde işaretledikten ve gerekli işlemleri yaptıktan sonra, karayolunu trafiğe açmaya yetkilidir.
6082 Karayolunun trafiğe kapanmasına ölümlü ve hayati tehlike yaratan yaralanmalı kazalar neden olmuş ve bu kaza can, mal ve trafik güvenliğini etkiliyor ve başka bir yoldan geçiş verilemiyorsa Cumhuriyet savcısının gecikeceğinin anlaşılması halinde, gerekli işaretlemeler yapılıp araç ve ölüler kenara alınarak durum bir tutanakla tespit edildikten sonra yol trafiğe açılır.
Trafik zabıtası, usul kanunlarına göre görevlendirilirse, trafik kazalarında bilirkişilik yapar.
Trafik kazaları, kaza tahkik memurluğu, bilirkişilik ve bunlarda aranacak şartlar ile diğer esaslar yönetmelikte gösterilir.
Kaza tespit tutanağı trafik kazası sonrasında kaza yerinin durumunun, iz ve delillerin, kazaya karışan sürücülerin, varsa ölü ve yaralıların, oluşan hasar veya zararın, kazanın meydana geldiği gün ve saatin ve gerekli görülen tüm hususların kazanın tarafları, genel zabıta veya trafik zabıtasınca ayrıntılı ve açık bir şekilde tutanağa geçirilmesi ve bir krokide gösterilmesidir.
Kaza tespit tutanağı düzenleyenler kusur oranı belirlemeksizin yalnızca kazanın oluşumunda kimin hangi trafik kuralını ihlal ettiğini belirtir. Kusur oranı belirtildiyse belirtilen kusur oranı geçersizdir.
Kaza tespit tutanağının taraflar arasında anlaşılarak tutulabilmesi hususu 1 Nisan 2008 tarihinde yapılan değişiklikle kanuna eklenmiştir. Bu tarihten önce kaza tespit tutanağı yalnızca kolluk tarafından tutulabiliyordu. Kaza tespit tutanağının taraflar arasında anlaşmaya varılarak tutulabilmesi için kaza sonucu ortaya maddi hasar çıkmış olmalıdır, can kaybı ve yaralanmanın meydana geldiği trafik kazalarında tarafların anlaşarak tutanak tutmaları mümkün değildir.
Taraflar kolluğun gelmesini beklemeksizin kaza detayları üzerinde karşılıklı mutabakata varırlarsa yazılacak bilgilerin tutanağa geçirilmesi taraflarca onaylanması ve imzalanması kaydıyla kolluk olmaksızın kaza tespit tutanağı tutabilirler. Bu şekilde yapılmayan kaza tespit tutanağı geçersiz olacaktır.
Kazanın taraflarının kaza tespit tutanağı tutamadığı bazı haller vardır: Trafik kazası sonucu kamu kurumlarına ait bir eşyanın zarar görmesi, üçüncü kişilerin araç ya da eşyalarının zarar görmesi, kaza yapan taraflardan herhangi birinin ya da ikisinin zorunlu trafik sigortasının olmaması, sürücünün ehliyet sahibi olmaması, sürücünün yaşının küçük olması, sürücünün alkollü olması, araçlardan az birisinin resmi plakalı olması, sürücün araç sınıfı ile aracın eşleşmemesi. Bu durumlarda kaza tespit tutanağı kollukça tutulacaktır. Taraflar kaza üzerinde uzlaşmaya varamadıysa yine kolluğun çağrılması gerekmektedir.
Kazaya karışan tarafların uzlaşmaları halinde polis beklemeksizin kendilerinin tutanağı doldurmalarına imkân tanınarak zamandan tasarruf edilmesi ve kazaların yaşandığı yolların hızlıca trafiğe tekrar açılması amaçlanmaktadır. Öte yandan tarafların kaza üzerinde uzlaşma sağlayamaması durumunda kolluk kuvvetlerinin beklenmesi gerekecektir.
Kaza sonrası araçların yerinden oynatılmadan, plakaları görünecek şekilde, doğru açılardan fotoğraflarının çekilmesi gerekir. Bu fotoğraflar ve kazanın açık bir şekilde ifade edildiği kaza tespit tutanaklarıyla birlikte kazanın taraflarının zorunlu trafik sigortalarını yaptırdıkları sigorta şirketlerine verilecektir. Zorunlu trafik sigorta şirketleri fotoğraflar ve kaza tespit tutanağından hareketle kusur oranını ve kusurun kimde olduğunu tespit edecektir.
Trafik kazası sonucu ölüm ve yaralanmalar meydana geldiyse kaza tespit tutanağı kollukça tutulacaktır.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 156. Maddesinde kaza tespit tutanağına ilişkin daha ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır:
“Trafik kazaları ile ilgili olarak yapılacak işlemlerde aşağıdaki usul ve esaslar uygulanır
a) Trafik kazası tespit tutanağının düzenlenmesi
1) Örneğine uygun olarak; kaza yerinin durumu, iz ve deliller, kazaya karışan sürücüler, varsa ölü veya yaralılar, hasar veya zarar, gün ve saat ile gerekli görülen diğer hususlar belirtilmek üzere düzenlenir ve olay yerinin durumu bir krokide gösterilir. Tutanağa kazazedelerin olay yerindeki ölüm veya yaralanma durumu işlenir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı; soruşturma evrakına eklenmek, dosyasında saklanmak ve sayısına göre taraflara verilmek üzere yeter sayıda düzenlenir.
Trafik kazası tespit tutanağının düzenlenmesi ile tutanakta yer alan bilgilerin bir veri tabanında toplanmasına ve bu bilgilerin ilgili taraflarla paylaşımına ilişkin usul ve esaslar Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenir.
2) Trafik kazası tespit tutanağı düzenlemeye 154’üncü maddenin (a) bendi gereğince trafik zabıtası ve genel zabıtanın görevli personeli yetkilidir.
Tutanaklar en az iki görevli tarafından düzenlenir. Hafif yaralanmalı veya hasarlı kazalarda tek görevli tarafından rapor şeklinde de düzenlenebilir.
Ancak, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait araçların karıştığı trafik kazalarında bir askeri temsilcinin bulundurulması mecburidir.
3) Tutanak düzenleyenler, tutanakta taraflar için kusur oranı belirtmeksizin sadece kazanın oluşumunda kimin hangi trafik kuralını ihlal ettiğini belirtirler.
Kaza Tespit Tutanağına İtiraz Nasıl Yapılır?
Kaza tespit tutanakları tek başına hüküm kurmak için yeterli değildir. Kaza tespit tutanağı aksi ispat edilinceye kadar kazanın oluş biçimine ilişkin resmî belgedir ve itiraz halinde denetlenmesi gereken delil niteliğindedir. Kaza tespit tutanağına itiraz doğrudan kanunda düzenlenmemiştir. İlk aşamada kollukça düzenlenen kaza tespit tutanağına trafik Denetleme Şube Müdürlüğü kanalıyla itiraz edilerek tutanağın düzeltilmesi talep edilebilir. Kazanın gerçekleştiği yer Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir.
Dava açıldıktan sonra trafik kazasının gerçekleştiği yerde keşif yapılır. Kamera kayıtları toplanır, görgü tanıkları ve diğer deliller toplanır. Sulh Ceza Hakimliğinin seçeceği bir bilirkişi tarafından olay detaylı bir şekilde incelenir. Trafik kazası tespit tutanağı bilirkişi raporuna aktarılır. Bilirkişi raporunun ardından kaza tespit tutanağı itirazı karara bağlanır.
Maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağına itiraz süresi 2 yıl, Yaralamalı trafik kazası tespit tutanağına itiraz süresi 8 yıl, Ölümlü trafik kazası tespit tutanağına itiraz süresi 15 yıldır.
Kaza tespit tutanaklarıyla ilgili uyuşmazlıkların idari yargıda görülmesi kabul edilmemektedir. Kaza tespit tutanakları idari işlem niteliğine haiz kabul edilmemektedir. Bu sebeple adli yargıda görülen uyuşmazlıkların çözümü esnasında o mahkemede değerlendirilmesi kabul edilmektedir.
Kazaya karışan sürücülerin anlaşması suretiyle tutulan kaza tespit tutanağına itiraz usulü 2017/18 Yalnız Maddi Hasarla Sonuçlanan Trafik Kazalarında Taraflarca Doldurulacak Kaza Tespit Tutanaklarına İlişkin Genelge’de düzenlenmiştir. Genelgeye göre:
4.1. SBM, belirlenen sorumluluk oranlarını eş zamanlı olarak ilgili sigorta şirketlerine ve iletilen iletişim bilgileri üzerinden sigortalılara bildirir. Sigorta şirketlerinin kusur değerlendirmesinde mutabakata varmaları durumunda her bir sigortalı bir defaya mahsus olmak üzere sorumluluk oranlarının bildiriminden itibaren 5 iş günü içinde bu Genelgede tanımlanan usullere göre, değerlendirmeye etki edebilecek ilave bilgi ve belge sunmak kaydıyla, sigorta şirketlerinden kusur oranlarının tekrar değerlendirilmesini isteyebilir. Bu başvuru üzerine sigorta şirketleri bu Genelgede tanımlanan usul çerçevesinde 3 iş günü içerisinde kusur oranlarına yönelik yeniden değerlendirmede bulunur.
4.2. Süresi içinde olmak kaydıyla kusur oranlarına yönelik itirazların sigorta şirketlerinden farklı olarak ilgili olmayan mercilere yapılması durumunda, söz konusu 5 iş günlük itiraz süresi kesilir.
4.3. İlgililerce söz konusu 5 iş günlük süre içinde itiraz hakkının kullanılmadığı veya itiraz hakkı kullanılmış olmakla beraber kusur oranına ilişkin uyuşmazlığın devamı halinde, ilgili uyuşmazlığın Sigorta Tahkim Komisyonu veya özel hukuk yollarına başvurulmak suretiyle çözülmesi mümkündür.
4.4. Kusur değerlendirmeleri de dahil eksik ya da hatalı bilgi girilmesine bağlı maddi hatalar şirketlerin mutabakatıyla düzeltilir.
4.5. Kazaya karışan araçlar için düzenlenen trafik sigortası poliçelerinin sigortacısının aynı şirket olması durumunda, söz konusu kazanın taraflarının ilgili sigorta şirketince yapılan kusur değerlendirmesinin kendilerine iletilmesinden itibaren SBM Tutanak Değerlendirme Komisyonuna 5 iş günü içinde bu kusur değerlendirmesine karşı bir defaya mahsus olmak üzere itiraz hakları saklıdır. Anılan itiraz süresinin tamamlandığının ispat yükü iddia edene aittir.
Kaza Tespit Tutanağının İptaline Dair Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları
- Uyuşmazlık Mahkemesinin 9/4/2012 tarihli ve E.2012/102, K.2012/92 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“… Bu düzenlemelere göre, maddi hasarlı kaza tespit tutanağı, kazaya karışan taraflar arasında çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkların çözümüne esas olacak ve trafik zabıtasınca düzenlenecek bir belge olup, idari işlem niteliği de bulunmayan bu belgenin, adli yargı yerlerinde çözümlenecek uyuşmazlıkların görümü sırasında o mahkemelerce değerlendirilecek olduğundan, maddi hasarlı kaza tespit tutanağına yönelik davanın idari yargı yerinde görülmesi olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı vekili tarafından; maddi hasarlı trafik kaza tespit tutanağına itirazen açılan ve idari yargı yerinde görülmesi olanağı bulunmayan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır…”
Uyuşmazlık Mahkemesi 2019/873 E. 2019/875 23.12.2019 Tarihli Karar
ÖZET: Maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağının iptali istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Bu düzenlemelere göre, trafik kazası tespit tutanağı, kazaya karışan taraflar arasında çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkların çözümüne esas olacak ve trafik zabıtasınca düzenlenecek bir belge olup, idari işlem niteliği de bulunmayan bu belgenin, adli yargı yerlerinde çözümlenecek uyuşmazlıkların görümü sırasında o mahkemelerce değerlendirilecek Olduğundan, ölümlü/yaralamalı maddi hasarlı kaza tespit tutanağına yönelik davanın idari yargı yerinde görülmesi olanağı bulunmamaktadır.
2 Comments