Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2022/2226 K. 2022/2943 T. 8.3.2022

DAVA : Davacı M. E. Kazut ile davalı Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki davada … 2. İş Mahkemesince verilen 02.07.2021 tarih, 2021/259 esas ve 2021/329 Sayılı miktar itibariyle kesin nitelikteki kararın hukuka aykırı olduğu iddiası ile kanun yararına bozulması, Adalet Bakanlığı’nın 14.02.2022 tarihli ve 39152028-153.01-1745-2021-E. 310/6605 Sayılı yazısı ile talep edilmiş olmakla, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363. maddesindeki; “(1) (Değişik: 20/7/2017-7035/33 md.) İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur. 

 

(2) Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. (3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır.” hükmü gereği dosyadaki tüm belgeler okunup dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 

KARAR : Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, davacının davalı Bakanlığa bağlı okullarda 20.11.2013-31.05.2016 tarihleri arasında Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında temizlik personeli olarak çalıştığını, çalışmanın okulların açık olduğu eğitim öğretim dönemlerinde sürdüğünü, iş sözleşmesinin sona ermesinde davacıya ödenmesi gereken kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının ödenmediğini iddia ederek söz konusu alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, davacı ile Bakanlık arasında iş sözleşmesi bulunmadığını, toplum yararına program olarak adlandırılan projelerin eğitim amaçlı olduğunu, ayrıca belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitiminde kendiliğinden sona erdiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin sübut bulmadığını beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

 

Gerekçe: Kanun yararına temyiz isteğine konu uyuşmazlık, Toplum Yararına Program kapsamında davalı Bakanlığa ait işyerinde çalışan davacı işçi ile davalı arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli iş sözleşmesi olup olmadığı ve belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işçinin kıdem tazminatı ile ihbar tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

 

Hukuki Dayanaklar: Uyuşmazlığın esasına yönelik bir değerlendirme yapmadan önce, Toplum Yararına Program ile ilgili yasal düzenlemelere yer vermekte yarar bulunmaktadır. Toplum Yararına Program ile ilgili düzenlemeler içeren 12.03.2013 tarihli ve 28585 RG sayılı Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliği, 25.06.2003 tarihli ve 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 32. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi, 24.11.1994 tarihli ve 4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesinin birinci fıkrası ve 25.08.1999 tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 48. maddesinin altıncı fıkrasının (d) bendi ile yedinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır (Yön. m.3). Yönetmeliğin 4. maddesinde Toplum Yararına Programın tanımı yapılmış olup bu programlar, “işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını amaçlayan ve bunlara geçici gelir desteği sağlayan programları” ifade eder (Yön. m. 4/1-dd). Programın hedefinin ‘özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamak’ olduğu, Yönetmeliğin 62. maddesinde de vurgulanmıştır. Nitekim bu programa katılabilmek için aranan şartlar arasında “Kuruma kayıtlı işsiz olma şartı” bulunmaktadır (Yön. m. 67/1-a). Programda işbirliği yapabilecek hizmet sağlayıcıları, kamu kurum veya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ile özel sektör işyerleri olarak belirlenmiş iken, Yönetmeliğin 63. maddesinde (27.09.2017 tarihli ve 30193 Sayılı RG ile) yapılan değişiklik sonucunda özel sektör işyerleri hizmet sağlayıcısı olmaktan çıkartılmıştır. Yönetmelikte Programın uygulanabileceği alanlar sayılmış olup, bu alanlar arasında çevre temizliği, kamusal altyapının yenilenmesi, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda çevre düzenlemesi, bakım onarım ve temizlik işleri yapılması, restorasyon, tarihi ve kültürel mirasın korunması, ağaçlandırma, park düzenlemeleri, vadi ve dere ıslahı, erozyon engelleme çalışmaları işleri bulunmaktadır (Yön. m. 65/1). Şüphesiz, bu sınırlar çerçevesinde Toplum Yararına Program uygulanacak alanların belirlenmesinde il müdürlüğünce kamu yararı gözetilir. Program konusu, hiçbir şekilde kamunun ortak kullanım alanları dışında özel mülkiyet ya da özel kullanıma tahsis edilmiş alanlar olamaz (Yön. m. 65/2-3). Toplum Yararına Programın süresi ve Programdan tekrar yararlanma ile ilgili düzenlemelere Yönetmeliğin 66. maddesinde yer verilmiş olup programın uygulama süresi, her bir program için dokuz aydan fazla olamaz. Ancak il müdürlüğü Toplum Yararına Programın niteliğine göre, toplam süreyi aşmamak şartı ile süreyi belirleme yetkisine sahiptir (Yön. m.66/2). Katılımcılara yönelik yararlanma süresi ise, on iki ay içerisinde ayrı ayrı olarak veya bir defada en fazla dokuz aydır. Dokuz aylık süre, kişinin Toplum Yararına Program kapsamındaki bir programdan yararlanmaya başlama tarihi üzerinden değerlendirilir. Katılımcıların programa başladığı tarihten on iki ay sonra yeniden yararlanma hakkı doğar. Yönetmelikte son olarak 27.09.2017 tarihinde (30193 Sayılı RG) yapılan değişiklik ile daha önce on sekiz ay olan yararlanma süresi değiştirilerek, bir katılımcının Programdan en fazla yirmi dört ay yararlanabileceği düzenlenmiştir (Yön. m. 66/3-4). Katılımcı sayısı ve seçimi Yönetmeliğin 68. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup katılımcıların öncelikle istihdamında güçlük çekilen işsizler arasından ilgili mevzuata göre seçilmesi esastır. İl müdürlüğü; sözleşme konusu işin niteliğine ve özelliğine uygun katılımcıları belirleyebilmek, özellikle istihdamında güçlük çekilen işsizlerin istihdam edilebilirliklerini artırmak ve desteklemek; ilin sosyo-ekonomik farklılıklarını gözeten uygulamaları gerçekleştirebilmek ile Toplu Yararına Programın aksamasına ve başarısız olmasına sebep olabilecek kişileri engelleyebilmek amacıyla katılımcı seçiminde noter kurası yöntemi veya liste yöntemini kullanabilir ya da katılımcıların yüzde seksenini noter kurası yöntemi, yüzde yirmisini ise liste yöntemi ile belirleyebilir. İl müdürlüğünün hangi yöntemi kullanacağını katılımcı seçimine ilişkin ilanda belirtmesi gerekir (Yön. m. 68/3-4).

 

Katılımcının ilişiğinin kesilmesi gereken tarihten sonra yüklenici tarafından çalıştırılmaya devam edilmesi halinde, fazla çalışılan süre kapsamında katılımcıya ödenen giderler yükleniciden tahsil edilir. Yüklenici katılımcıları, Program kapsamında yaptırmış oldukları işler de dahil olmak üzere mevcut çalışanlarını ikame etmek amacıyla istihdam edemez (Yön. m. 69/6). Katılımcı olmaya hak kazananlar, sözleşme daha önce imzalanmış olsa dahi, Programın başlama tarihinden önce programdan yararlandırılamazlar (Yön. m. 69/10). Katılımcıların Programa devamı zorunludur. Katılımcılar yükleniciye ve Kuruma bilgi vermek ve Kurum ya da yükleniciden onay almak şartıyla on dört güne kadar ücretsiz izin kullanabilir. On dört günlük izin süresinin aşılması halinde, yüklenici tarafından katılımcının ilişiği kesilerek il müdürlüğüne bildirilir (Yön. m. 71/1, 4). Yönetmeliğin 72. maddesinin birinci fıkrası 27.09.2017 tarihinden önce “TYP, sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Ancak ilgili kurumların gerekçeli olarak uzatma talebinde bulunmaları ve gerekçenin il müdürlüğünce uygun bulunması halinde, toplam dokuz ayı aşmamak şartı ve ödenek durumu da dikkate alınarak TYP süresi uzatılabilir.” şeklinde iken, 27.09.2017 tarih ve 30193 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik sonrasında “TYP sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Başlangıçta sözleşmede belirlenen Toplum Yararına Program süresi sonradan uzatılamaz.” şeklini almıştır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesine göre, iş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Kanunda belirli süresi iş sözleşmesinin tanımı “Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi” olarak yapılmıştır. Aynı hükme göre, belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.

 

Kanunda sayılan ‘belirli süreli iş’, ‘belli bir işin tamamlanması’ veya ‘belirli bir olgunun ortaya çıkması’ gibi haller, objektif koşulun tayini için birer örnek niteliğindedir. Önemli olan objektif koşulun varlığıdır. Bu objektif koşulun tespitinde işçinin değil, işin niteliği esas alınmalıdır. Sonuç olarak, belirli süreli iş sözleşmesinin kurulabilmesi için mutlaka Kanunda belirtilen objektif nedenler bulunmalı; aynı şekilde birden fazla belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi için de ile esaslı nedenler mevcut olmalıdır.

 

Uyuşmazlığın Değerlendirilmesi : Açıklanan ilke ve esaslar ile yasal dayanaklar çerçevesinde somut olay değerlendirilecek olursa, davacı işçinin davalı Bakanlığa bağlı okullarda Toplum Yararına Program kapsamında çalıştığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, 20/11/2013-13/06/2014, 10/10/2014-12/06/2015 ve 06/11/2015-31/05/2016 tarihleri arasında davalıya bağlı okullarda çalışan davacının yaptığı iş ve Yönetmeliğin 72. maddesi dikkate alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul işyerinde çalışmasıyla ile iş görme edimini yerine getirdiği ve böylece taraflar arasında iş sözleşmesi kurulduğu sonucuna varılmıştır. Dairemiz uygulamasına göre de, Toplum Yararına Program katılımcısı ile katılımcıyı çalıştıran taraf arasında iş sözleşmesi kurulduğu kabul edilmekte olup mahkemece ulaşılan sonuç isabetlidir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2021 tarih, 2021/11404 esas, 2021/15736 karar sayılı; 12.11.2019 tarih, 2019/5463 esas, 2019/19706 karar sayılı kararı). Uyuşmazlık konusu olan husus, bu iş sözleşmesinin belirli süreli bir iş sözleşmesi olarak nitelenip nitelenemeyeceğidir. Kanun yararına temyiz talebine konu uyuşmazlıkta mahkemece, davacının yaptığı işin niteliği gereği objektif nedenin bulunmadığı, ayrıca iş sözleşmesinin birden fazla yenilendiği, davacının belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığı ve iş sözleşmesinin sözleşme bitimi gerekçesiyle feshinin haklı nedene dayanmadığı sonucuna varılarak kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına hükmedilmiştir.

 

Türkiye İş Kurumu Kanunu, Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun ve İşsizlik Sigortası Kanununa dayanılarak çıkartılan Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliğine göre Toplum Yararına Programın temel hedefi, bir taraftan toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi, diğer taraftan istihdamında zorluk çekilen işsizlere geçici gelir desteği sağlamaktır. Programın uygulanması ve süresi, programa katılım koşulları, katılımcıların taşıması gereken koşullar, katılım süresi Yönetmelikte tüm detayları ile düzenlenmiş olup bu Yönetmelik kapsamında kurulan bir iş sözleşmesinin Yönetmelikte düzenlenen kuralların dışına çıkması mümkün değildir. Örneğin Yönetmelikte hem Toplum Yararına Programın süresi, hem de katılımcının (işçinin) programa katılım süresi belli bir sınırlamaya tabi tutulmuştur. Yönetmeliğin 66. maddesinde programın uygulama süresinin, her bir program için dokuz aydan fazla olamayacağı, İl müdürlüğünün Toplum Yararına Programın niteliğine göre, toplam süreyi aşmamak şartı ile süreyi belirleme yetkisine sahip olduğu; 72. maddesinde ise programın sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona ereceği, başlangıçta sözleşmede belirlenen Toplum Yararına Program süresinin sonradan uzatılamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Aynı şekilde katılımcılar (işçiler) yönünden de katılım süresi sınırlı olup yararlanma süresi, on iki ay içerisinde ayrı ayrı olarak veya bir defada en fazla dokuz aydır. Katılımcıların programa başladığı tarihten on iki ay sonra yeniden yararlanma hakkı doğar, bir katılımcı Programdan en fazla yirmi dört ay yararlanabilir (Yön. Değişik: R.G.12.02.2016-29622, Değişik: RG 27.09.2017-30193 m. 66/3-4). Bu koşullara uyulmamasının birtakım sonuçları da Yönetmelikte düzenlenmiş olup katılımcının ilişiğinin kesilmesi gereken tarihten sonra yüklenici tarafından çalıştırılmaya devam edilmesi halinde, fazla çalışılan süre kapsamında katılımcıya ödenen giderler yükleniciden tahsil edilir (Yön. m. 69/6). Aynı şekilde katılımcı olmaya hak kazananlar, sözleşme daha önce imzalanmış olsa dahi, Programın başlama tarihinden önce programdan yararlandırılamazlar (Yön. m. 69/10). Bu hükümlere göre katılımcı ne Programın başlama tarihinden önce, ne de sürenin bitiminden sonra Program kapsamında çalışabilir.

 

Görüldüğü gibi, temel amacı işsizlere ‘geçici’ bir gelir desteği sağlamak olan Toplum Yararına Program özü itibariyle sürelidir. Katılımcının Toplum Yararına Program Katılımcı Taahhütnamesini imzaladığı sırada, programdan ne kadar süre ile yararlanacağı, hatta uzatma süresinin dahi ne kadar olacağı konusunda bilgisi bulunmaktadır. Bir diğer ifade ile katılımcı işçi ile işveren arasında, Yönetmelikte belirlenen süre sınırını veya uzatma sınırını aşacak nitelikte bir iş sözleşmesi kurulması mümkün değildir. Bu itibarla, Toplum Yararına Program kapsamındaki iş sözleşmeleri yönünden program ve yapılan işin doğasından kaynaklanan bir objektif nedenin mevcut olduğu kabul edilmelidir (G. Baycık, İş İlişkisinin Kurulması, Hükümleri ve İşin Düzenlenmesi, Yargıtayın İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi 2016, Seminer, … 01-02 Aralık 2017, Kasım 2018, 5). Belirtmek gerekir ki burada objektif nedenin varlığı değerlendirilirken ifa edilen işin temizlik işi olması değil, Toplum Yararına Programın kendisi esas alınmalıdır. Somut olayda olduğu gibi, temizlik işi sürekli bir iş olabilir. Ancak davacı, Yönetmelikte düzenlenen bir program dahilinde çalışmakta olup, Programın kendisi sürelidir. Yönetmelikte işçi ve işveren arasında aynı iş için başka türlü bir iş sözleşmesi kurulmasına imkan verilmediğinden, iş sözleşmesinin belirli süreli olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, Yönetmeliğin 66. maddesinde, her bir program için uygulama süresinin dokuz aydan fazla olamayacağı, katılımcıların da on iki ay içerisinde ayrı ayrı olarak veya bir defada en fazla dokuz ay programdan yararlanabileceği, yeniden yararlanma hakkının katılımcının programa başladığı tarihten on iki ay sonra doğacağı ve bir katılımcının programdan azami olarak yirmi dört ay yararlanabileceğinin belirtilmesi karşısında, Program kapsamındaki çalışmalarda 4857 Sayılı İş Kanununun 11. maddesinin ikinci fıkrasındaki esaslı nedenin mevcut olduğu da açıktır.

 

Somut olayda iş sözleşmesinin kurulduğu sırada yürürlükte bulunan Yönetmeliğin (12.02.2016 tarih ve 29622 RG ile değiştirilmeden önceki) 66. maddesinin dördüncü fıkrasında “TYP’nin aynı kurum veya kuruluş ile yeniden düzenlenmesi halinde, işbirliği yapılan kurum veya kuruluşun olumlu görüşü ve il müdürlüğünün onayı ile katılımcılar, üçüncü fıkraya aykırı olmamak şartı ile aynı TYP’den tekrar yararlanabilir.” hükmü bulunmakta ise de, üçüncü fıkradaki ‘dokuz aylık süre sınırı’ bu tarihte de geçerlidir. Kaldı ki, aynı tarihte yürürlükte bulunan (29.07.2017 tarih 30193 RG ile değiştirilmeden önceki) 72. maddede “TYP tamamlanmadan önce veya ilişik kesme işlemlerinden önce, TYP’nin özelliği gereği 4857 Sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan belirsiz süreli sözleşmelere ilişkin olarak belirlenmiş olan bildirim süreleri uygulanmaz.” denilmektedir. Uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan bu düzenlemeye göre de, iş sözleşmesinin belirsiz süreli bir iş sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceği evleviyetle ortadadır. Sonuç olarak Yönetmelikte (12.02.2016 tarih 29622 Sayılı ve 27.09.2017 tarih 20193 Sayılı Resmi Gazete ile) yapılan değişikliklerin iş sözleşmesinin belirli süreli olma özelliğini değiştirmediği, aksine kuvvetlendirdiği; Programın hedefi, niteliği ve Yönetmelik hükümleri bir bütün olarak dikkate alındığında Yönetmelik kapsamındaki çalışmaların her hâlükârda belirli süreli bir iş sözleşmesine dayandığı sonucuna varılmaktadır.

 

Ayrıca belirtmek gerekir ki; Programdan yararlanma süresi sıkı koşullara bağlanmış olup her biri belli bir süre ile sınırlı olmak üzere (azami süre dahilinde) birden fazla yararlanmanın mümkün olması karşısında, 4857 Sayılı Kanun’un 11. maddesinde öngörülen esaslı nedenin somut olayda gerçekleştiği kabul edilmelidir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar. Bu açıdan değerlendirme yapıldığında, mahkemece davacının Toplum Yararına Program kapsamında geçen üç ayrı dönem çalışmasının birden fazla yenilendiği ve bu sebeple sözleşmenin belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu yönündeki gerekçesi de yerinde görülmemiştir.

 

Davalı Bakanlık ile davacı arasında Toplum Yararına Program kapsamında kurulan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesi olup uyuşmazlığın çözümü için belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesine ilişkin kurallar uygulanmalıdır. Belirli süreli iş sözleşmesinin süresinin sona ermesi, bir fesih değildir. Süresi sona eren belirli süreli iş sözleşmesi taraflarca ayrıca bir bildirim yapılmasına gerek olmadan kendiliğinden ortadan kalkar. Mülga 1475 Sayılı İş Kanununun 14. maddesinde kıdem tazminatını ödenmesini gerektiren haller arasında belirli süreli iş sözleşmesinin süresinin bitimi sebebiyle sona ermesi sayılmamıştır. Aynı şekilde belirli süreli iş sözleşmesinin niteliği gereği bildirimli feshi mümkün değildir. Bu nedenle belirli süreli iş sözleşmelerinde, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin bildirimli feshinde bildirim süresine uyulmaması halinde ödenmesi gereken ihbar tazminatı da söz konusu olmaz. Somut olayda, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli iş sözleşmesi olduğu, sözleşmenin Toplum Yararına Programdan yararlanma süresinin sona ermesi ile sona erdiği anlaşılmakta olup davacı işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz. Mahkemece açıklanan ilke ve esaslara aykırı olarak kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olup, Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz isteğinin bu gerekçe ile kabulü gerekmiştir.

 

SONUÇ : Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz istemi açıklanan gerekçe ile yerinde görülmekle … 2. İş Mahkemesi’nin 02.07.2021 tarih, 2021/259 esas ve 2021/329 Sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, dosyanın mahkemesine iadesine, bozma kararının bir örneğinin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363. maddesinin 3. fıkrası gereğince Resmi Gazete’de yayınlanması için Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesine, 08/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.