Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 8.9.2004 T., 2004/8361-E., 2004/9117-K.

DAVA : Taraflar arasındaki ibranamenin iptali ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; davalı şirkete ait olan 34 TB 6460 plakalı araçla, müvekkillerine ait 34 YV 284 plakalı aracın çarpışması sonucu hasar miktarı belli olmadan müvekkillerinin vasisinin ibraname vermediğini, hasarın gerçek miktarının yüksek olduğunu iddia ederek, 23.11.2001 tarihli ibranamenin iptali ile 12.223.868.680 TL.nin tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile ise tazminatın fatura tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; husumetin şoföre yöneltilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, ayrıca müvekkil şirketince ödeme yapılıp ibraname alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu gereğince davanın kısmen kabulü ile 23.11.2003 tarihli davacı tarafından davalı şirkete verilen ibranamenin iptali ile 8.210.670.452.TL.nin 16.7.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebi ve ibranamenin iptali davasıdır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olaydır” şeklinde trafik kazası tarif edilmiş, aynı yasanın 109. maddesinde ise “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre maddi tazminat talepleri içinde geçerlidir…” şeklinde zamanaşımı süresi düzenlenip, aynı yasanın 111. maddesinde ise “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığı altında “bu kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir” hükmü getirilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2 maddesinde tanınan hak, dava sırasında bir def’i olarak ileri sürebileceği gibi, anlaşmanın yapıldığı tarihten iki yıllık hak düşürücü süre içinde bir davanın açılmış olması, davacının anlaşma (ibraname) ile bağlı kalmak istemediğinin kabulünü gerektirir. İbranamenin iptali davasında zarar görenin yetersizlik, zarar verenin de fahişlik iddiaları araştırılır. Obİektif olan bu unsurlar dışında, subİektif unsurların aranmaması gerektiğinden ibranamede ödendiği belirtilen tazminat ile bilirkişi raporu arasında bir misline yakın fark varsa “yetersizlik ” olgusu gerçekleşmiş demektir.

Somut olayda, davacı 12.7. 2001 tarihinde meydana gelen trafik kazasından doğan davasını 18.6.2003 tarihinde açmıştır. Ayrıca aynı davada dosyaya ibraz edilen 23.11.2001 tarihli ibranamenin iptalini de talep etmiştir. Yukarda açıklanan yasa maddeleri karşısında davacı Karayolları Trafik Kanunundan kaynaklanan davalarını yasal sürede açmıştır. İbranamede 2.000.000.000.TL. bedelin davacı tarafa ödendiği konusu ihtilafsızdır. İhtilaf konusu iptalin gerekip gerekmediğidir. Dava aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacı taraf aracında oluşan zarar miktarı on milyara yakındır. Ödenen meblağ ile bilirkişi raporu arasında büyük fark olduğu ortadadır. Bu durumda ibranamenin yetersiz olduğunun kabulü ile iptalinde bir usulsüzlük olmayacaktır.

SONUÇ : Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı kalan harcın temyiz isteyenlerden alınmasına 8.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KARAR ÖZETİ: 

KTK’nun 111/2 maddesinde “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” denmek suretiyle ibranamenin iptalini 2 yıllık hak düşürücü süreye bağlamıştır. İlgili kararda, ihtilaf konusu taraflar arasındaki ibranamenin iptalinin gerekip gerekmediğidir. İbranamenin iptali davalarında, zarar gören tarafın yetersizlik, zarar veren tarafın ise fahişlik iddiaları ilgili mahkemece değerlendirilir. Somut olayda, davacı taraf hasarın gerçek miktarının yüksek olduğunu iddia ederek ibranamenin iptalini istemiş, bu iddiasında da haklı çıkmıştır. Çünkü bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarıyla davalı tarafça ödenen miktar arasında büyük fark vardır. Bu sebeple Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, ibranamenin yetersiz olması sebebiyle iptaline karar vermiştir.