Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2022/5709, K. 2022/6531, T. 25.5.2022
DAVA : Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya direnilmiş, direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 14.09.2021 tarihli ve 2018/9-926 Esas, 2021/983 Karar sayılı kararı ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : I. DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde elektrikçi olarak çalışmakta iken 29.01.2016 tarihli ve 3387 Sayılı yazı ile İşletmeler Daire Başkanlığı … Şube Müdürlüğünde görevlendirildiğini, bu görevlendirmenin kanuni olmadığı gibi kötüniyet içeren, müvekkilinin … Sendikasına olan üyeliği ve yöneticiliğinden kaynaklı olarak cezalandırma amaçlı yapılan bir işlem olduğunu ve psikolojik taciz niteliğinde olduğunu, 2014 yılında yapılan mahalli seçimlerden sonra birçok işçinin ilçelerde görevlendirildiğini, müvekkilinin de görevlendirilenler arasında olduğunu duyduklarını, ancak davalı işverenlik tarafından bu işlemlerin geri alındığını, davalı işyerinde yetkili sendikanın değişmesi ve kanunlarda yapılan değişiklik ile Yönetim Kurulunda bulunan kişilerin sayısının düşürülmesi nedeniyle yeni görevlendirmelerin başladığını ve müvekkilinin de görevlendirilmesinin yapıldığını, işlemin iptali için 04.02.2016 ve 07.03.2016 tarihlerinde dilekçe verdiklerini bu dilekçelere cevap verilmediğini, müvekkilinin bu görevlendirmeyi kabul etmediğini ve iptalini talep ettiğini, ancak iş sözleşmesinin sürmesi için yeni görev yerine gittiğini, yapılan işlemlerin hukuksuz olduğunu ileri sürerek davacının iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin esaslı değişiklik niteliğinde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; yargı yolu, ehliyet, süre, dava şartı itirazında bulunduklarını, davacı daha evvel amir sıfatı ile birim sorumlusu olarak görevlendirildiğini iddia etmiş ise de mahalli idareler kontrolörleri tarafından yapılan denetimlerde memurlara ait unvanların işçiler tarafından kullanılamayacağının bildirildiğini, davacının elektrikçi unvanı ile görev yaptığını, müvekkili Kurumun yetki ve sorumluluk alanının il/mülki sınırları olarak genişlemesi neticesinde ilçe şube müdürlükleri kurulduğunu, davacının bu şube müdürlüğünde görevlendirildiğini, amacın kamu hizmetlerinin 6360 Sayılı Kanun ile genişleyen il sınırlarının tamamında hızlı ve iyi bir şekilde aksamadan görülmesi olduğunu, bir anda görev sahası genişleyen İdarenin işlerini mevcut personeli ile göremediğini, ilk etapta davacı gibi deneyimli kişilerin tecrübesinden faydalanıldığını, bu arada yeni personel alınarak eğitimlerinin verildiğini, mevcut personelin görev yeri değiştirilerek hâlihazırdaki personelden en iyi şekilde istifade edilmeye çalışıldığını, davacı gibi pek çok kişinin ilçelerde görevlendirildiğini, amacın cezalandırma değil, kamu hizmetinde kalite ve standardizasyonun sağlanması olduğunu, yapılan görevlendirmenin hukuka ve mevzuata uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk Derece Mahkemesi’nin 05.07.2017 tarihli ve 2016/430 Esas, 2017/447 Karar sayılı kararıyla davacının görev yerinin değiştirilmesi için ileri sürülen kamu yararı ve hizmet gereklerinin açık ve net olarak ispat edilemediği gerekçesi ile yapılan işlemin esaslı değişiklik niteliğinde olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İstinaf Sebepleri: Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davanın idari yargı tarafından görülmesi gerektiğini, Sendika tarafından açılan ve üyesini temsile yetkili olmayan Sendikanın işbu davasının ehliyet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, davacının iş sözleşmesinde yapılan esaslı bir değişiklik olduğunun tespitini talep etmesinde hukuki yararı olmadığını, işverenin işçiyi ihtiyaç duyduğu her birimde çalıştırabileceğini, görevlendirmede kamu yararı bulunduğunu, davacının yaptığı görevin değişmediğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.12.2017 tarihli ve 2017/2712 Esas, 2017/2580 Karar sayılı kararıyla davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ : Dairemizin 22.02.2018 tarihli ve 2018/1821 Esas, 2018/3798 Karar sayılı ilâmı ile; Taraflar arasındaki uyuşmazlık işyerinde halen çalışan davacının işyeri değişikliği ile ilgili bunun iş sözleşmesinin esaslı nitelikte olup olmadığını istemekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Bilindiği üzere 4857 Sayılı Yasa’nın 24. maddesinde işçinin iş sözleşmesini hangi durumlarda haklı nedene dayanarak feshetme hakkı bulunduğu düzenlenmiştir. Bunlardan biri de 24/II-f maddesinde düzenlenen çalışma şartlarının uygulanmamasıdır. İşçi yapılan değişiklik esaslı değişiklik niteliğinde ise bu hükme dayanarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilecek ve 1475 Sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.
Eğer yapılan işlem esaslı değişiklik niteliğinde değilse ancak işçi esaslı değişiklik olduğunu düşünerek iş sözleşmesini feshederse feshi haksız fesih sayılacak ve kıdem tazminatına hak kazanamayacaktır. Yine aslında esaslı değişiklik olmayan bir işleme, işçi bunun esaslı değişiklik olduğunu düşünerek uymadığında, olayımızda yeni görev yerine gitmediğinde 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/II-g-h uyarınca işveren yönünden iş sözleşmesini haklı feshetme imkanı doğacaktır. İşçi iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin esaslı değişiklik niteliğinde olup olmadığı dolayısıyla bu işlemin 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca bağlayıp bağlamayacağı konusunda tereddüt duyabilir. Yapılan işlem esaslı değişiklik niteliğindeyse ve işçinin yazılı kabulü yoksa işçiyi bağlamayacağı hususu Kanun tarafından işçiye tanınmış bir haktır. Bu hakkın olup olmadığı da 6100 Sayılı Kanun m.106/1 uyarınca belirlenmesi talep edilebilir. İşçinin kanunun verdiği haklardan yararlanabilmek için tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiği açık olduğu gibi işçi yapılan değişikliğin esaslı değişiklik olduğu konusunda alacağı ilamı işverene ibraz ettiğinde, işveren yaptığı işlemin hukuka aykırı olduğunu, işçinin çalışma şartlarında esaslı değişiklik yaptığını görerek yaptığı işlemi geri alma durumu doğabilecektir. İşçiyi yapılan işlemin esaslı değişiklik niteliğinde olup olmadığı konusunda tereddüt duyduğu bir işleme karşı doğrudan iş sözleşmesini işçi feshetsin ya da bu işleme uymasın iş sözleşmesini işveren feshetsin ondan sonra ona göre işçi eda davası açsın demek işçiyi koruma ilkesiyle de bağdaşmayacaktır. Çünkü yapılan işlem esaslı değişiklik niteliğinde değilse yukarıda da bahsedildiği üzere işçi iş sözleşmesini feshettiğinde kıdem tazminatına hak kazanamayacak, işveren feshi ise haklı fesih niteliğinde olabilecektir. Bu açıdan davacı işçinin 6100 Sayılı Kanun m.106/2 anlamında korunmaya değer güncel bir yararı da bulunmaktadır. Dolayısıyla davacı işçinin iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin esaslı değişiklik olup olmadığını saptamakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin kararı hatalı olup bozulması gerekmiştir..” gerekçesiyle karar bozulmuş ve dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı : Bölge Adliye Mahkemesi’nin 26.04.2018 tarihli ve 2018/677 Esas, 2018/953 Karar sayılı kararıyla; ” … Yargıtay 9. Hukuk Dairesi … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin iş şartlarında esaslı değişikliğin tespiti talebinde hukuki yarar bulunmadığından usulden reddi gerektiğine karar vermiş ancak Dairemizin aynı konudaki kararını ise davacının bu konuda hukuki yararı bulunduğu kabulüyle bozmuştur. Dairenin aynı konudaki iki kararı çelişki arzetmektedir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Dairemizin ilk kararına dayanak yapılan Hukuk Genel Kurulu kararı da gözönüne alınarak davacının dava konusu talepte hukuki yararının bulunmadığı kanaatine varıldığından direnmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı : Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Hukuk Genel Kurulunun 14.09.2021 tarihli ve 2018/9-926 Esas, 2021/983 Karar sayılı kararı ile; “… davacının davalı işverence yapılan işyeri değişikliğine dair yazılı bir kabulü bulunmamakla birlikte, davacı iş sözleşmesinin fesih suretiyle sona ermesini de istememektedir. Davacı işçinin değişikliğe karşı çıkmak için yeni işyerine gitmemesi durumunda ise devamsızlık nedeniyle yahut işyeri değişikliğinin geçerli bir sebebe dayandığı gerekçesiyle sözleşmenin işverence feshedilmesi ihtimal dâhilindedir. Bu ihtimalde, işçinin açacağı bir alacak ya da işe iade davasında ise, işçinin kendisinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği yönünde bir sonuçla karşılaşması mümkündür. Fakat işçinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin kabul edilmesi, yukarıda da açıklandığı üzere, koşulları varsa ihbar ve iş güvencesi tazminatları gibi haklarından mahrum kalmasına yol açacaktır. Öte yandan, yapılan değişikliğin esaslı değişiklik olmadığının tespiti hâlinde ise işçi kıdem tazminatına da hak kazanamayacaktır. … davacının HMK’nın 106. maddesi kapsamında davalı işveren tarafından yapılan görevlendirmenin esaslı değişiklik olduğunun tespitine ilişkin dava açmasında hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu kabul edilmiştir. … … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar: Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında Dairemizin bozma ilâmı doğrultusunda değerlendirme yapılarak 07.10.2004 tarihinden itibaren … il merkezinde davalı bünyesinde elektrikçi olarak çalışan davacının 29.01.2016 tarihinde … Şube Müdürlüğüne görevlendirilmesinde kamu yararı ve hizmet gereklerinin açık ve net olarak davalı tarafından ispat edilemediği, kaldı ki … Şube Müdürlüğünde görevli bulunan dava dışı M.D. isimli çalışanın 15.04.2016 tarihli yazıyla … il merkezine görevlendirmesinin yapıldığı, davalı işverenin bu çelişkili tasarrufunun da … Şube Müdürlüğünde personel ihtiyacı olduğu yönündeki iddialarıyla bağdaşmadığı, neticede davalının davacı hakkında tesis ettiği görev yeri değişikliğine dair işlemin iş sözleşmesinde esaslı değişiklik oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ: Davalı vekili temyiz dilekçesinde, davanın idari yargı tarafından görülmesi gerektiğini, Sendika tarafından açılan ve üyesini temsile yetkili olmayan Sendikanın işbu davasının ehliyet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, davacının iş sözleşmesinde yapılan esaslı bir değişiklik olduğunun tespitini talep etmesinde hukuki yararı olmadığını, işverenin işçiyi ihtiyaç duyduğu her birimde çalıştırabileceğini, görevlendirmede kamu yararı bulunduğunu, davacının yaptığı görevin değişmediğini, yapılan işlemin kamu yararı amacı ve hizmet gereği ilkeleri doğrultusunda hukuken geçerli sebeplere dayanarak yapıldığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
Gerekçe : Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işyeri değişikliği ile ilgili yapılan görevlendirmenin, davacı yönünden çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlgili Hukuk : 4857 Sayılı İş Kanunu’nun (4857 Sayılı Kanun) “Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi” kenar başlıklı 22. maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir: “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. …”
Değerlendirme : Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; … il merkezinde çalışan davacı işçinin 29.01.2016 tarihli yazı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri gerekçe gösterilerek … ilçesine görevlendirmesinin yapıldığı, ancak görevlendirme sırasında belirtilen sebeplerin davalı tarafından kanıtlanmadığı, çalışma koşullarında işçi aleyhine yapılan değişikliğin esaslı değişiklik niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kararın gerekçesi isabetli olup davalının temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle; Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş Bölge Adliye Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmamasına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.