TCK Madde 17

Hak yoksunlukları

MADDE 17- (1) Yukarıdaki maddelerde açıklanan hallerde mahkeme, yabancı mahkemelerden verilen ve Türk hukuk düzenine aykırı düşmeyen hükmün, Türk kanunlarına göre bir haktan yoksunluğu gerektirmesi halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine Türk kanunlarındaki sonuçlarının geçerli olmasına karar verir.

Sayfa İçeriği

TCK Madde 17 Gerekçesi

Tck madde 17 gerekçesi kanun tasarısının 16 ncı maddesinde yabancı ülkede verilmiş mahkûmiyet kararına bağlı hak yoksunluklarının Türkiye’deki etkisi düzenlenmiştir. Yürürlükteki kanunun 8 inci maddesinin tekrarı olan bu hüküm, düzenlemesi itibarıyla adalet esasına göre uygulanabilirliği olan bir hüküm değildir. Gerçekten yabancı bir mahkeme tarafından hükmolunmuş olan cezaya, bu kararın verildiği ülke hukukunda bağlanmış olan hak yoksunluklarını esas alan düzenlemeler, sağlıklı bir sonuç vermekten uzaktır. Özellikle her ülkedeki mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarının kapsamının farklı olması çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Nitekim bazı ülkelerde hak yoksunluklarına ayrıca hükmedilmediğinden, bunlar mahkeme kararında belirtilmezler. Bu durum da göstermektedir ki, hak yoksunlukları bakımından yabancı ülke hukukunun esas alınması ülke içinde yeknesak ve adil bir uygulamaya imkan vermemektedir. İşte bu nedenlerledir ki, madde metninde, eşitlik ilkesi gereği olarak, yabancı bir mahkeme tarafından hükmedilmiş olan cezaların, doğurduğu hak yoksunlukları bakımından ülkemiz hukukunun dikkate alınması kabul edilmiştir.

TCK Madde 17 Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2013/15576 K. 2013/21357 T. 25.09.2013 12. Ceza Dairesi         2013/15576 E.  ,  2013/21357 K.

Esas : 2013/15576

Karar : 2013/21357

Karar Tarihi :25.09.2013

Suç: Taksirle Öldürme

Hüküm: Sürücü belgesinin TCK’nın 53/6. maddesince 1 yıl süre ile geri alınması,

 Bulgaristan Devleti’nde işlediği taksirle yaralama suçundan hükümlü …’ün, TCK’nın 53/6. Maddesi gereğince 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin karar hükümlü tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü;

İncelenen dosyada; Bulgaristan Stara Zagora Şehri İl Mahkemesinin 25.01.2011 tarih ve 2010/296-22 sayılı kararı ile erteli iki yıl hapis cezası ve bir yıl süre ile motorlu taşıt kullanma hakkından yoksun kılınan, … hakkındaki sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin Ceza Yargılarının Milletlerarası Değerine ilişkin Avrupa Sözleşmesine göre infaz edilmesi, hükümlünün yerleşim yeri mahkemesinden talep olunmakla, İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince, 23.03.2012 gün ve 2011/251-2012/40 sayı ile talebin kabulüyle TCK’nın 53/6. Maddesi uyarınca, hükümlü …’ün 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına karar verildiği,

5237 sayılı TCK’nın 17. Maddesinde; “Yukarıdaki maddelerde açıklanan hâllerde mahkeme, yabancı mahkemelerden verilen ve Türk hukuk düzenine aykırı düşmeyen hükmün, Türk kanunlarına göre bir haktan yoksunluğu gerektirmesi hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine Türk kanunlarındaki sonuçlarının geçerli olmasına karar verir.” hükmüne yer verilip, maddenin uygulanma şartlarının ise madde gerekçesinde, “…yabancı ülkede verilmiş mahkûmiyet kararına bağlı hak yoksunluklarının Türkiye’deki etkisi düzenlenmiştir. Yürürlükteki kanunun 8. maddesinin tekrarı olan bu hüküm, düzenlemesi itibarıyla adalet esasına göre uygulanabilirliği olan bir hüküm değildir. Gerçekten yabancı bir mahkeme tarafından hükmolunmuş olan cezaya, bu kararın verildiği ülke hukukunda bağlanmış olan hak yoksunluklarını esas alan düzenlemeler, sağlıklı bir sonuç vermekten uzaktır. Özellikle her ülkedeki mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarının kapsamının farklı olması çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Nitekim bazı ülkelerde hak yoksunluklarına ayrıca hükmedilmediğinden, bunlar mahkeme kararında belirtilmezler. Bu durum da göstermektedir ki, hak yoksunlukları bakımından yabancı ülke hukukunun esas alınması ülke içinde yeknesak ve adil bir uygulamaya imkân vermemektedir. İşte bu nedenlerledir ki, madde metninde, eşitlik ilkesi gereği olarak, yabancı bir mahkeme tarafından hükmedilmiş olan cezaların, doğurduğu hak yoksunlukları bakımından ülkemiz hukukunun dikkate alınması kabul edilmiştir.” şeklinde belirtildiği,

Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesinin Onaylanması ve Uygulanması Hakkında 2081 sayılı Kanun ve Avrupa Sözleşmesi’nin Onaylanması Hakkında 19.9.1977 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında, sözleşmenin uygulanma koşulları belirtilmiş, ilgili Kanun’un 5. Maddesinde, “Sözleşmenin, müeyyidelerin yerine getirilmesi ile ilgili 5. bölümü gereğince mahkemelerce verilecek nihari kararlara karşı acele itiraz yoluna” başvurulacağı, hükmüne yer verildiği,

5320 sayılı Kanun’un 7. Maddesinin 2. Fıkrasındaki; “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan acele itirazlar hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun itiraza ilişkin hükümleri” nin uygulanacağına ilişkin hüküm ile 5271 sayılı Kanun’unun,  Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderileceğine ilişkin 264. maddesi hükmü nazara alındığında, hükümlünün talebinin itiraz kanun yoluna tabi olduğu ve itiraz merciince CMK’nın 267 vd. maddeleri uyarınca incelenip karara bağlanmasının gerektiği anlaşılmakla, itiraz niteliğinde kabul edilmesi gereken temyiz isteminin itiraz merciince karara bağlanması için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2012/505 K. 2013/836 T. 05.02.2013 5. Ceza Dairesi 2012/505 E. 2013/836 K.

Esas : 2012/505

Karar : 2013/836

Karar Tarihi :05.02.2013

SUÇ: Rüşvet vermek, dolandırıcılığa teşebbüs, sahtecilik

HÜKÜM: Mahkümiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Sanık hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından verilen mahkümiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın eylemlerine uyan sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının kanun maddelerinde öngörülen cezaların üst sınırı itibarıyla 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık eklemeli zamanaşımına tabi olduğu, suç tarihi olan 28/12/2002 tarihinden inceleme gününe kadar bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle hükümlerin 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bu suçlara ilişkin davaların zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

Sanık hakkında rüşvet vermek suçundan verilen mahkümiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

 Dairemizce de benimsenen Yargıtay CGK’nın 18/09/2012 gün ve 2012/420 Esas, 2012/1771 sayılı Kararı da nazara alınarak 6352 sayılı Yasanın geçici 2. maddesinin sadece karşılıksız yararlanma suçlarını kapsadığı anlaşılmakla anılan kanunun rüşvet suçu yönünden getirdiği düzenlemeler de gözetilerek yapılan incelemede;

TCK’nın 59. maddesi uyarınca işlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkum edilen yabancı sanığın durumunun, sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal İçişleri Bakanlığına bildirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluğunun hapis cezasına mahkümiyetin yasal sonucu olduğu, sadece Türk vatandaşları için uygulanacağına dair bir sınırlamanın olmadığı, bu nedenle yabancı uyruklu sanıklar hakkında da uygulanma imkanının bulunduğu anlaşıldığından, bu konuya ilişkin tebliğnamede yer alan bozma düşüncesine ise iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca sanığın sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverme tarihinden itibaren uygulanamayacağı gözetilmeksizin altsoyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesindeki hakların tümünü koşullu salıverilme tarihine kadar kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükümde yer alan hak yoksunluğuna ilişkin bölümün çıkarılarak yerine “Sanığın, 5237 sayılı TCK.nın 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili haklarından koşullu salıverilme tarihine, 53/1. maddesinde yazılı diğer haklarından 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05/02/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Our Score
Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

📞 Hemen Ara