Vergi ve idare hukuku

Kara Avrupası Hukuk sistemini benimseyen Türkiye’de yargı teşkilatı;

  1. Adli Yargı
  2. İdari Yargı
  3.  Anayasa Yargısı
  4. Uyuşmazlık Yargısı

olmak üzere 4 farklı yargı koluna ayrılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesi uyarınca “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” Ancak, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun içinde yer alan bazı düzenlemeler haricinde tüm yargı teşkilatının görev ve yetkisini tayin eden herhangi bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Bu sebeple, hangi mahkemenin yetkili olacağı çeşitli kanunlarda dağınık bir biçimde hüküm altına alınmıştır. İdare ve Vergi Hukuku bu yargı teşkilatı içerisinde İdari Yargının konusunu oluşturmaktadır.

İdari yargı mahkemeleri idari yargının konusunu oluşturan davaları yürütmekle yetkilidir. İdari yargı davalarının en önemli özelliği ise meydana gelen uyuşmazlıkta en az bir tarafın kamu hukuku yetkisine haiz olmasıdır. İdari Yargı; İlk derece idari yargı mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinden oluşur. İdari yargı mahkemelerinin yüksek yargı organı Danıştay’dır.

İdare Mahkemeleri, 06.01.1982 tarih, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunun kapsamı çerçevesinde yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanmaktadır. Buna göre Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.  Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır. 

Vergi Mahkemeleri, 04.01.1961 tarih, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu çerçevesinde yargı yetkisini kullanmaktadır. Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; yedinci fıkrasında da idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu hüküm altına alınmıştır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere devlet her türlü eylem ve işlemlerinden doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Devlet teşkilatının eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olması idari yargının kapsamını oluşturmaktadır.

Vergi Hukuku Nedir?

Vergi hukuku, devletin mali faaliyetlerinin hukuka uygunluğunu inceleyen bir kamu hukuku dalıdır. Vatandaşın, devlet karşısında ekonomik faaliyeti sırasında vergiyi doğuran olay meydana gelmektedir. İşte burada devlet mükellefi vergilendirme sürecini başlatır. Vergilendirme süreci, tarh, matraf, tahsil, tahakkuktan oluşmaktadır.

Öte yandan vergilendirme süreci devlet organı niteliğindeki Vergi Daireleri tarafından yürütülmektedir. Mükellefin devlet karşısında vergilendirme sürecinde meydana gelen ihtilaflar Vergi Mahkemelerinde görülür.  

Vergi Mahkemeleri  

Yasal dayanağı idare mahkemeleri ile aynı olan vergi mahkemelerinin görev alanına, 6. madde uyarınca,

  1. “Genel Bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar,
  2. (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davlar,
  3. Diğer kanunlarla verilen işler” girmektedir.

Önemle belirtmekte fayda var ki mükellefin devlet karşısında vergi ödeme borcu bazı durumlarda suç teşkil eden durumlara mahal vermektedir. Başlıca Vergi Suçları; Usulsüzlük, Vergi Zıyaı ve Kaçakçılık cezalarıdır.

İdare Hukuku Nedir?

Anayasa’nın 125. Maddesinin 1. Fıkrasıİdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Hükmüne amirdir. İdari eylem ve işlemlerin yargı denetimine tabi olması demokratik hukuk devletinin en önemli koşuludur.

Anayasa’nın söz konusu kuralıyla benimsediği husus etkili bir yargısal denetim olup; kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin ve zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu ise, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. İşte bu davalar İdare Hukukunun kapsamını oluşturmaktadır.

Başka bir deyişle İdare Mahkemeleri, devlet karşısında dezavantajlı pozisyonda bulunan vatandaşın, eylem ve işlemlerinden zarar gördüğü devlete karşı başvurduğu yargı organıdır.

İdare Mahkemeleri

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’dan yasal dayanağını alan idare mahkemelerinin görevleri aynı kanunun 5. maddesinde, idare mahkemeleri;

“vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki,

  1. İptal davalarını,
  2. Tam yargı davaları,
  3. Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları,
  4. Diğer kanunlarla verilen işleri,

çözümler” şeklinde tayin edilmiştir.

İdari Yargıda görülen davlar genellikle Tam Yargı Davası ve İptal Davası olmak üzere karşımıza çıkmaktadır.

Tam Yargı Davaları; İdarenin her türlü eylem ve işlemleri nedeniyle kişisel hakları veya menfaatleri zarara uğrayanların idareye karşı açtığı bir maddi ve manevi tazminat davasıdır.

İptal Davalar; Devlet idaresinin kamulaştırma, kentsel dönüşüm, imar uygulaması,  ruhsat iptali, kamu ihalesi ve Belediye Encümenin verdiği cezalara karşı açılabilen dava türüdür.

Vergi ve İdare Hukukuna İlişkin Hizmetlerimiz Nelerdir?

Vergi ve İdare Hukukunun konusu bir tarafta kamu gücü yetkisine haiz egemen konumda olan devlet ile diğer tarafta dezavantajlı konumda olan vatandaş arasında vuku bulan ihtilaflardan oluşmaktadır. Bu sebeple vatandaşın devlet karşısında hak araması ve bu hak/menfaati elde etmesi oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Öte yandan idare ve vergi hukukun konusunu oluşturan davalarda hak/menfaat arama özgürlüğü sınırsız değil Süreaşımına bağlanmıştır. Başka bir anlatımla idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açık ise de bu hak belirli bir süreye tabi kılınmıştır. Bu sürelerin aşılması durumunda ise kişi elde edeceği hak/menfaati bir daha başvuru yapamayacak şekilde kaybedecektir. Bu sebeple teknik bir bilgiye dayanan İdare ve Vergi Hukukuna ilişkin davaları alanında uzman İdare Hukuku Avukatı gözetiminde sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde fayda vardır. 

Minval Hukuk ve Danışmanlık ekibi, her türlü İdare ve Vergi Hukuku davalarını özenle ve süreci en sağlıklı şekilde yürütmektedir. Detaylı bilgi ve hak kaybı yaşanmaması adına bu süreci İdari Yargı ve İdare Hukuku alanında uzman bir avukat gözetiminde yapılması önerilmektedir. Bu içeriğin tüm telif hakları Minval Hukuk ve Danışmanlık Ofisine aittir. Hukuki süreçte, dava ve takiplerde telif hakkı gözetilerek faydalanmanız gerekmektedir.

Vergi ve İdare Hukuk Makaleleri