- Av. Rüştü Ufuk Baranoğlu
- Türk Ceza Kanunu
- 26 Aralık 2025
TCK Madde 23
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç
MADDE 23- (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Sayfa İçeriği
TCK Madde 23 Gerekçesi
Tck madde 23 gerekçesinde kişi suç teşkil eden bir fiili işlerken, kastettiği neticeden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşmiş olabilir. Bu gibi durumlarda netice sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusudur. Örneğin, basit yaralamada bulunulmak istenirken, kişi görme, işitme yeteneğini yitirmiş olabilir. Yaralama fiili gerçekleştirilirken, genellikle bunun sonucunda ağır bir neticenin meydana gelebileceği düşünülür. Örneğin gözün, kulağın üzerine sert bir biçimde vuran kişi, bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurur. Ağır neticenin ortaya çıkacağının bu şekilde öngörüldüğü durumlarda, meydana gelen ağır netice açısından fail olası kastla hareket etmektedir.
Buna karşılık, yaralama fiili sonucunda kişinin öngörmediği ağır bir netice de meydana gelmiş olabilir. Örneğin canının biraz yanması için mağdurun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması hâlinde mağdur inhibisyon sonucu ölebilir. Bu gibi durumlarda ise fail, yaralama fiilini işlerken, mağdurun ölebileceğini tahmin etmemiş olabilir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve Hükümet Tasarısının bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.
Madde metnindeki düzenlemeyle, meydana gelen ağır netice açısından kişinin sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu bulunması gerekmektedir. Bu hükümle, meydana gelen kastedilenden başka ve ağır netice açısından sorumluluğun, kusura dayalı bir sorumluluk olması sağlanmak istenmiştir.
TCK Madde 23 Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 2015/3550 K. 2016/16244 T. 26.09.2016 3. Ceza Dairesi 2015/3550 E. , 2016/16244 K.
Esas:2015/3550
Karar:2016/16244
Tarih:26.09.2016
HÜKÜM: Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda subjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup, “netice sebebiyle ağırlaşmış suç başlıklı” TCK’nin 23. maddesinde bu durum “bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklinde açıklanmıştır.
Failin, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü, buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumda, olası kastla hareket ettiğini kabul ederek gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği halde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.
Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; Müşteki … ile sanık … arasında bakkaldan alınan kolanın iade edilmesi nedeniyle çıkan tartışmada, sanığın müştekinin göğsüne yumruk attığı, müştekinin polis merkezine ifade vermeye gittiğinde fenalaştığı, … Hastanesine kaldırıldığı, bu hastane tarafından düzenlenen epikriz belgesinde nstemı(akut koroner sendrom) tanısı konulduğu, bypaslı koroner arter hastalığı mevcut olan hastanın bu olaydaki yaralanmasının yumuşak doku zedelenmesinden ibaret olduğunun belirtildiği, sonrasında Adli Tıp Kurumu… İhtisas Dairesi tarafından tanzim olunan 24.12.2012 tarihli raporda ise “olay öncesinde kişide kronik kalp damar hastalığının bulunduğu, kişinin olay günü maruz kaldığı olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının akut hale geçerek miyokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısı ile olayla miyokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu.” açıklanmış olup mahkemece Adli Tıp Kurumu… İhtisas Dairesinin raporunda belirtilen illiyet bağı sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek TCK’nin 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; Olay günü sanığın müştekiye eliyle kasten vurup harici lezyon bırakmayacak şekilde TCK’nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokar infarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak müştekinin yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak eliyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, müştekideki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK’nin 89/1-2. maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK’nin 89/1-2, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 6723 sayılı Kanunun 33.maddesiyle değişik 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 26.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E. 2022/3871 K. 2022/6342 T. 06.07.2022 1. Ceza Dairesi 2022/3871 E. , 2022/6342 K.
Esas:2022/3871
Karar:2022/6342
Karar Tarihi:06.07.2022
SUÇ: Kasten yaralama
HÜKÜMLER:1)Sanık hakkında …’e yönelik kasten yaralama suçundan TCK’nin 86/1, 86/3-e, 21/2, 62, 51. maddeleri gereği 10 ay hapis cezası,
2)Sanık hakkında …’a yönelik kasten yaralama suçundan TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son, 21/2, 62, 53. maddeleri gereği 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası
TÜRK MİLLETİ ADINA
Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1)Sanık hakkında …’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
16.04.2010 tarihinde düğün yerinde rastgele ateş açılması sonucu mağdur …’un yaralanmasına ilişkin sanıklar … ve … hakkında olası kastla yaralama suçundan açılan kamu davası ile ilgili olarak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.10.2018 tarihli, 2017/1-908 esas, 2018/445 karar sayılı ilamında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, olası kastı netice belirler. “Dolus indeterminatus determinatur ab eventu” kuralı gereğince, öğreti ve uygulamada da hâkim görüş; sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin bundan sorumlu olacağı yönündedir. “Türk hukukunda bir görüş, olası (muhtemel, gayrimuayyen) kast netice ile belirlenir düşüncesinden hareketle, gerçekleşmesi muhtemel olan neticenin ancak gerçekleşmesi hâlinde failin bu neticeden dolayı sorumlu tutulabileceği fikrindedir.” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayınları, … 2013, s. 443-444.), “Olası kast netice ile belirlenir’ kuralı gereğince, hangi netice gerçekleşmiş ise fail bunlardan sorumludur.” (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, … 2015, s. 170-171.), “Olası kastla işlenen suçlarda netice kastı belirlemektedir, neticenin gerçekleştiği bir yerde, artık o suça teşebbüs yoktur; ortada tamamlanmış bir suç vardır” (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen; Türk Ceza Hukuk Genel Hükümler, 9. Bası, US-A Yayınları, … 2016, s. 309-310.), “ Olası kastta, failin öngördüğü kayıtsız kaldığı sonuçların gerçekleşmesi hâlinde sorumluluğuna gidilebilmektedir, diğer deyişle, olası kastta sonuç kastı belirler, ‘dolus indeterminatus determinatur ab eventu’ kuralı uygulanır.” (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, s. 395.) Olası kastla yaralama eyleminde, oluşan neticeye göre karar verilmesi gerektiği, bu nevi suçlara yardım ve iştirakin yasal zeminde mümkün bulunmadığı, Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin içtihatlarında da birçok kez vurgulanmıştır (Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 02.07.2013 gün ve 2135-4740, 29.12.2014 gün ve 4898-6720, 21.01.2015 gün ve 4412-100, 24.02.2015 gün ve 4619-911, 20.05.2015 gün ve 1120-3225 sayılı, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15.12.2016 gün ve 17072-20627 sayılı ilamları).
Açıklanan nedenlerle üzerinde atış artığı bulunan ve hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen diğer sanık Metin Demir’in atılı suçtan cezalandırılmış olması ve olası kastla işlenen suçlarda gerçekleşen neticeye göre faillerin sorumluluğunun belirlenmesinin gerekmesi ve bu tür suçlarda kural olarak iştirakin de mümkün bulunmamasına göre, sanık …’in diğer sanık Metin’in olası kastla işlenen yaralama fiiline iştirak ettiğinin kabul edilemeyeceği, sanık …’in beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz istemleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1 maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA,
2)Sanık hakkında …’ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa yüklenen TCK’nin 86/1, 86/3-e. maddelerinde düzenlenen kasten yaralama suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst haddine göre, suç tarihi olan 16.04.2010 tarihi ile inceleme tarihi arasında, 5237 sayılı TCK’nin 66/1-e, 67/3-4. maddelerinde öngörülen “12 yıllık” olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 06.07.2022 gününde oybirliği ile karar verildi.

Hukuk Fakültesi eğitimi tamamladıktan sonra eğitim hayatına Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Anabilim dalında yüksek lisans çalışmalarında bulunmuştur. Hukuk Eğitimini tamamlamasının ardından Ankara Barosunda staj eğitimini tamamlamış. Staj eğitimin bitişinin ardından Ankara’da Kurucu Ortağı olduğu Minval Hukuk ve Danışmanlık Bürosunu kurmuş ve mesleğini icra etmektedir. Ayrıca Yetkin Yayınlarından yayınlanmış ”Sigorta Hukuku ve Tahkim Uygulamaları” adlı bir kitabı mevcuttur.

