- Minval Hukuk
- Ceza Hukuku
- 21 Kasım 2025
Koşullu salıverme nedir sorusu, infaz hukuku alanında en temel ve en çok merak edilen konuların başında gelir. Kamuoyunda yaygın olarak şartlı tahliye nedir veya şartlı tahliye ne demek gibi terimlerle ifade edilen bu hukuki kurum, Hukukumuzda 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinde düzenlenmiştir. Esasen, bu kurum bir cezayı kaldırma değil, cezayı infaz etme biçimi olarak karşımıza çıkar ve infazın bireyselleştirilmesi ilkesinin en önemli somutlaşmış halidir.
Koşullu salıverme, hükümlünün, hakkında verilen hapis cezasının kanunda belirtilen belli bir bölümünü ceza infaz kurumunda İYİ HALLİ olarak çekmiş olması durumunda, cezasının kalan kısmını denetim altında toplum içinde geçirmesine olanak tanıyan bir infaz rejimidir. Bu süreç, hükümlünün topluma yeniden kazandırılmasını, yani ıslah olmasını hedefler. Hükümlü, denetim süresi içinde kanuni şartlara ve yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadır; aksi takdirde koşullu salıverilmenin geri alınması gündeme gelebilir.
Koşullu salıverilme, hükümlüye tanınan bir hak olmasının yanı sıra, ceza adalet sisteminin; cezalandırmanın ötesinde, İYİLEŞTİRME VE TOPLUMA ENTEGRASYON misyonunu da yerine getirdiğini gösteren kritik bir aşamadır.
Koşullu Salıverme (Şartlı Tahliye) Şartları
Koşullu salıverilme şartları, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Maddede; “Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmi dört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar ise cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilirler…” hükmüne yer verilerek, koşullu salıverilmenin dayandığı temel kriterler kanuni çerçeve içinde belirlenmiştir.
Bu düzenleme uyarınca koşullu salıverilmenin uygulanabilmesi, kanunda öngörülen şartların eksiksiz biçimde gerçekleşmesine bağlı hukuki bir zorunluluktur. Kanun metninin ortaya koyduğu sistematik yapı, koşullu salıvermeden yararlanabilmek için iki temel unsurun birlikte gerçekleşmesini şart koşar:
a) Süre Şartı (İnfaz Oranları)
Hükümlünün cezasının, kanunda belirlenen koşullu salıverme oranları kadarını cezaevinde fiilen infaz etmiş olması zorunludur. Bu oranlar, suçun türüne, cezanın niteliğine ve işlenme tarihine göre farklılık gösterir. Örneğin genel suçlar için cezaların yarısı, müebbet hapislerde 24 yıl, ağırlaştırılmış müebbetlerde 30–36 yıl ceza infaz edilmeden koşullu salıverme uygulanamaz. Hükümlünün cezasının ilgili infaz oranına ulaşması, infaz hukukunda HAK EDEREK TAHLİYE TARİHİ NEDİR sorusunu somutlaştırır; bu tarih, hükümlünün cezanın kalan kısmını denetimli biçimde toplum içinde geçirebileceği en erken zamanı belirler ve koşullu salıverme şartlarının oluştuğunun yasal göstergesi olarak kabul edilir. Bu tarih aynı zamanda kamuoyunda sıklıkla merak edilen Cezaevi tahliye günleri kavramının hukuki karşılığını ifade eder. Bu sürenin tamamlanması, koşullu salıverme şartları arasında en temel unsur olup denetimli serbestlik ve koşullu salıverme süreçlerinin başlamasında kritik rol oynar.
b) İyi Hal Şartı
Süre şartını tamamlayan hükümlünün koşullu salıverilmeden yararlanabilmesi için, ceza infaz kurumundaki tutum ve davranışlarının olumlu yönde geliştiğinin ve topluma uyum potansiyelinin yükseldiğinin tespit edilmesi gerekir. Bu kapsamda “iyi hâl” değerlendirmesi aşağıdaki unsurlara dayanır:
DEĞERLENDİRME MERCİİ
İyi hâlin tespiti, 5275 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu tarafından yapılır. Kurul, hükümlünün ceza infaz kurumundaki tüm süreçlerini dikkate alarak bireyselleştirilmiş bir değerlendirme gerçekleştirir. Bu kapsamda:
- Kurum içi kurallara uyum düzeyi,
- Disiplin cezası alıp almadığı ve disiplin geçmişi,
- Eğitim, iyileştirme ve mesleki faaliyetlere katılımı,
- Kurum görevlileriyle iletişim ve davranış biçimi,
- Pişmanlık, sorumluluk alma ve rehabilitasyon sürecine katkısı,
- Gelecekte yeniden suç işleme riskine ilişkin gözlemler
ayrıntılı biçimde raporlanır.
HUKUKİ KRİTERLER
İyi hâl değerlendirmesi yalnızca “disiplin cezası almamış olmak” şartına indirgenemez; hukuken daha geniş kapsamlıdır. Buna göre:
- Hükümlünün toplumsal yaşamda kurallara saygılı, dürüst, erdemli ve uyumlu bir birey olarak yaşamını sürdürebileceğine dair makul ve güçlü bir kanaat oluşturulmalıdır.
- Bu kanaatin kişisel intibaya değil, somut verilere dayanması zorunludur.
- Hükümlünün ceza infaz kurumundaki davranışlarının süreklilik arz etmesi beklenir; geçici ve şekli uyum iyi hâl için yeterli değildir.
- Kurul değerlendirmesi objektif ölçütlere dayandırılmalı ve hükümlünün bireyselleştirilmiş ıslah sürecindeki gelişmeler dikkate alınmalıdır.
Bu şartların tümü, koşullu salıverilme kurumunun yalnızca süresel bir hak olmadığını, aynı zamanda ıslahın gerçekleştiğini doğrulamaya yönelik maddi bir koşul içerdiğini gösterir. İyi hâl, hükümlünün ceza infaz kurumunda geçirdiği sürede topluma yeniden kazandırılmaya elverişli bir kişisel gelişim sergilediğini ortaya koyan temel unsurdur.
Koşullu Salıverilme Başvurusu Nasıl Yapılır?
Koşullu salıverilme başvurusu hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine başlatılabileceği gibi, çoğu durumda Ceza İnfaz Kurumu (CİK) tarafından re’sen işlemler başlatılarak yürütülen bir süreçtir. Zira infaz hukuku sisteminde, kurum idaresi hükümlünün hak ederek tahliye gününü gözetmek ve bu tarihe ilişkin işlemleri zamanında gerçekleştirmekle yükümlüdür.
– Re’sen İşlem Başlatılması
- Ceza İnfaz Kurumu İdaresi, hükümlünün hak ederek salıverilme (HŞT) tarihinin yaklaşması üzerine, koşullu salıverilme değerlendirmesinin yapılması amacıyla İdare ve Gözlem Kurulunu toplantıya çağırır.
• 5275 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca, koşullu salıverilme süresinin dolmasına belirli bir süre kala (uygulamada yaklaşık 6 ay önce) hükümlünün değerlendirme sürecine alınması esastır.
• Kurul, bu aşamada hükümlünün infaz sürecine ilişkin tüm verileri incelemeye hazırlar ve değerlendirme takvimini oluşturur.
– Başvuru ve Değerlendirme Süreci
- Hükümlü veya kanuni temsilcisi/vekil, koşullu salıverilme şartlarının oluştuğunu düşündüğünde Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’ne yazılı bir dilekçe ile başvurabilir.
• Başvuru üzerine veya re’sen başlatılan işlem kapsamında İdare ve Gözlem Kurulu; hükümlünün disiplin kayıtlarını, eğitim–iyileştirme programlarına katılımını, kurum içi davranışlarını, iletişim ve uyum durumunu ve diğer bireyselleştirilmiş infaz verilerini kapsamlı şekilde inceler.
• İnceleme sonucunda Kurul tarafından, hükümlünün iyi hâlli olup olmadığına ilişkin ayrıntılı ve gerekçeli bir rapor düzenlenir.
• Hazırlanan bu rapor, nihai değerlendirme ve karar verilmek üzere İnfaz Hâkimliği’ne sunulur. İnfaz hâkimi, raporu inceleyerek koşullu salıverilme talebini kabul edebilir veya gerekçeli biçimde reddedebilir.
Koşullu salıverilme başvuru süreci, infaz hukukunun şekli kurallarına sıkı sıkıya bağlı olup yasal sürelerin, CİK prosedürlerinin ve infaz hâkimliği inceleme aşamalarının titizlikle takip edilmesini gerektiren teknik bir usuldür.
Koşullu Salıverilme Süreci Nasıl İşler?
Koşullu salıverilme, infaz hukukunun bireyselleştirme ilkesi doğrultusunda adım adım ilerleyen ve hem ceza infaz kurumu hem de yargısal makamlar tarafından yürütülen çok aşamalı bir süreçtir. Süreç, infaz mevzuatının öngördüğü sıkı usul kurallarına tabidir ve değerlendirme, karar verme ve denetim aşamalarından oluşur.
- Kurul Değerlendirme Aşaması
- Hükümlünün hak ederek salıverilme süresinin yaklaşması üzerine Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu, infaz dosyasında yer alan tüm kayıtları gözden geçirmek üzere toplanır.
• Kurul, koşullu salıverilme için aranan şartların -özellikle iyi hâl kriterinin– gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit amacıyla kapsamlı bir inceleme yapar. Bu inceleme, gerektiğinde hükümlü ile birebir görüşme, gözlem raporları, psikososyal değerlendirmeler, disiplin sicili ve eğitim–iyileştirme programlarına katılım gibi unsurları içerir.
• İyi hâl tespiti sonucunda Kurul, hükümlü hakkında ulaştığı kanaati gerekçeli bir rapor hâlinde düzenler. Bu rapor, koşullu salıverilme kararını vermeye yetkili yargısal makam olan İnfaz Hâkimliği’ne gönderilir.
- İnfaz Hâkimliği Karar Aşaması
- İnfaz Hâkimliği, Kurul tarafından gönderilen raporu, hükümlünün infaz dosyasındaki tüm bilgilerle birlikte inceleyerek koşullu salıverilme hakkında karar verme yetkisine sahiptir.
• Hâkim, öncelikle hükümlünün kanuni infaz oranlarını tamamlayıp tamamlamadığını ve Kurulun yaptığı iyi hâl değerlendirmesinin mevzuata uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğini denetler.
• Şartların oluştuğu kanaatine varılması hâlinde koşullu salıverilme kabul edilir ve hükümlü için tahliye tarihi kesin olarak belirlenir.
• Koşulların sağlanmadığı durumlarda ise başvuru gerekçesi açıklanarak reddedilir. Ret kararına karşı infaz hukukunun öngördüğü çerçevede itiraz yolu açıktır; böylece hükümlünün yargısal denetim hakkı korunmuş olur.
- Denetim Süresi Aşaması
- Koşullu salıverilme kararının kesinleşmesiyle hükümlü tahliye edilir; ancak cezanın infazı tamamen sona ermiş sayılmaz. Hükümlü, cezasının koşullu salıverilme kapsamına giren bölümünü “denetim süresi” içerisinde topluma uyumlu şekilde tamamlama yükümlülüğü altındadır.
• Denetim süresinin yürütülmesi, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından sağlanır. Müdürlük, hükümlünün davranışlarını takip eder, yükümlülüklerini denetler ve gerekli durumlarda sosyal destek programlarına yönlendirir.
• Bu dönem, hükümlünün yeniden topluma uyum sağlaması, iş ve aile ilişkilerini düzenlemesi ve suçtan uzak bir yaşam sürmesi bakımından kritik öneme sahiptir.
• Denetim süresinde hükümlünün :
– kasten yeni bir suç işlemesi,
– denetimli serbestlik yükümlülüklerine aykırı davranması,
– belirlenen kuralları sistematik olarak ihlal etmesi hâllerinde, koşullu salıverilme geri alınabilir. Bu durumda hükümlü, kalan cezasını ceza infaz kurumunda infaz etmek üzere yeniden kuruma alınır.
Koşullu Salıverilme Kararı Kimler Tarafından Verilir?
Koşullu salıverilme, infaz hukukunun hem idari hem de yargısal denetim mekanizmalarını birlikte harekete geçiren kritik bir aşamasıdır. Bu nedenle karar verme yetkisi, özel olarak kanunda belirlenmiş bir yargı makamına aittir. Koşullu salıverilme hakkında nihai ve bağlayıcı kararı verme yetkisi İNFAZ HÂKİMLİĞİ’NE tanınmıştır.
Ø İnfaz Hâkimliği’nin Rolü
İnfaz Hâkimliği, Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu tarafından hazırlanan iyi hâl raporunu, hükümlünün infaz dosyasındaki tüm kayıtlarla birlikte değerlendirerek koşullu salıverilme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit eder. İnceleme sırasında:
- Hükümlünün mevzuatta öngörülen infaz oranlarını tamamlayıp tamamlamadığı,
- Kurul tarafından yapılan iyi hâl değerlendirmesinin objektif ve mevzuata uygun biçimde yürütülüp yürütülmediği,
- Hükümlünün ceza infaz kurumundaki tutum ve davranışlarının koşullu salıverilmeye elverişli nitelikte olup olmadığı ayrıntılı biçimde analiz edilir.
İnfaz hâkiminin verdiği karar, niteliği itibarıyla idari değil, tamamen YARGISAL bir karardır. Bu durum, koşullu salıverilme sürecinde yargısal güvencenin sağlanması bakımından büyük önem taşır.
Ø İdare ve Gözlem Kurulu’nun Rolü
İdare ve Gözlem Kurulu, koşullu salıverilme hakkında doğrudan karar verme yetkisine sahip değildir; ancak süreçte kanıt niteliğinde belirleyici rol oynar. Kurul:
- Hükümlünün kurum içindeki davranışlarına,
- Disiplin geçmişine,
- İyileştirme programlarına katılımına,
- Sosyal uyum göstergelerine ilişkin ayrıntılı bir iyi hâl değerlendirmesi yaparak rapor düzenler. Bu rapor, İnfaz Hâkimliği’nin kararına temel teşkil eden en kritik belgedir. Bu nedenle Kurul, infaz sürecinin ilk ve en kapsamlı değerlendirmesini yapan idari makam konumundadır.
Ø Yetki Dağılımının Amacı
İdari gözetim ile yargısal denetimin birlikte işletilmesi, koşullu salıverilme sürecinin hem objektif hem adil şekilde ilerlemesini sağlar. Böylece kurum, hükümlünün cezaevindeki davranışlarını teknik açıdan değerlendirirken; yargı mercii, kanuni şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini bağımsız şekilde denetler.
İnfaz Hâkimliği tarafından verilen karara karşı başvuru yolları ise bir sonraki başlıkta açıklanacağı üzere AĞIR CEZA MAHKEMESİ NEZDİNDE İTİRAZ usulüne tabidir.
Koşullu Salıverilme ile Denetimli Serbestlik Farkı
Kamuoyunda sıklıkla birbirine karıştırılan denetimli serbestlik ile şartlı tahliye (koşullu salıverilme) kavramları, infaz hukukunda aslında iki tamamen farklı müesseseyi ifade eder. Her iki kurum da hükümlünün cezaevinden toplum içine kontrollü biçimde geçişini sağlamakla birlikte, hukuki dayanakları, uygulanma zamanları, amaçları ve sonuçları bakımından kesin çizgilerle ayrılır. Bu nedenle, iki kurum arasındaki farkların net şekilde anlaşılması, doğru infaz stratejisinin belirlenmesi bakımından önemlidir.
➤ Koşullu Salıverilme (Şartlı Tahliye)
- Tanım: Koşullu salıverilme, hükümlünün kendisine verilen hapis cezasının kanunda öngörülen belirli bir bölümünü infaz kurumunda geçirdikten sonra, cezanın kalan kısmını toplum içinde, bir deneme süresi altında geçirmesine imkân tanıyan yargısal bir infaz kurumudur. Bu kurum, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinde düzenlenmiştir.
- Hukuki Sonuç:Koşullu salıverilme kararıyla birlikte hükümlü, cezasının kalan kısmı bakımından cezaevinde kalmaz; ancak ceza tamamen ortadan kalkmış değildir. Hükümlü hâlâ denetim altındadır ve deneme süresi boyunca ceza “askıda” bir niteliğe sahiptir. Yalnızca infaz rejimi değişmiş olur: Cezaevinde infaz yerine toplumda infaz söz konusudur.
- Deneme Süresi:Deneme süresi, cezanın infaz edilmemiş kalan kısmı kadardır. Örneğin 10 yıl hapis cezasına mahkûm bir kişi cezasının 7 yılını cezaevinde infaz etmiş ve koşullu salıverilme şartlarını sağlamışsa, kalan 3 yıllık süre onun deneme süresidir. Bu süre boyunca kasten suç işlenmesi, koşullu salıverilmenin geri alınmasına yol açabilir.
Koşullu salıverilme; hükümlünün cezaevi içindeki davranışları, disiplin durumu, iyileşme süreci, eğitim-çalışma faaliyetlerine katılımı ve İdare ve Gözlem Kurulu tarafından “iyi hâlli” sayılması gibi unsurlar dikkate alınarak İnfaz Hâkimliği tarafından verilir.
➤ Denetimli Serbestlik
- Denetimli serbestlik, hükümlünün koşullu salıverilme tarihine belirli bir süre kala ceza infaz kurumundan salıverilerek bu süreyi Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün gözetiminde toplumda geçirmesine olanak tanıyan bir infaz tedbiridir. Genel kural olarak bu süre 1 yıldır; ancak bazı geçici düzenlemeler (ör. COVID-19 dönemindeki 7242 sayılı Kanun değişiklikleri) bu süreyi uzatabilmektedir.
- Hukuki Sonuç: Denetimli serbestlik, aslında koşullu salıverilmenin ön aşaması niteliğinde bir tedbirdir. Bu kurumun temel amacı, hükümlünün dış dünyaya ani biçimde değil, kademeli bir geçişle uyum sağlamasını mümkün kılmaktır. Bu nedenle denetimli serbestlik; yükümlülük ve programlara uyulmasını zorunlu kılar (örneğin, belirli aralıklarla kuruma imza verme, eğitim programlarına katılma, kamuya yararlı bir işte çalışma vb.).
- Süre: Denetimli serbestlik süresi, cezanın miktarından bağımsız, kanunda belirlenmiş sabit bir süredir. Bu yönüyle koşullu salıverilmeden temel farkı ortaya çıkar: Koşullu salıverilme bireysel ceza miktarına göre hesaplanırken, denetimli serbestlik süresi normatif olarak belirlenmiştir.
Denetimli serbestlik döneminde hükümlünün yükümlülüklere uymaması veya disiplin ihlalleri, denetimli serbestlik tedbirinin kaldırılmasına ve hükümlünün tekrar cezaevine alınmasına yol açabilir; bu durum çoğu zaman koşullu salıverme hakkını da olumsuz etkiler.
Koşullu Salıverilme vs. Denetimli Serbestlik Karşılaştırmalı Tablo
Karşılaştırma Kriteri | Koşullu Salıverilme (Şartlı Tahliye) | Denetimli Serbestlik |
Kapsam | Cezanın kalan tüm süresi için verilen bir infaz rejimi kararıdır. | Koşullu salıverilme tarihinden önceki belirli bir süre için verilen bir infaz tedbiridir. |
Öncelik | Denetimli serbestlikten sonra gündeme gelir. | Koşullu salıverilmeden önce uygulanır. |
Geri Alınma | Deneme süresince kasten suç işlenirse infaz kurumuna geri dönülür. | Yükümlülüklere uyulmazsa koşullu salıverme hakkı yanar. |
Örneğin, kamuoyunda sık kullanılan “5 yıl şartlı tahliye” tabiri, genellikle cezanın infazında koşullu salıverme hakkının kaçıncı yılda kazanıldığını ifade eder. Bu hak kazanılmadan önce hükümlü, kanunda belirlenen süre kadar denetimli serbestlikten yararlanabilir. Böylece hükümlü cezaevinden önce denetimli serbestlikle çıkar, ardından koşullu salıverilme dönemine girer. Bu aşamalı yapı, infaz hukukunun amaçladığı topluma yeniden kazandırma ve suçun tekrarını önleme işlevini tamamlar.
Koşullu Salıverilmede İnfaz Oranları
Koşullu salıverme oranları, hükümlünün cezasının ne kadarını cezaevinde fiilen geçirmesi gerektiğini belirler ve ceza adalet sisteminin suça karşı verdiği tepkinin şiddetini yansıtan temel göstergedir. Bu oranlar, suç türüne, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe ve cezanın niteliğine göre farklılık gösterir. 2025 yılı itibarıyla, koşullu salıverme uygulamalarında önemli değişiklikler yapılmıştır. 7550 sayılı 10. Yargı Paketi ve 7242 sayılı Kanun ile infaz oranlarında ve uygulama usullerinde güncellemeler yapılmış, hükümlülerin cezaevinde geçirecekleri süre, denetimli serbestlik süresi ve geri alma kriterleri yeniden belirlenmiştir.
Genel suçlarda infaz oranı 2/3 seviyesinde uygulanmaya devam etmekle birlikte, ağırlaştırılmış müebbet hapislerde 36 yıl, müebbet hapislerde 24 yıl ceza infaz edilmeden koşullu salıverme mümkün değildir. Cinsel saldırı, terör ve örgüt suçları gibi kamu güvenliğini doğrudan ilgilendiren suçlarda ise infaz oranları daha yüksek tutulmakta, böylece toplumsal güvenlik korunmaktadır. Ayrıca, hükümlülerin iyi hâl şartlarını yerine getirmeleri, disiplin geçmişi ve eğitim-iyileştirme faaliyetlerine katılımı gibi kriterler, koşullu salıvermenin uygulanabilmesi için değişmeden önemini korumaktadır.
Bu düzenlemeler, hükümlülerin hak kazanma tarihleri, denetim süresi yükümlülükleri ve koşullu salıvermenin geri alınma riskleri açısından doğrudan etkilidir. Güncel mevzuat, infaz hukukunun temel amacı olan topluma yeniden kazandırma, suçun tekrarını önleme ve kamu güvenliğinin sağlanması işlevlerini güçlendirmektedir. Dolayısıyla, koşullu salıverme uygulamalarında hem infaz oranları hem de iyi hâl değerlendirmeleri, 2025 güncel mevzuatı çerçevesinde titizlikle yürütülmektedir.
Suç Türü ve Hüküm | İnfaz Oranı (Çekilmesi Gereken Kısım) | İlgili Kanun |
Genel Kural | Cezanın 1/2’si (5275 S.K. Geçici Mad. 9/5 uyarınca 31/07/2023 öncesi suçlar için geçerli genel oran) | 5275 S.K. m. 107/4 ve Geçici Mad. 9 |
Genel Kural (Yeni) | Cezanın 2/3’ü (Temel infaz oranı) | 5275 S.K. m. 107/2 |
Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis | 36 yıl | 5275 S.K. m. 107/3 |
Müebbet Hapis | 24 yıl | 5275 S.K. m. 107/3 |
Özel Suçlar (Terör, Cinsel Saldırı, Örgüt Kurma/Yönetme vb.) | Cezanın 3/4’ü | 5275 S.K. m. 107/4, 5237 S.K. m. 102/2, m. 103/2-5 |
ÖNEMLİ NOTLAR:
- 3/4 Oranı Uygulaması: Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, terör suçları ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda, kamu güvenliğinin korunması amacıyla infaz oranı yükseltilmiştir. Bu, şartlı tahliye kimleri kapsıyor sorusunun cevabında bu suçlara ait istisnaların önemini ortaya koyar.
- Mükerrirler (Tekerrür Hükümlüleri): Tekerrür hükümlerine göre cezası infaz edilen hükümlüler (suçta ısrarcı olanlar) için koşullu salıverilme süresi uzatılır (7394 S.K. ile yapılan değişiklikler dikkate alınmalıdır).
- İyi Hal Şartı: Bu oranları tamamlamak tek başına yeterli değildir; tüm hükümlüler için koşullu salıverme şartları arasında iyi halli olma şartı mutlak surette aranır.
- Kanuni Dayanak ve Uygulama: İnfaz oranları, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesi ve geçici maddeleri ile düzenlenmiştir. Hükümlülerin infaz oranlarını tamamlayıp tamamlamadıkları, İdare ve Gözlem Kurulu ve İnfaz Hâkimliği tarafından titizlikle denetlenir. Bu denetim, hem hukuki güvence sağlar hem de infazın adil ve eşit şekilde uygulanmasını temin eder.
Koşullu Salıverilmenin Kaldırılması Kararına İtiraz
Koşullu salıverme, hükümlünün cezasının kalan kısmını deneme süresi boyunca toplum içinde infaz etmesine imkan tanır. Ancak hükümlü, deneme süresi boyunca kendisine verilen yükümlülüklere uymadığında veya kasten yeni bir suç işlediğinde, İnfaz Hâkimliği koşullu salıverme kararını geri alabilir. Bu durum, hükümlü açısından en ağır hukuki sonuçlardan biridir; çünkü cezanın kalan kısmı yeniden ceza infaz kurumunda infaz edilir.
Hükümlü, deneme süresi boyunca ikamet adresini bildirmek, zorunlu eğitim ve meslek programlarına katılmak, denetim görevlisinin talimatlarına uymak ve genel olarak toplum kurallarına uygun davranmak zorundadır. Bu yükümlülükleri ihlal etmesi veya yeni bir suç işlemesi durumunda koşullu salıverme geri alınabilir.
Koşullu salıvermenin geri alınması süreci titizlikle yürütülür. Denetimli serbestlik müdürlüğü veya denetim görevlisi, hükümlünün yükümlülüklere uyup uymadığını gözlemler ve raporlar. Yeni bir suç işlenmesi durumunda ise mahkûmiyet kararı esas alınır. Tespitler ışığında İnfaz Hâkimliği, hükümlünün deneme süresindeki ihlallerini değerlendirir ve gerekçeli bir geri alma kararı verir. Bu karar hükümlünün infaz dosyasına işlenir ve kendisine tebliğ edilir.
Hükümlünün bu karara karşı İTİRAZ HAKKI vardır. Tebligat tarihinden itibaren 7(yedi) gün içinde yapılacak itiraz, kararın hukuka uygunluğunu denetlemek amacıyla, kararı veren İnfaz Hâkimliği’nin yargı çevresindeki AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE yönlendirilir. Ağır Ceza Mahkemesi, başvuruyu dosya incelemesi, hükümlü beyanları ve Kurul raporları doğrultusunda değerlendirir ve nihai bir karar verir. Bu karar infaz hukuku açısından kesindir ve hükümlü ile ilgili deneme süresi işlemleri bakımından bağlayıcıdır.
Bu düzenleme, koşullu salıverme sürecinin yalnızca idari bir uygulama olmadığını, yargısal denetimle güvence altına alınmış bir infaz rejimi olduğunu gösterir. Hükümlünün hakları korunur, ceza infaz sistemi ise topluma güvenli ve kontrollü bir şekilde yeniden kazandırma amacını yerine getirir. Deneme süresi boyunca hükümlünün davranışlarının izlenmesi, ihlallerin tespiti ve geri alma kararının yargısal denetime tabi tutulması, infaz hukukunun adalet, kamu güvenliği ve toplumsal denetim ilkeleriyle uyumlu biçimde yürütülmesini sağlar.
Koşullu Salıverilme – Şartlı Tahliye Yargıtay Kararları
Yüksek Mahkeme olan Yargıtay’ın kararları, koşullu salıverme ve şartlı tahliye kurumlarının yorumlanmasında ve uygulanmasında alt dereceli mahkemeler için yol göstericidir.
- İkinci Defa Mükerrirlere (Tekerrür Hükümlülerine) Denetimli Serbestlik ve Koşullu Salıverilme Uygulanması Zorunluluğu Hk Yargıtay Kararı : “…Sanık müdafiinin yokluğunda verilen kararın sanık müdafiine 24.05.2025 tarihinde tebliğ edildiği, sanık müdafiinin UYAP kayıtlarına göre 16.06.2025 tarihinde verdiği eski hâle getirme ve temyiz dilekçesinde \”24.05.2025 – 02.06.2025 tarihleri arasında Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde bir kaza sonucu bacağında kırık olması nedeniyle yatarak tedavi gördüğünü\” belirterek buna ilişkin belgeleri ibraz ettiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 41. maddesinin 1. fıkrasındaki \”eski hale getirme dilekçesinin engelin kalkmasından itibaren 7 gün içinde, süreye uyduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verileceğine\” dair hükümdeki \” 7 gün\” ibaresinin 02.03.2024 tarihli ve 7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 37. maddesi ile \”iki hafta” şeklinde değiştirildiği, aynı Kanun’un 22. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 6. madde ile \”Eski hâle getirme kurumuna ilişkin olarak 41 inci maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik, 1/6/2024 tarihinde ve sonrasında kalkan engeller bakımından uygulanır. Bu tarihten önce kalkan engeller bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam olunur\” şeklinde düzenlemeye yer verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık müdafiinin engelin kalktığı 02.06.2025 tarihinden itibaren, yürürlükte bulunan düzenlemeye uygun olarak engelin ortadan kalktığı tarihten itibaren iki hafta içerisinde kalacak şekilde yaptığı 16.06.2025 tarihli temyizinin süresinde olması nedeniyle, Tebliğnamedeki, sanık müdafiinin temyizi ile ilgili olarak talebin süre yönünden reddine dair düşünceye iştirak edilmemiştir.I- Sanık ve müdafiinin, sanık hakkında, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde Sanığın konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetine dair ilk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 20.05.2025 tarihli ve 2025/938 Esas, 2025/951 Karar sayılı kararının sanık ve müdafii tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde gereği düşünüldü; Hükmolunan cezaların miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, \”ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları\”nın temyizi mümkün olmadığından, sanık ve müdafiinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca Tebliğname’ye uygun olarak REDDİNE,II- Sanık ve müdafiinin, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesindeİlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Kanun’un 286/1. maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi uyarınca temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1. maddesi uyarınca temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:5271 sayılı Kanun’un 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.” ve aynı Kanun’un 294. maddesinin ise; ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek; sanık müdafiinin temyiz isteminin \”Suçun unsurlarının oluşmadığı, sanığın iftar yemeğine katılmak için yürüdüğü esnada kameralara yansıdığı, kamera kayıtlarında sanığın suçu işlendiğine dair bir görüntünün bulunmadığı lehe hükümlerin uygulanması gerektiği\”, sanığın temyiz isteminin \”Suçun maskeli 2 kişi tarafından işlendiği, kendisinde maske olmadığı hâlde iftira atıldığına\” ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede;04.06.2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7550 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değişik 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda birinci fıkradaki koşullu salıverilme sürelerinin uygulanacağına ilişkin düzenleme dikkate alındığında, ikinci defa mükerrir sayılan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması ve koşullu salıverilme hükümlerinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.Sanık hakkında katılana yönelik eylemi sebebiyle hırsızlık suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararına yönelik düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz nedenlerinin reddiyle, 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak usul ve yasaya uygun olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin kararına yönelik TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, dava dosyasının, aynı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Kırıkkale 5. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 01.10.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. ..” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi 01.10.2025 T. 2025/10179 E. 2025/17056 K.)
- Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması ve Cezaların Toplanması (İçtima): Şartla Tahliye Sonrası Kesinleşen Cezaların Toplanamayacağı İlkesi Hk. Yargıtay Kararı; “…Somut olayda, sanığın deneme süresi içerisinde 17.06.2004 tarihinde işlemiş olduğu silahlı örgüt kurma ve yönetme suçundan mahkûm olduğu anlaşılmakla, önceki şartla tahliyeye konu olan içtimalı 36 yıl hapis cezasının, uyarlama yargılaması sonucunda 12 yıl 6 hapis cezası ve 7 ay hapis cezası olmak üzere toplam 12 yıl 13 ay hapis cezası olarak infaz edilmesi gerektiği, bu durumda ikinci suçun işlendiği 17.06.2004 tarihi ile yeni belirlenen 17.11.2007 bihakkın tarihi arasındaki sürenin aynen infaz edilmesi gerektiği, bu cezasının infazını müteakip, bu kez deneme süresi içerisinde kesinleşerek gelen 9 yıl 8 ay 21 gün hapis cezası ve 8 yıl 4 ay hapis cezaları ile deneme süresi içerisinde işlenen suçtan dolayı hükmedilen 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezalarının tâbi olduğu infaz rejimlerine göre infaz edilmesi gerektiği gözetilmeden şartlı tahliye öncesi kesinleşen cezalar ile şartlı tahliye sonrası kesinleşerek gelen cezaların içtima edilerek infazına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.\”Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.II. GEREKÇE1. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 uncu maddesinin, (1), (2) ve (3) üncü fıkraları(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.Şeklinde düzenlenmiştir.2. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 68-77. maddelerinde cezaların toplanması kurumu düzenlenmiş olup, temel ilke olarak toplama sisteminin benimsemekle birlikte toplama işlemi sonucunda 77. maddesiyle öngörülen üst sınırın aşılamayacağını belirtilmiştir.3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun da bir kimsenin işlediği birden fazla suçtan dolayı mahkûm olduğu cezaların ne şekilde toplanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.4. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99. maddesinde ise, \”Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsız varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir\” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme karşısında sanığın işlediği birden fazla suçtan dolayı verilen cezaları belirli bir üst sınır olmaksızın hepsini çekmesi gerekmektedir. Ancak koşullu salıverilme aşamasında uygulanacak üst sınırlar saptanmıştır.5. Cezaların toplanması (içtimaı) koşullu salıverilme hükümleriyle yakından ilişkili olup uygulanması zorunludur.6. 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 3 fıkrasındaki düzenleme gereğince, suç tarihi göz önünde bulundurularak koşullu salıverilmeye ilişkin uygulanacak kanun hükümlünün özgürlüğünü en az kısıtlayacak şekilde belirlenmeli, buna göre de cezaların ne şekilde toplanacağı saptanmalıdır.7. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.05.1992 tarihli ve 1/67-129 sayılı kararında açıklandığı gibi, \”cezaların toplanmasına konu olabilecek hüküm veya ceza kararnamelerinin fiilen ve hukuken infazının olanaklı bulunması zorunludur. Yasada düzenlenen belli bir infaz şekli olan koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmasından sonra cezanın fiilen ve hukuken infaz edildiğinin kabulü gerekir. Böylece hukuken ve fiilen infaz edilmiş bir ceza nedeniyle hükümlünün tekrar cezaevine alınmasına olanak yoktur. Öyleyse koşullu salıverilmesine karar verilen hükümlünün, o suç nedeniyle bir daha cezaevine alınamayacağı göz önüne alındığında, koşullu salıverme tarihinden sonra bihakkın salıverme tarihinden önce kesinleşen mahkûmiyetlerinin, koşullu salıverme kararı verilen kararlarlarla toplanmasına yasal olanak bulunmamaktadır\”.8. 22.12.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun’un 1/2 maddesi, \”müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların çekmeleri gereken toplam cezalarından; şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilenler ile aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin toplam hükümlülük süresinden on yıl indirilir. İndirim, verilen her bir ceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza üzerinden bir defaya mahsus yapılır. Ancak bir kişinin muhtelif suçlarından dolayı cezaları ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile, bu cezalarının toplamı üzerinden yapılacak indirim on yılı geçemez\” denilmektedir. Bu haliyle, hükümlünün ancak bir kez kanun hükmünden faydalanması gerektiği ise kanunun amir hükmüdür.9. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.02/2002 tarih ve 2002/6-42-156 Esas-Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere, 4616 sayılı Kanun’un 1/2 maddesinden istifade edebilmek için;a- Suçun 23.04.1999 tarihinden önce işlenmiş olması,b- Suçun türü itibari ile 4616 sayılı Kanun’un 1/5 fıkrası kapsamındaki istisnalar içinde olmaması,c- Muhtelif suçlardan dolayı cezaların ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile indirimin bir sefere mahsus olmak üzere en fazla 10 yıl olarak yapılması öngörülmüştür.10. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.01.2004 gün 2003/6-292 Esas, 2004/5 Karar sayılı kararına göre, 4616 sayılı Kanun kapsamına giren suçlardan verilen cezalar ile bu yasa kapsamına tabi olmayan cezaların toplanmasına yasal engel bulunmamaktadır.11. Anayasa Mahkemesinin 18.07.2001 tarihli ve 4-332 sayılı kararında vurgulandığı üzere, \”4616 sayılı Yasanın 4758 sayılı Yasayla düzenlenen 2. bentteki kurallar, müebbet ve 10 yıldan fazla süreli hükümlülükler bakımından cezadan indirim öngören, tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından veya toplam hükümlülük sürelerinden on yıllık indirim yapıldıktan sonra ceza süresi veya hükümlülük süresi dolmuş olanlar bakımından ise, belirli bir süreyle suç işlemelerine bozucu koşuluna bağlanmış toplu özel af niteliğindedir.12. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.01.2004 tarihli, 2003/6-392 Esas, 2004/5 sayılı kararında, \”bazı suçlar yönünden verilen cezaların 10 yıllık bölümünün çekilmiş sayılması gibi hükümlü lehine sonuçlar doğuran ve hukuki niteliği toplu özel af olarak belirlenen bu yasal düzenlemelerle cezaların infazı konusunda 647 sayılı Kanundan farklı bir sistem öngörülmediği gibi cezaların toplanmasına engel bir hüküm de sevkedilmemiştir. Öte yandan, gerek hükmedilen ağır hapis cezaları toplamının 36 yılla sınırlandırılmasına ilişkin TCY’nin 77/1. maddesinde öngörülen kural, gerekse 4616 sayılı Kanun da öngörülen ve yukarıda açıklanan kurallar hükümlü lehine getirilen yasal düzenlemeler olduğundan, bu kuralların hükümlü aleyhine sonuç doğuracak biçimde yorumlanmasına da olanak bulunmamaktadır\” denilmiştir.13. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 32-97 ile 06.11.2007 gün ve 190-228 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında ayrıntıları belirtildiği üzere; Gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.a- Cezaların içtimai bir infaz kurumu ve işlemidir.b- İçtimaya dahil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuçlar doğururlar,c- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtimaya ilişkin uygulamalar da lehe oluşan hatalar kazanılmış hakka konu olmazlar,d- Sonradan yürürlüğe giren ve lehe hükümler içermesi nedeniyle uygulanması gereken yasanın tatbikinde infaza ve bu kapsamdaki içtima hükümlerinin gözetilmesiyle sonraki yasanın lehe olduğunun reddinin ve önceki yasanın lehe kabulünün olanaklı sayılması kabul edilemez.14. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 647 sayılı Kanun döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu ve 5275 sayılı Kanun döneminde de geçerliliğini korumaktadır. 15. Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde, hükümlü hakkında Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin 09.09.1997 tarihli ve 1995/33 Esas, 1997/102 Karar sayılı kararı ile verilen, 21.01.1998 tarihinde kesinleşen 36 yıl hapis cezasının, Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesinin 11.05.1999 tarihli ve 1995/472 Esas, 1999/111 Karar sayılı kararı ile verilen, 29.09.1999 tarihinde kesinleşen 7 ay hapis cezasının, Çorlu Askeri Mahkemesinin 17.05.2001 tarihli ve 2001/118 Esas, 2001/431 Karar sayılı kararı ile verilen, 30.06.2001 tarihinde kesinleşen 8 yıl 4 ay hapis cezasının Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin 28.09.2001 tarihli ve 2001/441 Müteferrik sayılı kararı ile 765 sayılı Kanun’un 68, 74, 77. maddeleri gereğince 44 yıl 4 ay ağır hapis ve 7 ay hapis cezası olarak içtimaına ve 77/1, 2. maddesi gereğince 36 yıl ağır hapis cezası olarak infazına karar verildiği görülmektedir.16. Hükümlünün içtimalı bu cezasının infazı sırasında Manisa Ağır Ceza Mahkemesinin 24.05.2002 tarihli ve 2002/114 müteferrik sayılı kararı ile 4616 sayılı Kanun hükümleri de dikkate alınarak şartla tahliyesine karar verildiği ancak şartla tahliye tarihinden önce kesinleşen ve 4616 sayılı Kanun kapsamında kalan başka bir mahkumiyetinin içtimaya dahil edilmediği anlaşılmakla, hükümlü hakkında verilen şartla tahliye kararının kaldırıldığı ve daha önce verilen içtima kararının çözülerek çözülen içtima kararına konu cezaları ile Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin 22.05.2001 tarihli ve 1997/147 Esas, 2001/128 Karar sayılı kararı ile verilen, 18.07.2001 tarihinde kesinleşen 9 yıl 8 ay 21 gün hapis cezasının Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinin 10.11.2003 tarihli ve 2003/470 müteferrik sayılı kararı ile 765 sayılı Kanun’un 68, 74, 77. maddeleri gereğince 53 yıl 12 ay 21 gün ağır hapis ve 7 ay hapis cezası olarak içtimaına ve 77/1, 2. maddesi gereğince 36 yıl ağır hapis cezası olarak infazına karar verildiği ve Manisa Ağır Ceza Mahkemesinin 20.11.2003 tarihli ve 2003/140 müteferrik sayılı kararı ile 23.05.2002 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliyesine karar verildiği anlaşılmaktadır.17. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.05.1992 tarihli ve 1/67-129 sayılı kararında açıklandığı gibi, \”…. koşullu salıverilmesine karar verilen hükümlünün, o suç nedeniyle bir daha cezaevine alınamayacağı göz önüne alındığında, koşullu salıverme tarihinden sonra bihakkın salıverme tarihinden önce kesinleşen mahkûmiyetlerinin, koşullu salıverme kararı verilen kararlarla toplanmasına yasal olanak bulunmamaktadır\”. Hükümlü hakkında şartla tahliye tarihinden önce kesinleşen ve şartla tahliyeye konu içtimalı cezaları ile içtima ettirilerek birlikte infaza konu edilmesi gereken cezasının içtima ettirilerek hükümlü lehine uygulama yapıldığı, somut olayda hükümlü hakkında verilen şartla tahliye tarihinden sonra kesinleşen ve içtimaya dahil edilen bir hüküm olmadığı anlaşılmakla, kanun yararına bozma istem yazısında şartla tahliye tarihi, hükümlerin kesinleşme tarihleri konusunda somut bir tarih açıklanıp,değerlendirme yapılmaksızın hükümlü hakkında verilen 9 yıl 8 ay 21 gün hapis ve 8 yıl 4 ay hapis cezalarının kesinleşme tarihlerinin şartla tahliye tarihinden sonra olduğu yönündeki soyut değerlendirme ve açıklamanın doğru ve yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.18. Hükümlü hakkında verilen ve 4616 sayılı Kanun kapsamında kalan ancak 4616 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra kesinlen mahkumiyet hükümleri ile 4616 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce kesinleşen ve 4616 sayılı Kanun kapsamında olan mahkumiyet hükümlerinin içtima edilerek şartla tahliye tarihinin belirlenmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, hükümlü müdafinin 4616 sayılı Kanun kapsamında olsa da, 4616 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce kesinleşen hükümler ile 4616 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra kesinleşen hükümlerin ayrı ayrı içtima edilerek ayrı ayrı şartla tahliye kararı verilmesi gerektiğine yönelen talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.19. Manisa Ağır Ceza Mahkemesinin 20.11.2003 tarihli ve 2003/140 müteferrik sayılı kararı ile 23.05.2002 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliyesine karar verilen hükümlünün, bihakkın tahliye tarihinden önce denetim süresi içerisinde 17.06.2004 tarihinde işlemiş olduğu kasıtlı suçtan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, 7242 sayılı Kanun’un 48. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin 13 fıkrasında yapılan değişiklik, hükümlünün denetim süresi içerisinde işlediği suçun cezası ve bihakkın tahliye tarihi dikkate alındığında hükümlü lehine ise de, kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmış olup, 7242 sayılı Kanun hükümleri ile yapılan değişiklik dikkate alınarak, lehe aleyhe kanun karşılaştırılması yapılması ve lehe kanunun tespiti ile aynen infazına karar verilmesi gereken sürenin belirlenmesi konusunda değerlendirme yapılması zorunlu ve bu konuda her zaman karar alınması mümkün olduğundan, mahkemenin karar tarihi itibariyle 7242 sayılı Kanun’un 48. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin 13. fıkrasında yapılan değişiklik öncesi düzenleme dikkate alınarak, hükümlü hakkında daha önce verilen şartla tahliye kararının geri alınmasına, ikinci suçun işlendiği tarih ile bihakkın tahliye tarihi arasında kalan sürenin aynen infazına dair verilen kararda ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair itiraz merciince verilen karar da usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, haklı sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.III. KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesindeki koşulları taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN oy birliğiyle REDDİNE,…” (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 09.07.2025 T. 2023/5213 E. 2025/5674 K.)
- Kazanılmış Hak İlkesi: Tekerrürde Koşullu Salıverme Süresine Eklenecek Miktarın, Sanık Lehine Olan Daha Hafif Ceza Esas Alınarak Belirlenmesi Hk Yargıtay Kararı; “….5271 sayılı Kanun’un 288. maddesinde \”Temyiz ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.\” ve aynı Kanun’un 294. maddesinde ise \”Temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır, temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir\” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiinin temyiz isteminin; sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair şüpheden uzak maddi delil bulunmamasına rağmen sadece GPRS bilgilerine dayanılarak sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesine, alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulmasına, lehe olan maddi ve hukuki hatalardan dolayı kararın bozulması gerektiğine ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede;Dosya içeriğine göre diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak;Sanığınadlî sicil kaydına göre Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.04.2017 tarihli ve 2015/274 Esas, 2017/386 Karar sayılı ilâmında yer alan resmi belgede sahtecilik suçundan verilip 26.09.2017 tarihinde kesinleşen 2 yıl 6 ay hapis cezasının daha ağır olması sebebiyle tekerrüre esas alınması gerekirken, Elmalı Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2013 tarihli ve 2012/362 Esas, 2013/53 Karar sayılı ilamına konu 1 yıl 9 ay 25 gün hapis cezasının tekerrüre esas alınması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5271 sayılı Kanun’un 302/2. maddesi uyarınca Tebliğname’ye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303/1. maddesine göre hüküm fıkralarından tekerrür uygulamasına ilişkin kısım çıkarılarak yerine \”sanık hakkında Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.04.2017 tarihli ve 2015/274 Esas, 2017/386 Karar sayılı ilâmında yer alan resmi belgede sahtecilik suçundan verilip 26.09.2017 tarihinde kesinleşen 2 yıl 6 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınmasına, ancak aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 307/5. maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkı korunarak, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, Elmalı Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2013 tarihli ve 2012/362 Esas, 2013/53 Karar sayılı ilamına konu 1 yıl 9 ay 25 gün hapis cezası esas alınarak belirlenmesine\” ibaresinin eklenmek suretiyle diğer yönleri usûl ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dava dosyasının, aynı Kanun’un 304/4. maddesi uyarınca Tefenni Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.07.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…..” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi 08.07.2025 T. 2024/11033 E. 2025/14254 K)
- İçtihat Birleştirme: İkinci Kez Tekerrür Hükümlerinin Uygulanma Şartları (5237 S.K. Kapsamında Olma Zorunluluğu) Hk Yargıtay Kararı : “…Tekerrür, 765 sayılı Kanun’da cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüşken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.5237 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı hâlde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi hâlinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet hâlinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır. 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir. Mükerirlere özgü infaz rejiminin nasıl yapılacağı ise 5237 sayılı Kanun’un 58/8. maddesi yollaması ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde gösterilmiştir. 5275 sayılı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan \”Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri\” başlıklı 108. maddesi ise;\”(1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuzyılının,b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,c) (Ek:14/4/2020-7242/49 md.) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzikiyılının,d) Süreli hapis cezasının üçte ikisinin,İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir. (Ek cümle:14/4/2020-7242/49 md.) Ancak, koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır.(2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz. (Ek cümle:4/6/2025-7550/14 md.) İkinci defa tekerrür halinde bu fıkra hükmü uygulanmaz.(3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda birinci fıkradaki koşullu salıverilme süreleri uygulanır. (Ek cümle:4/6/2025-7550/14 md.) Ancak, süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oranı dörtte üç olarak uygulanır. (Ek cümle:14/4/2020-7242/49 md.) Hükümlü hakkında ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanacağı hükümde belirtilir.(4) İnfaz hâkimi, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. (5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.(6) İnfaz hâkimi, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.\” şeklinde düzenlenmiştir.5275 sayılı Kanun’un 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejimi; özel bir infaz rejimi olmayıp tekerrür veya özel tehlikeli suçluluk hâllerinde hükümlünün şartlı salıverilmeden yararlanabilmesi için infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi uzatan özel bir durumdur. Mükerrirlere özgü infaz rejimi, 5275 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olup \”Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri\” başlıklı 108. maddesinin 2. fıkrasında; \”Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.\” hükmüne yer verilmiştir. 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 49. maddesi ile; \”Ancak, koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır.\” cümlesi madde metnine dâhil edilmiş ve 7550 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yapılan değişiklikle birlikte; ikinci kez mükerrirlere de koşullu salıverilmeden yararlanma imkanı getirilerek \”Ancak, süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oranı dörtte üç olarak uygulanır.\” şeklinde düzenlemeye gidilmiştir. Sanık hakkında birinci tekerrür şartlarının oluşması nedeniyle tekerrür hükümleri uygulandıktan ve bu tekerrür uygulanan mahkûmiyet kesinleştikten sonra, yeniden tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir suçun işlenmesi hâlinde ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanacak ve hükümlü artık süreli hapis cezasının dörtte üçünü infaz kurumunda iyi hâlli olarak çekmesi durumunda, koşullu salıvermeden yararlanabilecektir.Bu açıklamalar ışığında; Selim Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2022 tarihli ve 2008/112 Esas, 2022/70 Karar sayılı kararı ile hırsızlık suçundan mahkûmiyetine hükmedilen hükümlü … hakkında ikinci kez mükerrirliğe ilişkin hükümlerin uygulanmasına karar verildiği, ikinci kez mükerrirliğe esas alınan Gemlik Asliye Ceza Mahkemesinin 27.01.2004 tarihli ve 2001/480 Esas, 2004/45 Karar sayılı kararında ise, 02.09.2001 tarihinde işlediği nitelikli hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu ve bu ilâmda, Afyon Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.1999 tarihli ve 1999/472 Esas, 1999/850 Karar sayılı kararı gerekçe gösterilerek ve sanığın tekerrür süresi içerisinde bahse konu suçu işlediği belirtilerek sanık hakkında verilen cezanın 765 sayılı Türk Ceza Kanun’un 81. maddesi gereğince artırılmasına karar verildiği, 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir öneminin olmadığı, ikinci defa tekerrür hükümleri bakımından ise, ilk tekerrüre esas alınan suçun 5237 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra işlenmiş olmasının gerektiği, bir başka deyişle, ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için ilk kez mükerrirlere özgü infaz rejiminin de 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesi kapsamında uygulanmasının gerektiği, ilk mükerrirliğin 765 sayılı Kanun’un 81. maddesi kapsamında cezanın arttırılması suretiyle uygulandığı hâllerde, hükümlü hakkında ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin de isabetli olmayacağı; hükümlü …’in adlî sicil kaydında yer alan Gemlik Asliye Ceza Mahkemesinin 27.01.2004 tarihli ve 2001/480 Esas, 2004/45 Karar sayılı ilamı ile 765 sayılı Kanun’un 516/3, 522; 258/1-3; 81/1 ve 71. maddeleri uyarınca 6 ay 2 gün hapis ve 49 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, mükerrir olan sanığın cezasının 765 sayılı Kanun’un 81. maddesi uyarınca artırıldığı, ayrıca ikinci kez mükerrirliğe karar vermek için tekerrüre esas alınan cezanın suç tarihinin 01.06.2005 tarihinden sonra olması ve tekerrüre esas alınan ilamda 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanmasının gerektiği nedenle, somut olayda, tekerrüre esas alınan bu ilamda 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanmadığı anlaşıldığından, hükümlü hakkında ikinci kez tekerrür hükmünün uygulanamayacağı sonucuna ulaşılacaktır.VII. SONUÇ Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;İkinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için ilk kez mükerrirlere özgü infaz rejiminin de 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesi kapsamında uygulanmasının gerektiği, ilk mükerrirliğin 765 sayılı Kanun’un 81. maddesi kapsamında cezanın arttırılması suretiyle uygulandığı hâllerde, hükümlü hakkında ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilemeyeceğine,Bu açıklamalar doğrultusunda, 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin görüşü doğrultusunda Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi ile Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine,…”(Yargıtay 2. Ceza Dairesi 07.07.2025 T. 2025/7346 E. 2025/13993 K.)

Minval Hukuk & Danışmanlık Bürosu Sigorta Hukuku(Trafik ve İş Kazaları), İş Hukuku, Kamulaştırma ve İstimlak, Tazminat Hukuku, Ölüm ve Yaralamalı Trafik Kazalarından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Yangın Sigortaları, Dask Sigortası, İşveren Mali Sorumluluk Sigortaları, Araç Değer Kaybı ve Araç Hasar Bedeli Davaları ile Vatandaşlık Hukuku ve Nüfus Davaları, Göç Davaları, SGK’nın karşılamadığı akıllı ilaç bedellerinin ödenmesi ve ücretsiz temin edilmesi ile ilgili davalar üzerine yoğunlaşmış ve bu alanların her birinde yüzlerce danışanın haklarını ilgili kişi ve kurumlar nezdinde çözüme kavuşturmuştur. Minval Hukuk Bürosunun Kurucu ortaklarının çeşitli site ve dergilerde yayınladığı onlarca makalenin yanında basılan “Sigorta Hukuku ve Tahkim Uygulamaları” adlı bir kitabı da bulunmaktadır.
