
- Minval Hukuk
- Türk Ceza Kanunu
- 21 Kasım 2025
Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi
MADDE 3– (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.
TCK Madde 3 Gerekçesi
MADDE 3 Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir. Yine bireylerin hukuka olan güvenlerinin pekişmesi ve cezanın caydırıcılık etkisinin doğru biçimde gösterilebilmesi için de ceza hukukunun temel ilkelerinden olan oranlılık ilkesine uymak gerekir. Madde ile bu hususa ceza kanunda açıkça yer verilerek, ceza kanunun adaletçi bir karaktere sahip olduğu da vurgulanmak istenmiştir.
Geçmişte ve günümüzde, insanın ırk, din, düşünce veya cinsiyeti nedeniyle uğradığı haksız muamelelerin önlenmesi, insanlık camiasının temel uğraşlarındandır. Ceza hukuku araçlarıyla yapılan ayrımcılık ise insana yönelik yapılan en zalimane uygulamalardan biridir. Özellikle totaliter rejimlerdeki ayırımcılığın ortaya çıkardığı felaketler insanlık tarihinde unutulamayacak acı izler bırakmıştır. İşte bu nedenlerledir ki insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerde ve Anayasamızda ifade edilen eşitlik ilkesine yer verilerek, ceza kanununun insancıl niteliğe sahip olduğuna da işaret edilmektedir. Ceza kanunlarının düzenlenmesinde ve uygulanmasında bireyler arasında herhangi bir sebeple ayırım yapılmamasının ifade edilmesi, aynı zamanda hukuk devletinin özünü oluşturan insan onurunun korunmasının ceza kanununda da temel değer olarak benimsenmesi anlamına gelmektedir.
TCK 3. Madde Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 11.06.2025 T. 2025/2070 E. 2025/6129 K.6. CEZA DAİRESİ
Esas : 2025/2070
Karar : 2025/6129
Karar Tarihi :11.06.2025
Yapılan ön inceleme neticesinde; sanık hakkında nitelikli yağma ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerin temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, sanık hakkında hükmedilen cezanın süresine göre duruşmalı incelenmesi olanaklı bulunmadığından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 299/1 gereğince reddine karar verilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
A. İlk Derece
Muş 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.11.2024 tarihli, 2024/316 Esas ve 2024/439 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında mağdur …’ya yönelik 22.07.2024 tarihli eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 149/1-a,d, 168/3-1, 53, 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis cezası ve hak yoksunluğuna dair, mağdur …’ya yönelik 24.07.2024 tarihli eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 149/1-a, d, 168/3-1, 53, 63 maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis cezası ve hak yoksunluğuna dair, mağdur …’ya yönelik 24.07.2024 tarihli eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 86/2, 86/3-a-b, 53, 63. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ve hak yoksunluğuna dair, mağdur …’ya yönelik 23.07.2024 tarihli eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 86/2, 86/3-a-b, 53, 63 maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ve hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
B. İstinaf
Van Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 05.03.2025 tarihli ve 2024/3843 Esas, 2025/608 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanık müdafinin istinaf başvurularının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 280/1-a. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi
Suçun unsurlarının oluşmadığına, duruşmada sanık hakkındaki suçlamalardan vazgeçen ve iddialarının doğru olmadığını söyleyen mağdurların kolluk beyanlarına itibar edilerek gerekçesiz olarak alt sınırdan uzaklaşılarak ve lehe hükümler uygulanmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna oluşturduğuna ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, 5237 sayılı Kanun’un cezanın belirlenmesi başlıklı 61/1. maddesinde belirtilen kriterler ile aynı Kanun’un 3/1. maddesinde ifade edilen cezada orantılılık ilkesi nazara alınarak belirlenen cezanın isabetli olduğu anlaşıldığından, sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.
III. KARAR
A-Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
5271 sayılı Kanun’un 286/2-a maddesinde yer verilen;“İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz incelemesine tabi olmadığına ilişkin düzenleme ile incelemeye konu suçun, aynı Kanun’un 286/3. maddesi kapsamında da bulunmadığı dikkate alındığında, sanık müdafilerinin temyiz istemlerinin, 5271 sayılı Kanun’un 298/1. maddesi uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B-Sanık hakkında nitelikli yağma ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, Van Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin kararında, sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve re’sen incelenmesi gereken konular yönünden 5271 sayılı Kanun’un 288 ve 289. maddeleri kapsamında yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden, 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ayrı ayrı ONANMASINA,
Hükmolunan sonuç ceza miktarı ve tutuklu kaldığı süreye nazara alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin reddine,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Muş 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Van Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,11.06.2025 tarihinde karar verildi.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 14.04.2025 T. 2025/2123 E. 2025/2864 K.8. CEZA DAİRESİ
Esas : 2025/2123
Karar : 2025/2864
Karar Tarihi :14.04.2025
.
Yapılan ön inceleme neticesinde; sanık hakkında kurulan hükmün temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
A. İlk Derece Mahkemesi Kararı
1. Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinin, 09.03.2018 tarihli ve 2017/1020 Esas, 2018/122 Karar sayılı kararıyla; sanığın, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 216/3, 43/1-2, 62. maddeleri ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 231/5-6-7. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarının uygulanmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Karar itiraz edilmeksizin 30.04.2018 tarihinde kesinleşmiştir.
2. Sanığın denetim süresi içerisinde (09.12.2018 tarihinde) kasıtlı suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dava dosyası yeniden ele alınmıştır. Akabinde; Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.04.2022 tarihli ve 2022/234 Esas, 2022/290 Karar sayılı kararıyla; hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun’un 216/3, 43/1-2 ve 62. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 09.10.2024 tarihli ve 2022/1112 Esas, 2024/1686 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun kabulü ile \”…Sanık hakkında, 28/09/2017 tarihinde Facebook sosyal paylaşım sitesi üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle TCK’nın 216/3 maddesi gereğince cezalandırılması cihetine gidilerek temel ceza belirlendikten sonra, sanığın eylemlerinin aynı tarihte gerçekleştiği dolayısıyla eylemin bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla gerçekleşmediği gözetilmeksizin, eylemin zincirleme şekilde gerçekleştiği gerekçesiyle TCK 43/1 maddesi gereğince 1/4 artırım yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,.. 1-Hükmün TCK’nın 43/1-2 maddesinin uygulanmasına ilişkin B başlığının 2.parağrafının tamamen hükümden çıkarılması, 2-Hükmün B Başlığının 3. parağrafında yer alan TCK’nın 62/1. maddesinin uygulandığı \”10 AY HAPİS\” ibaresinin çıkarılarak yerine \”6 AY 20 GÜN\” ibaresinin eklenmesi ve diğer parağrafların buna göre teselsül ettirilmesi suretiyle,…\” şeklindeki gerekçeyle düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Sanık Müdafinin Temyiz İstemi
Yerel mahkeme ve bölge adliye mahkemesi kararlarının usul ve kanunlara aykırı olduğuna, sanık savunmasında söz konusu paylaşımları kuzeni…’ın yaptığını belirtmesine karşın, yerel mahkeme tarafından bu konu ile ilgili gerekli araştırmanın yapılmadığına, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçunun unsurlarının oluşmadığına, maddi ve manevi unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava dosyası kapsamına göre, sanığın \”Facebook\” isimli sosyal medya hesabından 28.09.2017 tarihinde ”Kürtler de peygamberine ***….)))*** sen daha peygamberini tanımıyormusun….))), Baba …sen kürde küfür edersen, ben senin Allahını kitabını, peygamberini ***…., Baba …… ***, kitabınızı tuvalet kağıdı diye kullanıyoruz, hani nerde kutsallığı..))) , Peygamberiniz 9 yaşındaki kıza tecavüz eden bir sapık, neyini savunuyorsunuz..’,…rt bu vatan kürtlerin kanıyla kurtarılan özvatanımızdır. Senin gibi imanını *** islamist köpeklerini asarak bu Cumhuriyeti kurduk. Şimdi senin özvatanın neresi, sen ara belji bulursun..))), bulsan da seni arakanlı teröristler gibi kazığa ***..))), şimdi söyle bakalım senin vatanın neresi…))), ha buldum Arabistan olabilir, putperest İslam taneınıza gidin….))), *** arabın zoruna gidiyor…))), Araplar tüm bu coğrafya ve mezopotamyadan defedilecek. İsraille beraber kökünüzü kazımaya azkaldı…))), *** arabi bi de berlinde göçmen olup tuvalet temizliyordur. vatansız ülkesini bırakıp göçmen kuşu omuş…)))” şeklinde paylaşımda bulunduğu iddiasına ilişkin olarak;
Basın yayın yoluyla atılı suçu işlediği anlaşılan sanığın cezasında 5237 sayılı Kanun’un 218. maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği hususunun gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanığın eylemine uyan suçun basit yargılama usulüne tabi olduğu ancak Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinin, 11.03.2022 tarihli tensip zaptı ile takdiren basit yargılama usulünün uygulanmamasına karar verildiği anlaşılarak inceleme yapılmıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, suçtan kurtulmaya yönelik olan ancak hayatın olağan akışıyla uyumlu olmayan savunmalarına göre paylaşımın sanık tarafından yapıldığının saptandığı, vicdani kanaatin dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, sanığın halkın büyük bir kesiminin benimsediği İslam dininin en önemli değerlerinden olan Hz. Allah’a, Hz. Peygamber’e ve Kur’an-ı Kerim’e yönelen aşağılayıcı paylaşımlarına uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, 5237 sayılı Kanun’un \”cezanın belirlenmesi\” başlıklı 61/1. maddesinde belirtilen kriterler ile aynı Kanun’un 3/1. maddesinde ifade edilen cezada \”orantılılık ilkesi\” nazara alındığında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinin isabetli olduğu, eksik araştırma bulunmadığı anlaşıldığından, sanık müdafiinin temyiz istemleri yerinde görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda eleştirilen husus dışında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
III. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 09.10.2024 tarihli ve 2022/1112 Esas, 2024/1686 Karar sayılı kararında sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden, 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi uyarınca Tebliğname’ye uygun olarak oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2025 tarihinde karar verildi.

Minval Hukuk & Danışmanlık Bürosu Sigorta Hukuku(Trafik ve İş Kazaları), İş Hukuku, Kamulaştırma ve İstimlak, Tazminat Hukuku, Ölüm ve Yaralamalı Trafik Kazalarından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Yangın Sigortaları, Dask Sigortası, İşveren Mali Sorumluluk Sigortaları, Araç Değer Kaybı ve Araç Hasar Bedeli Davaları ile Vatandaşlık Hukuku ve Nüfus Davaları, Göç Davaları, SGK’nın karşılamadığı akıllı ilaç bedellerinin ödenmesi ve ücretsiz temin edilmesi ile ilgili davalar üzerine yoğunlaşmış ve bu alanların her birinde yüzlerce danışanın haklarını ilgili kişi ve kurumlar nezdinde çözüme kavuşturmuştur. Minval Hukuk Bürosunun Kurucu ortaklarının çeşitli site ve dergilerde yayınladığı onlarca makalenin yanında basılan “Sigorta Hukuku ve Tahkim Uygulamaları” adlı bir kitabı da bulunmaktadır.
