Vergi Mahkemeleri, Türkiye’deki idari yargı kolunun ayrılmaz bir parçası olarak, esasen vergi hukuku alanından doğan idari uyuşmazlıkları çözümlemek üzere kurulmuş özel görevli bir yargı mercidir.

Bu mahkemenin temel görevi, vergi dairesi veya ilgili idarenin tesis ettiği mali yükümlülük kararlarının (vergi, resim, harç ve benzeri) hukuka uygunluğunu denetlemektir.

 Yetki alanı ise 2576 sayılı Kanun ve İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) ile net bir şekilde belirlenmiştir. Bu kapsamda ilgili  mahkeme, temel olarak vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ile ilgili işlemlere karşı açılan iptal davalarına bakar; bunlara ek olarak uygulanan idari para cezaları ve zamlar hakkındaki uyuşmazlıkları inceler.

Ayrıca, mükelleflerin idari işlemden kaynaklanan zararlarının tazminini talep ettiği tam yargı davaları da Vergi Mahkemesinin görev alanındadır. Genel görevli mahkeme olan idare mahkemesinin aksine, Vergi Mahkemesi yalnızca kanunlarla kendisine açıkça tahsis edilmiş konular üzerinde yargılama yetkisine sahip olup bu niteliği onu vergi ihtilafları konusunda uzmanlaşmış bir ilk derece mahkemesi yapar.

Vergi Mahkemesi Nedir?

Vergi yargısına başvurma hakkı Anayasal güvence altındadır ve vergi yükümlüleri ile ilgili diğer kişileri kapsar. Mahkeme, kural olarak tek hâkimli veya Kanunda belirtilen istisnai durumlarda üç hâkimden oluşan bir heyet halinde karar verir. Bağımsız ve tarafsız hâkimler aracılığıyla görev yapan bu mahkemeler, vergi idaresinin işlemlerini hukuka uygunluk açısından sıkı bir denetime tabi tutarak mükellef haklarını korumakta ve kamu mali dengesi ile kişi hakları arasındaki hassas dengeyi sağlamakta kritik bir rol üstlenmektedir.

Vergi Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargı Sistemi İçindeki Yeri

Vergi mahkemeleri, Türkiye’de idari yargı hiyerarşisinde İLK DERECE MAHKEMELERİ ARASINDA yer almaktadır. 2576 sayılı “Bölge İdare, İdare ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun” ve İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) uyarınca vergi mahkemeleri kurulmuş ve yetki alanları tespit edilmiştir.

Vergi Mahkemelerinin fiziki varlıkları ve yargısal yetki sınırları, yani yargı çevreleri, Kanunun gerektirdiği usullerle Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından belirlenir. Bu yargı çevreleri, il merkezlerinde veya belirlenen yerlerdeki vergi mahkemelerini kapsar.

Türkiye’de, mali yükümlülüklerin ve dolayısıyla vergisel ihtilafların yoğunluğuna bağlı olarak, her ilde asgari bir Vergi Mahkemesi bulunmakla birlikte; büyükşehirler ve merkezi bölgelerde birden fazla mahkeme dairesi kurulabilmektedir. Vergi mahkemesi hâkimleri, birinci derece idari yargı görevini yürütmek üzere kanuni süre ve usullere göre atanır.

Bu mahkemeler, özel görevli olmaları nedeniyle yalnızca kanunla sayılan konuları incelerler. Örneğin, genel idare mahkemeleri gibi her türlü kamu işlemi ve eylemiyle ilgili dava açılabilecek bir mahkeme olmayıp, söz konusu uyuşmazlığın vergi, resim, harç veya benzeri mali yükümlülükler kapsamında olması gerekir.

Yargı sistemindeki konumuna gelince; vergi mahkemeleri, ilk derece mahkemesi olarak karar verir. Bu kararlara karşı yasal imkanların öngördüğü şekilde üst mahkemelere başvurulabilir. Nitekim 2576 sayılı Kanun ve İYUK hükümlerine göre, vergi mahkemesi kararlarına karşı öncelikle Bölge İdare Mahkemelerine (istinaf mahkemeleri) başvurulması mümkündür. Son aşamada ise belirli koşulları sağlayan kararlarda Danıştay’a (vergi dava daireleri) temyiz yoluyla gidilebilir. Genel olarak, vergi mahkemeleri idari yargının özel görevli mahkemeleri olarak ilk derece görevini üstlenmişlerdir; gerekli hallerde bölge idare mahkemeleri ve nihayetinde Danıştay denetimiyle kararların hukuka uygunluğu sağlanmaktadır.

Özetle vergi mahkemesinin yeri; idari yargı kolu içinde, genel idare mahkemelerinden ayrılmış bir uzmanlık alanı oluşturmaktır. Vergi mahkemesi kurulumu ve işleyişi, ilgili kanunlarla düzenlendiği için görev alanı “kanunla çizilmiş” özel bir yargı bölgesi sayılır. Bu yönüyle, Anayasa’da öngörülen “kanuni hakim” ilkesine uygun şekilde, idare ile mükellefler arasındaki vergisel uyuşmazlıklarda yetkili hakimi vergi mahkemesi olarak belirleyen bir sistem mevcuttur.

Vergi Mahkemesinde Görülen Dava Türleri

Vergi mahkemesinde açılabilen davalar, esas itibarıyla iki ana kategoriye ayrılır: iptal davaları ve tam yargı davaları.

  • • İptal Davası: İdare tarafından düzenlenen vergiye ilişkin işlem ve eylemlerin iptali talebiyle açılan davalardır. Örneğin, bir vergi tarhı veya vergi ziyaı cezası gibi işlemlere karşı iptal davası vergi mahkemesinde görülür. İptal davası, mükellefin menfaatinin ihlal edildiği iddiasına dayanır; mükellef, kendisine yöneltilen vergi borcunun veya cezanın hukuka aykırı olduğunu öne sürer ve işlemin iptal edilmesini ister. İptal davası yalnızca ihlali açık olan somut hukuki durumlarda açılabilir; usul veya şekil eksikliği gibi genel sebeplerle değil, işlemin kendisinin hukuka aykırılığına dayanır.
  • • Tam Yargı Davası: İdari bir işlem veya eylem nedeniyle mükellefe maddi veya manevi zarar doğmuşsa tam yargı davası açılır. Vergi mahkemesinde tam yargı davası, genellikle vergi işlemi sonucu doğan bir zarar veya fazladan ödenen vergi ile ilgili talepler için kullanılır. Örneğin, haksız yere kesilen bir vergi cezası mükellefi maddi olarak zarara uğratıyorsa, tam yargı davası ile bu zararın tazmini istenebilir. Tam yargı davasında hem idari işlemin iptali hem de uğranan zararın ödetilmesi talep edilebilir. Vergi yargısında tam yargı davaları, 2576 sayılı Kanun’da da belirtilen kapsamda vergi mahkemeleri tarafından karara bağlanır.

İptal Davası ve Tam Yargı Davasının Temel Karşılaştırması;

Özellik

İptal Davası

Tam Yargı Davası

Dava Konusu

İdari işlemin hukuka uygunluk denetimi (Objektif)

Hakkın ihlali sonucu oluşan zararın giderilmesi (Sübjektif)

Hükmün Niteliği

İşlemi geçmişe dönük olarak ortadan kaldırır.

Zararın tazmini veya hakkın iadesi (Edim davası niteliği)

Hükmün Sonucu

Hüküm, ilgili herkes bakımından sonuç doğurur (Erga Omnes) .

Hüküm, yalnızca davanın tarafları bakımından sonuç doğurur (İnter Partes)

Bu iki temel dava türünün dışında bazı özel dava şekilleri de mümkündür. Örneğin, vergi mahkemesi kararlarına karşı karar düzeltme (yeniden inceleme) talebi veya yürütmenin durdurulması istemi yapılabilmektedir. Karar düzeltme, mahkeme kararının şekli veya konusuna ilişkin hataların düzeltilmesi içindir ve yargılama hukukuna özgü bir itiraz yoludur. Yürütmenin durdurulması ise özellikle iptal davası sırasında idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacağı durumlarda istenebilir. Bu talepler de vergi mahkemesi yargılaması içinde ele alınır.

Vergi mahkemesinin görev sahasında olan bir diğer önemli dava türü de, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki başvuru ve itirazlardır. Vergi borcuna dayalı icra takibi gibi hususlar, 6183 sayılı Kanun kapsamında vergi mahkemesi yoluyla denetlenir. Örneğin, vergi cezasının tahsil yöntemine ilişkin uyuşmazlıklara vergi mahkemesinde bakılır. Ayrıca, tarife davaları (örneğin resim, harç tarifelerine itiraz gibi) da vergi mahkemesinin görev alanına girer. Sonuç olarak vergi mahkemesinde görülen davalar; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere ilişkin idari işlemlerin iptali ile bu işlemlerden kaynaklanan tazminat taleplerini kapsamaktadır.

Vergi Mahkemesinin Görevleri Nelerdir?

Vergi mahkemesi, görevli olduğu davaları kanunla açıkça düzenlenmiş şekilde görür. 2576 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre vergi mahkemesinin bakmakla görevli olduğu davalar başlıca şu şekilde sıralanmıştır:

  • Genel bütçe, il özel idaresi, belediye ve köylere ait vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümlülükler ile bunların zam ve cezalarına ilişkin davalar. Örneğin, geliri, kurumlar vergisi, katma değer vergisi gibi vergi tarhlarına; harç, resim, katkı payı gibi mali yükümlülüklere ve bu yükümlülüklere ilişkin cezalara itiraz eden işlemlerin iptali talepleri bu kapsamda vergi mahkemesinde görülür. Ayrıca, vergi kanunlarından kaynaklanan özel usulsüzlük cezaları veya vergi zıyaı cezaları gibi idari para cezalarının iptali de vergi mahkemesinin görevindedir.
  • Amme alacaklarının tahsiliyle ilgili davalar. Özellikle 6183 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin uyuşmazlıklarda vergi mahkemesi görev yapar. Vergi borcuna dayalı icra takibi yapıldıktan sonra borçlu tarafından vergi dairesine veya vergi mahkemesine yapılan itirazlar ve dava talepleri bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, haksız yere tahsil edildiğini iddia eden mükellefin vergi mahkemesine başvurma hakkı bulunmaktadır.
  • Diğer kanunlarla vergi mahkemesine verilen işler. Bazı özel kanun hükmüne bağlı konularda da vergi mahkemeleri görevlendirilmiştir. Örneğin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu bazı hallerde vergi mahkemesinde dava açılmasını öngörmektedir.

Vergi mahkemesinin görevli sayılabilmesi için dava konusu uyuşmazlığın iki koşulu bir arada taşıması gerekir. Birincisi, dava konusu idari işlem veya eylem vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere ilişkin olmalıdır. İkincisi, bu mali yükümlülük, genel bütçe veya il özel idaresi, belediye ve köy bütçesine ait olmalıdır. Yani, alınan verginin ya da harcın kamu için mali karşılık oluşturduğu tespit edilmelidir. Bu iki koşul birlikte varsa uyuşmazlık vergi mahkemesinde görülür. Aksi halde görev genel idare mahkemesine aittir.

Bu görevler çerçevesinde, vergi mahkemesi önünde görülen davalar genellikle iptal davası veya tam yargı davası şeklinde açılır. İptal davası vergi idaresi işleminin hukuki uygunluğunun denetlenmesini hedeflerken, tam yargı davası hem iptal hem de zararın tazminini içerebilir. Her iki dava türünde de vergi mahkemesi, iddia konusu işlem ve deliller ışığında hukuki denetim yaparak karar verir. Bu kapsamlı görev alanı içinde, vergi mahkemesi vergi düzeninin uygulanabilirliğini ve mükellefin hukuki güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm mekanizmasını oluşturur.

Vergi Mahkemesinde Dava Nasıl Açılır?

Vergi mahkemesinde dava açılması belirli usul kurallarına tabidir. Öncelikle mükellefin, itiraz konusu işlemin tebliğinden sonra yetkili vergi dairesine idari başvuru yapması gerekebilir. Örneğin vergi tarhına veya cezasına karşı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi dairesine itiraz edilebilir ve yasal sürede sonuç alınamazsa dava yoluna gidilir. İdari başvuru yapılması zorunlu ise mükellef, vergi dairesinin cevabını bekler; idari itiraz reddolunursa vergi mahkemesine başvurabilir.

Vergi Mahkemelerinde dava açma süresi ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. Maddesine göre düzenlenmiştir. Bu yasaya göre, vergi mahkemesinde dava açma süresi tebliğ TARİHİNDEN İTİBAREN OTUZ (30) GÜNDÜR. Bu bağlamda mükellef, vergi idaresinin işlemine ilişkin ihtarnamenin tebliğ edilmesini takip eden 30 gün içinde vergi mahkemesine dava dilekçesini sunmak zorundadır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir; geçirilmesi durumunda yargı yolu kapanır. Dolayısıyla dava dilekçesi mutlaka süresi içinde mahkemeye ulaştırılmalıdır.

Dava dilekçesi, vergi mahkemesine sunulan yazılı başvurudur ve belirli şekil şartlarına uygun olmalıdır. Dilekçe vergi mahkemesi başkanlığına hitaben yazılır. Dilekçede davacının kimliği (adı, T.C. kimlik veya vergi kimlik numarası, adres), davalı idarenin ismi (genellikle ilgili vergi dairesinin adı), dava konusu işlemin tarihi ve numarası net şekilde belirtilir. Dilekçede uyuşmazlığın özeti, hukuki sebepleri ve talepler (örneğin işlemin iptali, tam yargı talebi) açık bir şekilde yazılır. Ayrıca vergi dairesinde yapılmış tüm başvurulara ilişkin belgeler, tebligat asılları ve varsa deliller dilekçeye eklenir. İdari başvuruya ilişkin belgeler ve cevap kararları da dosyaya sunulmalıdır.

Vergi mahkemesine başvuru sırasında yasal harç ve masraflar da gözetilmelidir. Dava dilekçesi ile birlikte gerekli dava harcı ödenir. Harç yatırılmadan dava açılması usulü olmaz; aksi halde dilekçe reddedilebilir. Dava açıldığında, dava dilekçesi ile birlikte idarenin uygun dairesine bir suret de gönderilerek taraf tebliğ yapılması sağlanır.

Dava açma süreci kısaca şu adımları içerir:

  • Hazırlık ve ön koşullar: Mükellef, önce vergi dairesine itiraz eder veya idari başvuru yapar. Bu başvurular sonuçlanmadan dava açılmaz (mevcutsa).
  • Süre takibi: Tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava dilekçesi mahkemeye sunulur.
  • Dilekçe düzeni: Vergi mahkemesi başkanına hitaben imzalı dilekçe yazılır; kimlik, muhatap vergi dairesi, işlem bilgileri, hukuki gerekçe ve talepler yer alır.
  • Delil ve belgeler: Tebligat örnekleri, idari başvuru belgeleri, ilgili vergi beyannamesi ve diğer deliller dosyaya eklenir.
  • Harç yatırımı: Yasal dava harcı ödenir ve makbuz dilekçe ekine alınır.
  • Mahkemenin incelemesi: Dilekçe vergi mahkemesine geldikten sonra öncelikle şekil şartları ve yetkiye bakılır. Her şey uygun ise dava esas bakımından görülür.

Dava açma işlemlerini eksiksiz yapmak, idari başvuru süreçlerini usulüne uygun tamamlamak mükellef açısından hayati öneme sahiptir. Bu aşamada alanında uzman bir avukat desteği oldukça büyük öneme haizdir. Vergi mahkemesinde dava açıldıktan sonra mahkeme, tarafların dilekçelerini, karşı beyanlarını ve delilleri inceleyerek nihai bir karara ulaşır.

Vergi Mahkemesinin Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararı

İYUK 43. Maddesi;  “…İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı Danıştaya veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler…” hükmünü amir olup bu düzenleme uyarınca Vergi mahkemesi, bir davada görevsizlik veya yetkisizlik kararı verebilir. Görevsizlik, dava konusu uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girmediğinin tespit edilmesi durumudur. Yetkisizlik ise, uyuşmazlığın görevli olduğu başka bir yer veya merci bulunması halinde söz konusudur. Vergi mahkemesi, usulü inceleme sırasında bu durumları fark ederse dosyayı kısmen veya tamamen reddederek ilgili merciye gönderir.

Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilirse dosya kanunen belirtilen şekilde ilgililere ve diğer mahkemelere gönderilir. Örneğin, vergi mahkemesi bir işlemin idari yargıya değil ceza mahkemesine ait olduğuna karar verirse görevsizliğini ilan eder ve dosyayı Danıştaya iletir. Eğer uyuşmazlık idari yargı içinde başka bir mahkemenin görevi ise, dosya yetkili ve görevli mahkemeye sevk edilir. İlk derece mahkemeleri arasında yetki uyuşmazlığı oluşursa, Danıştay veya bölge idare mahkemesi taraf belirler. Uyuşmazlık aynı bölge içinde ise bölge idare mahkemesi, farklı bölgeye aitse Danıştay bu konuda nihai kararı verir.

Dosya gönderme sürecinde şu adımlar izlenir:

  • Vergi mahkemesi, dava dilekçesinin kabulünden sonra inceleme aşamasında görevsizlik/ yetkisizlik tespit ederse bu yönde karar verir.
  • Dosya Danıştay’a veya görevli idare/ vergi mahkemesine gönderilir (İYUK m. 43). Karar ilgililere bildirilir.
  • Sevk alan mahkeme de kendisi için uygun değilse, ihtilaf çözümü bölge idare mahkemesi veya Danıştay tarafından yapılır.
  • Danıştay’a gönderilen dosya Danıştay tarafından da görev dışı bulunursa, dosya yetkili mahkemeye tevdi edilir.

Yine önemle belirtilmelidir ki görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle dosyanın gönderilmesi halinde yeni dava açıldığında dava harcı alınmaz. Çünkü aynı uyuşmazlık farklı bir mahkemeye taşınmış sayılır. Taraflar, vergi mahkemesinin bu tür kararıyla işleminden feragat etmeden yasal haklarını kullanır.

Vergi mahkemesi, görev alanı dışındaki uyuşmazlıkları doğrudan incelemez; bu durum hukuka aykırıdır. Eğer vergi mahkemesi görevsizliğine rağmen davayı esastan karara bağlamışsa, bu karar temyiz veya istinaf aşamasında hukuka aykırı görülerek bozulabilir. Özetle, vergi mahkemesi görevsiz saydığı bir davayı reddederek dosyayı doğru makama gönderir; böylece görevsizlik ve yetkisizlik durumları adli karışıklıkları önleyecek şekilde çözülür.

Vergi Mahkemesinin Kararlarına Karşı İstinaf Başvurusu

İdari yargıda yeni getirilen istinaf kanun yolu, vergi mahkemelerinin kesinleşmemiş kararlarına karşı uygulanan bir inceleme yoludur. İstinaf, vergi mahkemesi kararının hukuki uygunluğunu ve usul yönünden doğruluğunu bölge idare mahkemesinde yeniden incelettirir. 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile belirlenen şartlara göre, vergi mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bu düzenlemeye göre istinaf başvurusu yapılabilecek temel koşullar şunlardır:

  • • Parasal sınırın aşılması: Vergi mahkemesi kararlarında dava konusu edilecek tutarın, o yıla ilişkin olarak belirlenmiş üst sınırı aşması gerekir. Örneğin 2023 yılı için bu sınır yaklaşık 23.000 TL olarak uygulanmıştır. Altında kalan küçük meblağlı davalarda vergi mahkemesi kararı kesindir, istinaf yoluna başvurulamaz.
  • • Davaların niteliği: İvedi yargılama usulüne tabi (acele karar gereken) davalar ve özel kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülen bazı işlerde istinaf kanunu yoluna başvurulamaması öngörülmüştür. Ancak aksi belirtilmediği sürece genel kural kapsamında istinaf mümkündür.

İstinaf başvurusu, vergi mahkemesi kararının tarafları tarafından KARARIN TEBLİĞİNDEN İTİBAREN OTUZ GÜN İÇİNDE BÖLGE İDARE MAHKEMESİNE YAPILIR. Bu süre hak düşürücü süredir ve kaçırılması halinde temyize gitmek mümkündür. İstinaf dilekçesi vergi mahkemesi kararını veren bölge idare mahkemesi başkanlığına sunulur. Dilekçede kararın hangi nedenlerle hukuka aykırı olduğu açıklanır. Karşı taraf temyiz isteminde bulunamaz (sadece davacı/mükellef istinaf edebilir).

Bölge idare mahkemesi istinaf incelemesinde hukukun uygulanmasını ve maddi olaylar arasındaki bağlantıyı yeniden değerlendirir. İstinaf mahkemesi, vergi mahkemesi kararını onaylayabileceği gibi kaldırabilir veya düzeltebilir. İnceleme sırasında gerekirse dosya vergi mahkemesine ya da başka bir vergi/ idare mahkemesine istinabe (yardımcı inceleme) yoluyla gönderilebilir. İstinaf, karar düzeltme veya yeniden yargılama yoluna benzer şekilde yapılır.

İstinaf mahkemesi kural olarak esasa girerek hüküm kurar, ancak bazı teknik nedenlerle reddedilen istinaf taleplerini de karara bağlar. Örneğin, başvuru şekil şartlarına uyulmadan yapılmış veya hak düşürücü süresi geçirilmişse bölge idare mahkemesi istinaf başvurusunu reddeder. İstinaf mahkemesinin kararları nihai değildir; Kanunda öngörülen kriterleri sağlayan hallerde Danıştay’a temyiz başvurusu yapılabilir.

Özetle, istinaf başvurusu vergi mahkemesi kararlarına karşı başvurulabilecek ilk derece üzerindeki kontrol mekanizmasıdır. Bu kanun yoluyla, vergi davalarının önemine göre bölge idare mahkemelerinde hukuk denetimi yapılması sağlanmıştır. Böylece vergi mahkemesi kararları iki aşamalı bir incelemeye tabi tutulur ve olası hatalar yüksek mahkemeye taşınmadan önce giderilir.

İstinaf Koşulları (İYUK m. 45)

Başvuru Usulü

Parasal Sınırın Aşılması: Dava konusunun yıllık belirlenen üst sınırı aşması gerekir (Küçük meblağlı davalar kesindir).

Kararın Tebliğinden İtibaren OTUZ GÜN içinde Bölge İdare Mahkemesine yapılır.

Davaların Niteliği: İvedi yargılama usulüne tabi olanlar ve özel kanunlarda farklı yol öngörülenler hariç, genel kural olarak mümkündür.

Bölge İdare Mahkemesi kararı onaylayabilir, kaldırabilir veya düzeltebilir.

 

Vergi Mahkemesi Kararlarına Karşı Temyiz Başvurusu

Vergi mahkemesi kararlarına karşı son başvuru mercii Danıştay’dır. Ancak günümüzde Danıştay’a doğrudan başvurmak yerine önce istinaf sürecine gidilmesi asıldır. Vergi mahkemesi aşamasından sonra istinafa gitmeyen veya istinaf sonrası haklarında karar verilen dosyalarda, temyiz yoluna başvurmak mümkündür.

Temyiz kanun yolunda Danıştay, bölge idare mahkemesi kararlarını hukuka uygunluk yönünden denetler. 2577 sayılı İYUK’un 46. maddesi bu incelemenin kapsamını belirler. Özetle, temyiz koşulları şunlardır:

  • • Düzenleyici işlemler: Devletin genel düzenleyici işlemlerine karşı açılan davalar Danıştay’ın görevine girer. Örneğin, kanun niteliğinde olmayan bazı idari tasarruflara karşı açılan davalar bu kapsama girebilir.
  • • Belirli parasal sınırın üzerinde kalan davalar: Kanun, dava konusunun belli bir tutarı aştığı idari yargı kararlarının temyizini öngörür. Bu sınır her yıl güncellenir (2025 yılı için yaklaşık 817.000 TL’yi aşan davalar). Bu miktarın üzerindeki davalarda istinaf mahkemesi kararına karşı Danıştay’a temyiz yolu açıktır.
  • • Kesin hüküm niteliği taşımayan kararlar: Bölge idare mahkemesince verilen kararların çoğu temyize açık iken, kural olarak kesin hüküm sayılan bazı idare mahkemesi kararları doğrudan temyiz edilemez. Ancak vergi mahkemesi kararlarından itibaren Danıştay’a gidilebilen hallerde istisna yoksa temyiz mümkün olur.

Vergi davalarında genellikle mükellef tarafının başvurusu söz konusudur; çünkü vergi idaresi kendisine aleyhine sonuç doğuran idare mahkemesi kararlarına istinaf ya da temyiz kanun yolu açamaz. Bu bakımdan, özellikle yüksek tutarlı vergi uyuşmazlıklarında mükellef Danıştay’da kesinleşmemiş vergi mahkemesi kararını inceletebilir.

Danıştay incelemesi, hukuka uygunluk denetiminden ibarettir; somut olayın değerlendirilmesi bölge idare mahkemesi tarafından yapıldığı için Danıştay esas yönünden sınırlı olarak karar verir. Danıştay kararları nihai olduğundan, vergi mahkemesi sürecinde çözümlenemeyen bir tartışma Danıştay’da son kez ele alınmış olur. Böylece istinafla başlayan süreç temyizle sona erer.

Özetle temyiz başvurusu, vergi yargılamasında nihai mercii olarak Danıştay’ın denetim hakkını kullandığı bir kanun yoludur. Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi aşamalarını içeren kararlar, İYUK’ta sayılan şartlar oluştuğunda Danıştay hukukçuları tarafından son defa incelenir. Bu mekanizma, vergi yargılamasında içtihat birliğini sağlamak ve hukuk düzeninin bütünlüğünü korumak amacıyla öngörülmüştür.

Temyiz Koşulları (İYUK m. 46)

Sınırlar (2025 Tahmini)

Düzenleyici İşlemler: Devletin genel düzenleyici işlemlerine karşı açılan davalar.

Tek Hâkim / Kurul Sınırı: 388.000 TL (Kurulca görülme alt sınırı)

Parasal Sınırın Aşılması: Dava konusunun yıllık belirlenen alt sınırı aşması gerekir.

İstinaf (BİM) Sınırı: 388.000 TL (Altındaki kararlar kesindir)

Kesin Hüküm Niteliği: Kesin hüküm niteliği taşımayan Bölge İdare Mahkemesi kararları temyize açıktır.

Temyiz (Danıştay) Sınırı: 1.324.000 TL (Üzerindeki BİM kararları temyize açık)

 

Vergi Mahkemesinin Görevleri Danıştay Kararları

Danıştay içtihatları, Vergi Mahkemelerinin görev alanını somut olaylar üzerinden netleştirerek içtihat birliğini sağlamaktadır. Aşağıda, Vergi Mahkemesi’nin görev yetkisi konusunda öne çıkan yaklaşımları belirleyen kritik Danıştay kararları ve özetleri yer almaktadır:

E-Devlet Vergi Borcu Bilgisinin İdari Davaya Konu Edilememesi : Vergi Mahkemesinde dava açılabilmesi için işlem kesin ve icrai nitelikte olmalıdır. E-Devlet sistemindeki bilgilendirici vergi borcu kayıtları, tek başına iptal davasına konu edilemez

Danıştay 4.D.’nin 15.03.2021 tarih, E. 2016/11749, K. 2021/1595 Sayılı kararından; “Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanları belirleyen 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinin 1. fıkrasında; mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belirtildikten sonra, 378. maddesinde de; vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödeme yapılmış veya ödemeyi yapan taraftan verginin kesilmiş olması gerektiği hüküm altına alınmıştır.Buna göre vergi mahkemelerinde dava konusu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemler, tesis sebepleri, şekli, doğuracağı hukuki sonuçları vergi kanunlarıyla belirlenmiş tahakkuk fişi, vergi/ceza ihbarnameleri, vergi tevkifatı yapılması, aleyhe yapılan düzeltme işlemleri, düzeltme ve şikayet yoluyla düzeltme taleplerinin yetkili makamlarca reddi, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin ödeme emri, haciz, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz gibi işlemlerdir.Bu durumda; bilgilendirici mahiyette olan e-devlet sistemindeki vergi borcu bilgisinin idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai nitelikte işlem olmadıklarından, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca davanın buna ilişkin kısmının incelenmeksizin reddi gerekmekte iken, belirtilen gerekçeyle davayı kabul eden Mahkeme kararının bu kısmında isabet bulunmamaktadır” Sonuç ve kanaatine varmıştır.

Belediye Tüketim Vergisi Uyuşmazlığının İdari Yargı Görevinde Olması: Belediye tüketim vergisi oranının hatalı uygulanması nedeniyle fazla ödenen bedelin iadesi talepleri, mali yükümlülük kapsamında olduğu için Vergi Mahkemesinin görev alanına girer.

  1. 4. HD.’nin 21.10.2019 tarih, E.2019/1784, K.2019/4790 Sayılı kararından;“Dava, vergi oranının hatalı hesaplanması nedeniyle fazla ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.Vergi mahkemesi; idarenin vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin iptal ve tam yargı davalarına bakmakla görevli idari mahkemedir. Vergi mahkemesi, görev alanı kanunda sınırlı bir şekilde sayılan özel bir ilk derece mahkemesidir ve idari yargı alanında görev yapan özel mahkeme niteliğinde olduğundan, görevleri kanun yoluyla 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6. maddesinde açıkça belirlenmiştir. Buna göre, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar vergi mahkemelerinde görülecektir. Somut davada; uyuşmazlık Belediye tüketim vergisi oranının hatalı uygulanması nedeniyle fazla yapılan ödemenin iadesi istemine ilişkindir. Şu halde; davacının kullanmış olduğu elektrik yönünden uygulanması gereken vergi oranının belirlenmesi ve hatalı bir tahsilat yapılmışsa öncelikle hatalı tahsilata sebebiyet veren idari işlemin terkin edilmesi ve ardından tespit edilen bedelin iadesine karar verilmesi gerekeceğinden, uyuşmazlığın idari yargı yerinde incelenip değerlendirilerek dava konusu hakkında karar verilmesi gerekeceğinden, mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, …” demiştir.

Takdir Komisyonu Kararlarının İtiraz Süreci: Emlak vergisi değerini belirleyen Takdir Komisyonu kararları, ilgili odalar ve muhtarlıklara tebliğ edilir ve Büyükşehir Belediyelerinde Merkez Komisyonu incelemesine tabi tutulur. Bu, vergi yükünün oluşum sürecindeki önemli hukuki aşamalardan biridir.

Danıştay 9.D.’nin 04.07.2019 tarih, E.2019/3507, K. 2019/3436 Sayılı kararından; “213 Sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49/b maddesinde, aynen, “Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlâk Vergisi Kanununun 33. maddesinin (8 ) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil ) yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir. Büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları on beş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır…” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

6183 Sayılı Kanun Kapsamındaki İşlemlere Karşı İtirazın Vergi Mahkemesi Görevinde Olması: Vergi dairelerinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yaptığı tahsilat işlemleri (icra, haciz, ödeme emri gibi) idari işlem niteliğinde olup, bunlara karşı yapılan şikayet ve itirazlar Vergi Mahkemesinde incelenmelidir.

  1. 12. HD.’nin 23.02.2015 tarih, E.2015/3485, K.2014/28649 Sayılı kararında; “İcra mahkemeleri, İİK’nun 4.maddesi gereğince, icra müdürlüğü işlemlerine karşı yapılan itiraz ve şikayetleri incelemekle görevlidir. Vergi daireleri tarafından, vergi borcunun tahsili amacıyla 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan işlemlere yönelik şikayetler idari işlem niteliğinde olup, bu konudaki şikayetlerin, 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri’nin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6/b. maddesi hükmüne göre vergi mahkemelerine yapılması gerekmektedir” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Vergi Niteliğinde Olmayan İşlemlerde Görevsizlik: Bir işlemin vergi kanunlarına atıf yapması, o davayı otomatik olarak vergi uyuşmazlığı yapmaz. Teşvik primi ödenmemesi gibi doğrudan vergi yükü içermeyen işlemler, Vergi Mahkemesinin görev alanına girmez ve İdare Mahkemesinde görülmelidir.

Danıştay 4. Daire 08.04.2008 Tarihli  2006/5048 E, 2008/1292 K. Sayılı kararında   “…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinde görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması halinde Danıştay’ın incelenen kararı bozacağı belirtilmiştir. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri hakkında Kanunun 3410 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle değişik 6 ncı maddesinde, hükmü yer almış; 5 nci maddesinde de, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışında, maddede belirtilen davaların idare mahkemelerince karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.Hazine Müsteşarlığınca, teşvik priminin ödenmeyeceğine ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un, vergi mahkemelerinin görevlerini düzenleyen 6 nci maddesinin (a) bendinde tanımlanan anlamda olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Öte yandan dava konusu işlemin, Katma Değer Vergisi Kanunu’na 4369 sayılı Kanunun 59 uncu maddesiyle eklenen 13/d maddesi ve 69 seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği dayanak gösterilerek tesis edilmiş olmasının davaya, vergi uyuşmazlığı niteliğini kazandırmayacağı kuşkusuzdur.Nitekim Danıştay Başkanlar Kurulu’nun 23.09.2005 günlü ve E: 2005/53, K: 2005/56 sayılı kararı da bu yöndedir.Açıklanan nedenlerle, Ankara 5. Vergi Mahkemesinin 10.9.2003 günlü ve E: 2003/344, K: 2003/620 sayılı kararının görev yönünden bozulmasına 08.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi….” demiştir.

Gümrük Para Cezalarına Karşı İtirazın İdari Yargıda İncelenmesi : Gümrük Kanunu uyarınca kesilen idari para cezalarına yapılan itirazlar, Gümrük Kanunundaki özel hüküm nedeniyle Kabahatler Kanunu’na tabi olmayıp, idari yargının (ilgili idari yargı mercii olan Vergi Mahkemesi veya İdare Mahkemesinin) görevinde değerlendirilmelidir.

Danıştay 7. D.’nin 15.10.2018 tarih, E. 2015/44, K. 2018/4421 Sayılı kararında; “Dava, davacı şirket adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın Dış Ticaret Müsteşarlığından izin alınmadan ithal edildiğinden bahisle, 4458 S.K. uyarınca kesilen idari para cezasına vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemine ilişkindir. Diğer kanunlarda aksine hüküm bulunması halinde, Kabahatler Kanununun, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri uygulanamayacak olup Gümrük Kanununun 242. maddesinde yer alan, para cezası kararlarına vaki itirazlara ilişkin verilen kararlara karşı, işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün veya gümrük başmüdürlüğünün bulunduğu yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabileceği yolundaki hüküm karşısında, sözü edilen cezalara ilişkin kararlar hakkında, Kabahatler Kanununun, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanamayacağı tabiidir. Verildiği tarih itibarıyla mevcut yasal düzenlemeye uygun olmakla birlikte, işlemin iptali istemiyle açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargının görevinde olması sebebiyle, Vergi Mahkemesince, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, davanın görev yönünden reddedilmesinde isabet görülmemiştir” hükmüne varmıştır.

Our Score
Click to rate this post!
[Total: 7 Average: 5]

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

📞 Hemen Ara