Uzlaşmaya Tabi Suçlar (Uzlaşma Kapsamındaki Suçlar) 2025

Ceza adalet sisteminde uzun yıllar boyunca hâkim olan cezalandırma odaklı klasik yaklaşım, günümüzde yerini giderek onarıcı adalet anlayışına bırakmaktadır. Modern ceza hukukunun temel hedefi artık yalnızca failin cezalandırılması değil; mağdurun zararının giderilmesi, failin sorumluluk üstlenmesi ve toplumsal barışın yeniden tesis edilmesidir. Bu dönüşümün Türk ceza muhakemesi hukukundaki en somut yansımalarından biri ise uzlaşma kurumudur.
Uzlaşmaya tabi suçlar, 2025 yılı itibarıyla ceza adalet sisteminde hem bireyler hem de yargı mercileri açısından etkin, hızlı ve insan odaklı bir çözüm mekanizması sunmaktadır. Uzlaşma sayesinde, belirli nitelikteki suçlarda taraflar uzun ve yıpratıcı bir ceza yargılaması sürecine girmeden, hukuken geçerli ve bağlayıcı bir anlaşma ile uyuşmazlığı sona erdirebilmektedir. Bu yönüyle uzlaşma, yalnızca bir usul kurumu değil; aynı zamanda ceza hukukunun son çare olma (ultima ratio) ilkesinin doğal bir sonucudur.
Uzlaşma kurumu, özellikle şikâyete bağlı suçlar ile toplumsal etkisi sınırlı, onarılabilir nitelikteki fiiller bakımından uygulanmaktadır. Devlet, bu tür suçlarda cezalandırma yetkisini geri planda tutarak, tarafların kendi iradeleriyle çözüm üretmelerini teşvik etmektedir. Böylece hem mağdurun maddi veya manevi zararı kısa sürede giderilmekte hem de fail, ceza adaleti sistemi içinde etiketleyici ve dışlayıcı sonuçlara maruz kalmadan sorumluluğunu yerine getirme imkânı bulmaktadır.
2025 yılı itibarıyla uzlaşma kapsamındaki suçlar, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ve devamı maddeleri çerçevesinde açıkça belirlenmiş olup uygulamada Cumhuriyet savcıları ve mahkemeler açısından zorunlu bir değerlendirme alanı oluşturmaktadır. Bir suçun uzlaşmaya tabi olduğunun tespiti hâlinde, uzlaşma teklifinde bulunulması kanuni bir yükümlülük olup, bu sürecin usulüne uygun yürütülmemesi hâlinde yargılamanın hukuki geçerliliği tartışmalı hâle gelebilmektedir.
Uzlaşma Nedir?
Uzlaşma, ceza muhakemesi hukukunda mağdur ile şüpheli veya sanık arasında, suçtan doğan uyuşmazlığın klasik ceza yargılamasına başvurulmaksızın ya da bu sürecin sınırlı şekilde işletilmesi suretiyle çözülmesini sağlayan alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Türk hukuk sisteminde uzlaşma kurumu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ila 255. maddeleri arasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiş olup özellikle hafif nitelikli ve toplumsal etkisi sınırlı suçlar bakımından uygulanmaktadır.
Uzlaşmanın temelinde, ceza hukukunun son çare olma (ultima ratio) ilkesi yer almaktadır. Buna göre, devletin cezalandırma yetkisi ancak zorunlu hâllerde devreye girmeli; bireyler arasındaki uyuşmazlıklar mümkün olduğunca onarım ve telafi yoluyla giderilmelidir. Bu bağlamda uzlaşma, suç nedeniyle bozulan toplumsal dengenin yeniden kurulmasını amaçlayan onarıcı adalet anlayışının ceza muhakemesindeki en önemli araçlarından biridir.
Uzlaşma, yalnızca failin cezadan kurtulmasını sağlayan bir mekanizma değildir. Aksine bu kurumda esas olan; mağdurun uğradığı maddi veya manevi zararın giderilmesi, failin işlediği fiilin sonuçlarını kabullenerek sorumluluk üstlenmesi ve taraflar arasında hukuken geçerli bir barış ortamının tesis edilmesidir. Bu yönüyle uzlaşma, cezalandırıcı değil İYİLEŞTİRİCİ VE DENGELEYİCİ bir işlev üstlenmektedir.
Uzlaşma süreci tamamen gönüllülük esasına dayanır. Taraflar, uzlaşmayı kabul edip etmemekte özgür iradeye sahiptir ve hiçbir şekilde uzlaşmaya zorlanamaz. Taraflardan birinin uzlaşmayı reddetmesi hâlinde, ceza muhakemesi süreci genel hükümlere göre devam eder. Bu durum, uzlaşmanın hukuki meşruiyetini ve adil yargılanma ilkesine uygunluğunu güçlendirmektedir.
Hukuki niteliği itibarıyla uzlaşma, karma bir ceza muhakemesi kurumudur. Bir yönüyle maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçlar doğururken, diğer yönüyle usul hukukuna özgü etkiler yaratır. Uzlaşmanın başarıyla tamamlanması hâlinde, soruşturma aşamasında kamu davasının açılmasına yer olmadığına karar verilir; kovuşturma aşamasında ise açılmış olan davanın düşmesine hükmolunur. Bu sonuç, fail açısından ceza siciline olumsuz bir kayıt düşmemesi bakımından son derece önemlidir.
Uzlaşma süreci, Adalet Bakanlığı Uzlaştırmacı Siciline kayıtlı tarafsız ve bağımsız uzlaştırmacılar aracılığıyla yürütülür. Uzlaştırmacı; taraflar arasında iletişimi kolaylaştıran, süreci yöneten ve uzlaşma tekliflerini ileten bir arabulucu konumundadır. Ancak uzlaştırmacının taraflar adına karar verme veya yönlendirme yetkisi bulunmamaktadır. Sürecin merkezinde irade serbestisi, eşitlik, tarafsızlık ve gizlilik ilkeleri yer almakta olup, bu ilkeler uzlaşmanın hem hukuki hem de etik temelini oluşturmaktadır. Ayrıca 2024 yılının son çeyreği itibarıyla yapılan düzenlemelerle, uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olma şartı getirilmiştir. Bu değişiklik, 2025 yılındaki uzlaşma müzakerelerinin daha teknik ve hukuki bir zeminde yürütülmesini sağlamış, tarafların hak kayıplarının önüne geçilmesini hedeflemiştir
Uzlaşmaya Tabi Suç Nedir?
Uzlaşmaya tabi suç, kanun koyucu tarafından niteliği, ağırlığı ve toplumsal etkisi dikkate alınarak, ceza yargılamasına alternatif olarak uzlaşma yoluyla çözümlenmesi uygun görülen suçları ifade eder. Türk ceza muhakemesi hukukunda uzlaşmaya tabi suçlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde açıkça belirtilmiş olup bu suçlar bakımından uzlaşma süreci istisnai değil, kural olarak uygulanması gereken bir muhakeme aşamasıdır.
Uzlaşmaya tabi suçların belirlenmesinde temel ölçüt; suçun kamu düzenine etkisinin sınırlı olması, mağdurun belirli ve somut bir kişi olması ve ortaya çıkan zararın onarılabilir nitelik taşımasıdır. Devlet, bu tür suçlarda cezalandırma yetkisini ikinci planda tutarak, tarafların kendi iradeleriyle çözüm üretmesini teşvik etmektedir. Bu yaklaşım, ceza hukukunun orantılılık ve son çare olma ilkeleriyle doğrudan ilişkilidir.
Genel olarak uzlaşmaya tabi suçlar; gerçek kişilere karşı işlenen, çoğu zaman şikâyete bağlı olan ve ağır yaptırımlar gerektirmeyen fiillerden oluşur. Ancak her şikâyete bağlı suçun otomatik olarak uzlaşma kapsamında olduğu söylenemez. Bir suçun uzlaşmaya tabi olup olmadığı, yalnızca şikâyet şartına değil, kanunda açıkça uzlaşma kapsamında sayılmış olmasına bağlıdır. Bu nedenle uzlaşma uygulamasında kanunilik ilkesi belirleyici rol oynar.
Uzlaşmaya tabi suçlarda, soruşturma veya kovuşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı ya da mahkeme tarafından resen uzlaşma değerlendirmesi yapılması zorunludur. Suçun uzlaşma kapsamında olduğunun tespiti hâlinde, taraflara uzlaşma teklifi yapılmadan doğrudan iddianame düzenlenmesi veya yargılamaya devam edilmesi usul hatası niteliği taşır. Bu durum, uygulamada verilen kararların hukuka uygunluğunu doğrudan etkileyebilmektedir. Ayrıca uzlaşmanın kapsamı belirlenirken yalnızca suçun türüne değil, tarafların sıfatına da bakılmaktadır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması kuraldır. Ancak, suça sürüklenen çocuklar (SSÇ) bakımından kapsam daha geniştir. Üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar, suça sürüklenen çocuklar için uzlaşma kapsamında değerlendirilmektedir. Bu durum, suça sürüklenen çocukların ceza adaleti sistemi içinde ‘etiketlenmesini’ önlemek adına 2025 yılında da titizlikle uygulanan bir istisnadır.
Yine önemle belirtmek gerekir ki, bazı suçlar basit hâliyle uzlaşmaya tabi iken, nitelikli hâllerinde uzlaşma kapsamı dışında bırakılmıştır. Suçun silahla işlenmesi, kamu görevlisine karşı işlenmesi veya mağdurun özel olarak korunması gereken kişilerden olması gibi durumlar, uzlaşma yolunun kapatılmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle her somut olayda, suçun yalnızca adı değil, işleniş biçimi ve unsurları birlikte değerlendirilmelidir.
Uzlaşmaya tabi suçlar bakımından uzlaşmanın başarıyla sonuçlanması hâlinde, ceza muhakemesi süreci kesin ve bağlayıcı sonuçlar doğurur. Uzlaşma sağlandığında; soruşturma aşamasında kamu davası açılmaz, kovuşturma aşamasında ise davanın düşmesine karar verilir. Bu sonuçlar, fail açısından ceza siciline olumsuz bir kayıt yansımaması bakımından son derece önemlidir.
Sonuç olarak uzlaşmaya tabi suçlar, ceza adalet sisteminde cezalandırma yerine onarımı, çatışma yerine uzlaşmayı esas alan modern yaklaşımın bir ürünüdür. 2025 yılı itibarıyla bu kurum, hem mağdurun korunması hem de yargı sisteminin etkinliği açısından vazgeçilmez bir hukuki araç hâline gelmiştir.
Uzlaşmaya Tabi Suçlar 2025
Uzlaşmaya tabi suçlar, 2025 yılı itibarıyla Türk ceza muhakemesi hukukunda Ceza Muhakemesi Kanunu m.253 ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde belirlenmektedir. Bu suçlar, genel olarak toplumsal etkisi sınırlı, mağduru belirli ve zararın telafi edilebilir olduğu fiillerden oluşmaktadır. Kanun koyucu, bu tür suçlarda devletin cezalandırma yetkisini geri planda tutarak, uyuşmazlığın taraflar arasında uzlaşma yoluyla çözülmesini esas almıştır.
2025 yılı itibarıyla uygulamada uzlaşma kapsamına giren suçlar, ağırlıklı olarak kişilere karşı işlenen suçlar ile malvarlığına karşı işlenen bazı suçlardan oluşmaktadır. Uzlaşma kapsamında yer alan suçların önemli bir bölümü aynı zamanda şikâyete bağlı suç niteliği taşımaktadır. Ancak her şikâyete bağlı suçun uzlaşmaya tabi olmadığı, her somut olayda kanuni düzenlemenin esas alınması gerektiği unutulmamalıdır.
Kişilere Karşı İşlenen Uzlaşmaya Tabi Suçlar
2025 yılı itibarıyla kişilere karşı işlenen ve uzlaşma kapsamında değerlendirilen başlıca suçlar şunlardır:
- Kasten yaralamanın basit hâli
- Taksirle yaralama
- Tehdit suçu
- Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma
- Konut dokunulmazlığının ihlali
Bu suçlar, mağdurun doğrudan zarar gördüğü ve çoğu zaman taraflar arasında kişisel bir uyuşmazlıktan kaynaklanan fiiller olması nedeniyle uzlaşma kurumunun en sık uygulandığı alanları oluşturmaktadır. Özellikle kasten yaralamanın basit hâli, uygulamada uzlaşmanın en yaygın görüldüğü suç tiplerinden biridir.
Yine 2025 yılı uygulamalarında dikkat edilmesi gereken en kritik değişiklik, hakaret suçu üzerinedir. 7531 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme neticesinde, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan hakaret suçları uzlaşma kapsamından çıkarılarak ‘Önödeme’ kapsamına alınmıştır. Bu nedenle, 2025 yılı itibarıyla hakaret suçlarında taraflar arasında uzlaştırmacı aracılığıyla bir süreç işletilmemekte; failin belirli bir meblağı devlete ödemesiyle sürecin sonlanması öngörülmektedir. Ancak şahsa sıkı sıkıya bağlı maddi/manevi tazminat hakları saklı kalmaya devam etmektedir.
Malvarlığına Karşı İşlenen Uzlaşmaya Tabi Suçlar
Malvarlığına karşı işlenen bazı suçlar da 2025 yılı itibarıyla uzlaşma kapsamındadır. Bunlar arasında özellikle:
- Mala zarar verme
- Hırsızlık suçunun basit hâli
- Dolandırıcılığın basit şekli
- Güveni kötüye kullanma sayılabilir. Bu suçlarda uzlaşma, mağdurun uğradığı maddi zararın doğrudan ve kısa sürede giderilmesine imkân tanıması bakımından son derece işlevseldir. Failin zararı tazmin etmesi, çoğu durumda mağdur açısından cezadan daha tatmin edici bir sonuç doğurabilmektedir.
Uzlaşma Kapsamı Dışında Kalan Hâller
Önemle belirtmek gerekir ki, yukarıda sayılan suçlar yalnızca basit hâlleriyle uzlaşmaya tabidir. Suçun;
- Nitelikli şekilde işlenmesi,
- Silahla gerçekleştirilmesi,
- Kamu görevlisine karşı işlenmesi,
- Birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi gibi durumlarda uzlaşma yolu kapalıdır. Bu hâllerde suç, artık yalnızca bireysel menfaatleri değil, kamu düzenini de doğrudan ilgilendirdiğinden devletin cezalandırma yetkisi ön plana çıkmaktadır.
Kanun koyucu, bazı suçların niteliği gereği uzlaşmaya kapalı olduğunu açıkça hükme bağlamıştır. Bu kapsamda; soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (TCK m.102-105 arası) uzlaşmaya tabi değildir. Ayrıca, aralarında altsoy-üstsoy, eş veya kardeş ilişkisi bulunan kişiler arasında işlenen kasten yaralama ve tehdit suçları gibi aile içi şiddet içeren fiillerde de uzlaşma hükümleri uygulanmamaktadır. 2025 yılı yargı pratiğinde, aile içi şiddetin önlenmesi politikası gereği bu kural tavizsiz bir şekilde işletilmektedir.
Uzlaşmaya tabi suçlarda uzlaşmanın sağlanması hâlinde, ceza muhakemesi süreci kesin sonuçlar doğurur:
- Soruşturma aşamasında uzlaşma sağlanırsa → kamu davası açılmaz
- Kovuşturma aşamasında uzlaşma sağlanırsa → davanın düşmesine karar verilir
Bu sonuçlar, fail açısından ceza siciline kayıt düşmemesi bakımından büyük önem taşırken, mağdur açısından da zararın kısa sürede giderilmesi anlamına gelir.
Dolayısıyla uzlaşma kurumu, yalnızca bir usul işlemi olmanın ötesine geçerek, ceza adalet sisteminin yükünü azaltan, toplumsal barışı güçlendiren ve bireyleri merkeze alan bir mekanizma hâline gelmiştir. Özellikle hukuk siteleri aracılığıyla yapılan doğru bilgilendirmeler, bireylerin uzlaşma haklarını bilinçli şekilde kullanmalarına önemli katkı sağlamaktadır.

Hukuk Fakültesi eğitimi tamamladıktan sonra eğitim hayatına Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Anabilim dalında yüksek lisans çalışmalarında bulunmuştur. Hukuk Eğitimini tamamlamasının ardından Ankara Barosunda staj eğitimini tamamlamış. Staj eğitimin bitişinin ardından Ankara’da Kurucu Ortağı olduğu Minval Hukuk ve Danışmanlık Bürosunu kurmuş ve mesleğini icra etmektedir. Ayrıca Yetkin Yayınlarından yayınlanmış ”Sigorta Hukuku ve Tahkim Uygulamaları” adlı bir kitabı mevcuttur.
0 552 681 94 88
info@minvalhukuk.com
Kızılırmak Mahallesi Dumlupınar Bulvarı YDA Center Kat:10 Daire:417 Çukurambar Çankaya/ANKARA




