Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2021/6799 K. 2023/10044 T. 17.10.2023

ÖZET: Dava, rüşvet alma suçu iddiasına ilişkindir.

Olayın oluş şekline göre sanığın öğreti ve uygulamada kabul edildiği gibi Yasa’nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı da nazara alındığında, Onkoloji Hastanesinde doktor olan sanığın, hastası olan mağdurdan ameliyat öncesinde ameliyat malzemelerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanmadığını, bu nedenle malzeme parası olarak 1.300 TL ödemesi gerektiğini söyleyerek ödenmemesi gereken paranın sekreterine verilmesini sağlaması şeklindeki eyleminin 5237 Sayılı Kanun’un 250. maddesinin ikinci fıkrasına uyan ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu ve bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

DAVA : Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 Sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305. maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260. maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 Sayılı Kanun’un 310. maddesi gereğince temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

KARAR : I. HUKUKİ SÜREÇ

1. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.10.2014 tarihli ve 2014/8011 Soruşturma, 2014/20154 Esas, 2014/1209 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında rüşvet alma suçundan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 53. maddesi uyarınca cezalandırılması ve hak yoksunlukları uygulanması talebiyle kamu davası açılmıştır.

2. Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 04.11.2015 tarihli ve 2014/455 Esas, 2015/365 Sayılı Kararı ile sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan, 5237 Sayılı Kanun’un 257. maddesinin birinci fıkrası, 62. maddesi ve 50. maddesinin birinci fıkrasının ( a ) bendi uyarınca 5 ay hapis cezası karşılığı 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafii, gerekçe belirtmeksizin bozulması talebiyle hükmü temyiz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

Suç tarihinde Bursa … Onkoloji Hastanesinde doktor olarak görev yapan sanığın, hastası olan mağdurun ameliyatı için gerekli bazı malzemenin devlet tarafından karşılanmayacağını söyleyerek malzeme parası adı altında 1.300 TL para istediği, mağdurun bu parayı sanığın sekreterliğini yapan inceleme dışı sanık …’e verdiği, sonrasında ameliyat masraflarının Bağkur tarafından ödendiğini öğrenmesi üzerine şikayetçi olduğu iddiasıyla sanık hakkında rüşvet alma suçundan açılan kamu davasında, Mahkemece; ameliyat öncesinde mağdura yöneltilmiş bir rüşvet teklifinin olmaması nedeniyle rüşvet anlaşmasının bulunmadığı, sanığın almaması gereken parayı alması eyleminin de görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için bir rüşvet anlaşmasının bulunması, bu anlaşmanın da işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerektiği, sanığın mağdur …’ye yönelik eylemi açısından taraflar arasında bir rüşvet anlaşmasının bulunmadığı ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.2010 tarihli ve 2009/5-167 Esas, 2010/70 Sayılı Kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, somut olayın oluş şekline göre sanığın öğreti ve uygulamada kabul edildiği gibi Yasa’nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı da nazara alındığında, Bursa … … Sönmez Onkoloji Hastanesinde doktor olan sanığın, hastası olan mağdur … Kömür’den ameliyat öncesinde ameliyat malzemelerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanmadığını, bu nedenle malzeme parası olarak 1.300 TL ödemesi gerektiğini söyleyerek ödenmemesi gereken paranın sekreteri …’e verilmesini sağlaması şeklindeki eyleminin 5237 Sayılı Kanun’un 250. maddesinin ikinci fıkrasına uyan ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu ve bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek görevi kötüye kullanma suçundan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Hükümde sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanmadığı halde gerekçede tekerrür hükümlerinin uygulandığı belirtilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişkiye neden olunması,

Kabule göre de;

Sanık hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının hüküm fıkrasında gösterilmemesi suretiyle 5237 Sayılı Kanun’un 52. maddesinin üçüncü fıkrasına ve 5271 Sayılı Kanun’un 232. maddesinin altıncı fıkrasına muhalefet edilmesi,

Sanık müdafii 04.11.2015 tarihli celsedeki savunmasında lehe hükümlerin uygulanmasını talep ettiği halde, sanık hakkında 5271 Sayılı Kanun’un 231. ve 5237 Sayılı Kanun’un 51. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,

Yüklenen suçu 5237 Sayılı Kanun’un 53. maddesinin birinci fıkrasının ( a ) bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında, aynı Kanun’un 53. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, adli para cezasının tamamen infazından sonra işlemek üzere, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmemesi,

Hukuka aykırı bulunmuştur.

SONUÇ : Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 04.11.2015 tarihli ve 2014/455 Esas, 2015/365 Sayılı Kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 Sayılı Kanun’un 321. maddesiyle 326. maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oybirliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2023 tarihinde karar verildi.

KARAR ÖZETİ: Sanık hakkında rüşvet alma suçundan Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 53. maddesi uyarınca cezalandırılması ve hak yoksunlukları uygulanması talebiyle kamu davası açılmıştır. Rüşvet suçunun oluşabilmesi için bir rüşvet anlaşmasının bulunması gerektiği, bu anlaşmanın da en geç işin yapılması anında mevcut olması gerektiği vurgulanarak taraflar arasında bir rüşvet anlaşmasının olmaması nedeniyle suçun meydana gelmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca sanığın icbar boyutuna varan davranışları olmaması nedeniyle icbar suretiyle irtikap suçunun da oluşmayacağı, sanığın ödenmemesi gereken paranın ödenmesini sağlamasına ilişkin eyleminin ikna suretiyle irtikap suçu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek görevi kötüye kullanma suçundan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulun

KONU ÖZETİ: “…Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır….” Buna göre rüşvet suçunun meydana gelebilmesi için bir rüşvet alan kamu görevlisinin rüşvet veren kişiyle görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması yahut yapmaması için anlaşma yapması yeterlidir; edimin yerine getirilmesi gerekli değildir. Nitekim, TCK 252/3’te “…Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur…” denilmektedir.

 Söz konusu anlaşma kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olan bir yarar içermelidir. Kamu görevlisi deyiminden; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” anlaşılmalıdır. Kişinin kamu görevlisi sayılabilmesi için ölçüt görülen işin kamu görevi olmasıdır. Kamu görevini ifa eden kişinin bu göreve sürekli, süreli veya geçici olarak katılmasının bir önemi yoktur. 

Ortada bir anlaşma yoksa rüşvet suçundan bahsedilemez. Bu halde irtikap suçu yahut görevi kötüye kullanma suçu gündeme gelebilecektir. Öyle ki, görevinin sağladığı nüfus kötüye kullanılmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamasına veya vaatte bulunulmasına icbar veya ikna yoluyla sebep olan kişi TCK madde 250’ye göre irtikap suçunu işlemiş olacaktır. İrtikap suçunda fail haklı bir işin yapılmayacağı endişesiyle hareket etmektedir. Görevi kötüye kullanma suçunda ise “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi” söz konusudur.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir