Zorunlu deprem sigortası (DASK)nedeniyle tazminat davası, usulüne uygun bir başvuru sonucu süresi içinde ödemenin yapılmaması, eksik yapılması ya da gerçek bedelin ödenmemesi gibi hallerde zorunlu deprem sigortasını yapan sigorta şirketine açılan bir tazminat davası türüdür. DASK tarafından eksik ödeme yahut ödeme yapılmaması hallerinde önce arabuluculuk süreci yürütülmeli, arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlanması halinde dava açma yoluna gidilmelidir.

Dask Dava Açma Süresi

Zorunlu deprem sigortasından kaynaklanan taleplerde zamanaşımı hususu, Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarının C.7 bendinde düzenlenmiştir; “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler, sözleşmenin sona ermesinden itibaren iki yılda zaman aşımına uğrar.

DASK Nedeniyle Açılacak Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkeme

DASK, zorunlu deprem sigortasına karşı açılacak davalar Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde ya da Asliye Ticaret mahkemeleri nezdinde açılabilir. Yetkili mahkeme ise Davalının yerleşim yeri mahkemesidir (Dask’ın bulunduğu yer mahkemesi.) veya rizikonun gerçekleştiği yer mahkemesidir.

DASK İçin Tahkime Başvuru

Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların söz konusu olması halinde, uyuşmazlığın üyelik tarihinden sonra meydana gelmesi koşulu ile sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılabilir. 5684 sayılı sigortacılık kanunun 30. Maddesinin 12. Fıkrasında belirtilen tutarlara kadar olan kararlar her iki taraf için de kesindir.

Deprem Nedeniyle Kimler Tazminat Talep Edebilir?

Genellikle düşünülenin aksine, deprem kaynaklı zarara uğrayan ve tazminat talebinde bulunabilecek tek kişi, DASK zorunlu deprem sigortası poliçesine sahip olan bina maliki değildir. Deprem nedeniyle zarar gören herkesin hasarı, uygun illiyet bağını, kusurlu veya kusursuz sorumluluk ilişkilerini ve diğer tazminat şartlarını ispatlayarak tazminat davası açabilir.

Deprem Sonucunda Ölüm Meydana Gelmiş Olması Halinde Mirasçıların Yapması Gerekenler

Deprem nedeniyle sevdiklerini kaybeden ve TMK’ya göre zümre sistemi çerçevesinde ölenin mirasçısı olan bireyler, tazminat talebinde bulunabilmek için hukuken mirasçı olduklarını belgelemek zorundadırlar. Bu amacı gerçekleştirmek için Sulh Hukuk Mahkemesi veya Noterliklere başvurarak mirasçılık belgesi veya veraset ilamı alınmalıdır. Genellikle en hızlı ve pratik yöntem, noterliğe başvurarak mirasçılık belgesi temin etmektir. Ancak, bazı durumlarda noterlikler veraset ilamı düzenleyemeyeceğini belirterek başvurulanları Sulh Hukuk Mahkemesine yönlendirebilir. Mirasçılık belgesinde herhangi bir hata tespit edilirse, hatanın düzeltilmesi amacıyla mirasçılık belgesinin iptali davası veya diğer adıyla veraset ilamının iptali davası açılmalı ve düzeltme talebi mahkemeden yapılmalıdır. 

Gerçeğe ve hukuka uygun mirasçılık belgesine sahip olan mirasçılar, artık veraset ilamını kullanarak mirasçısı oldukları kişilere dair miras hukukundan doğan haklarını üçüncü kişilere karşı savunabilirler. Ancak, ölenin desteğinden yoksun kalan bireyler, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmak istediklerinde ölenin mirasçısı olmaları gerekmeksizin ölenin kendilerine olan desteğini ispatlamaları yeterlidir.

Deprem Nedeniyle Tazminata İlişkin Yargıtay ve Danıştay Kararları

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E. 2022/1704 K. 2023/2773 T. 14.9.2023 DAVA :

 Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2009 yılında meydana gelen depremde proje ve mühendislik yönünden mevzuata uygun olmayan binanın taşıyıcı kolonlarında patlamalar, demirlerde eğilme ve deformasyonların olduğunu, bunun üzerine binayı yapan müteahhit ve mühendislerin çağrıldığını, görüşmeler sonucunda B bloğun yapımcısı …’ın hatasını kabul ederek gerekli

güçlendirmeleri yaptığını, ancak A bloğun yapımcısı ve iş bu davanın davalısı …’nın ise “tamam ben de yapayım” demesine rağmen kaçtığını, Konya Valiliği, Selçuklu Kaymakamlığı ve Selçuklu Belediye Başkanlığı’nın binada acilen güçlendirme yapılmasını istediklerini, bu maksatla binanın kordon altına alınarak giriş çıkışların yasaklandığını, binanın iş merkezi olması dolayısıyla esnafın daha fazla zarar görmesini engellemek için mevcut yönetimin parasıyla güçlendirmenin yapıldığını, zira davalının güçlendirmeye yanaşmadığını, bu amaçla 52.000,00 TL harcandığını, davalının kendisine gönderilen ihtarnamaye rağmen bu parayı da ödemediğini ve binadaki bu hasarların gizli ayıptan kaynaklandığını belirterek fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla, 52.000,00 TL’nin yasal faizi ili birlikte tazminiyle davalıdan alınarak davacıyı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş merkezi yönetiminin tüzel kişiliği olmadığından dava ehliyetinin olmadığını, müvekkilinin bu binayı mimar … ile ortak olarak yaptığını bu nedenle davanın bu kişiye de ihbar edilmesi gerektiğini, Konya’da meydana gelen deprem dolayısıyla kolonların hasar gördüğü iddiasının bilimsel olarak kanıtlanamadığını, B bloktaki olayların A blokta da olduğu iddiasının doğru olmadığını, her iki blok da eş zamanlı olarak yapıldıysa da blokların teknik açıdan birbirinden bağıımsız olduğunu, inşaat aşamasında işin farklı zamanlarda yürütüldüğünü, A bloğun projeye ve projede öngörülen teknik kurallara uygun olarak yapıldığını, ortada gizli ya da açık bir ayıp bulunmadığını, binanın depreme dayanıklı olup olmadığına yönelik karot numulerinin alınıp testlerinin yapılması gerekirken bu işin yapılmadığını belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir. III. MAHKEME KARARI Mahkemenin 01.11.2013 tarihli ve 2010/344 Esas, 2013/774 Karar sayılı kararı ile … İş Merkezi A bloğun inşaatının Müteahhit Mimar … ve Mimar … tarafından yapıldığı, dava konusu A blok üzerinde yapılan tetkik ve incelemeler neticesi 2007 yılı deprem yönetmeliğinin ön gördüğü yükler altında değerlendirme yapıldığını, yapının taşıyıcı sistemi kolon ve kirişler ile döşemelerden oluştuğu ve betonorme karkas olarak yapıldığı, kat döşemeleri genel olarak 12 cm kalınlıkta yapıldığı, yapının taşıyıcı elamanlarında herhangi bir hasar tespit edilemediği ve zeminde oturma ve çökmelere rastlanılmadığını, zemin laboratuarında 30.10.2009 tarihindeki basınç deneyine tabi tutulan numunelerin ortalama A blok için C10-C12-C13-C14-C15-C16 dayanım değerleri arasında sağlandığını, yapının temel sistemin tespitinde, temelden kaynaklanan herhangi bir çökme ve oturmaya rastlanılmadığını ve binan temel sisteminin yetersizliğinden dolayı taşıyıcı elemanlarda herhangi bir çatlama ve kırılma oluşmadığı, mevcut yapının hesabında taşıyıcı elemanları mevcut özellikleri ve 2007 yılı deprem yönetmeliğinin 4. derecede deprem bölgesi için öngörülen etkilere göre hesaplama yapıldığını ve bunun sonucunda binanın deprem yüklerini taşıdığı, ancak düşey yükler açısından kesit yetersizliklerinin olduğunun ortaya çıktığını, deprem performans analizinden sonra yapının deprem ve düşey yükler açısından tüm yüklemelerde can güvenliği performans düzeyini sağlamadığının ortaya çıktığını, yapılan güçlendirme projesi ile can güvenliği performansı seviyesinin sağlandığının belirtildiğini, dava konusu … İş Merkezi A bloğun güçlendirilmesinin gerektiği ve yapılan güçlendirme ile sağlandığı ve bu güçlendirmeler için dava tarihi itibarı ve piyasa rayiçlerine göre toplam giderin 44.250,00 TL olduğu kanaatine varılarak açılan davanın kısmen kabulü ile, 44.250,00 TL gizli ayıp nedeniyle oluşan maddi zararın 10.06.2010 dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

  1. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
  2. Bozma Kararı
  3. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
  4. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 20.11.2014 tarihli ve 2014/289 Esas, 2014/6702 Karar sayılı kararıyla davacı tarafından davalı yüklenicinin yaptığı A bloğun 10-11.09.2009 tarihinde Konya’da meydana gelen depremde zarar gördüğü ve güçlendirilmesi gerektiğinden bahisle güçlendirme bedelinin tahsili için talepte bulunulduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucu davalının sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemece yeterli araştırma yapılarak hüküm kurulduğundan söz edilemeyeceği, davalı yüklenicinin yapımını üstlendiği A blokta herhangi bir hasar bulunmadığını, güçlendirme yapılmasına gerek bulunmadığını, binanın projeye ve projede belirlenen teknik kurallara uygun yapıldığını ve binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliğinde yer alan ilke ve kurallara uygun imalât yapıldığını savunduğuna göre yargılama yapılırken bu hususların üzerinde durulması gerektiği, gerçekten de dosyada mevcut belediye yazılarından da anlaşıldığı üzere dava konusu edilen binanın inşaat ruhsatı 1987 yılında alındığı ve 13.10.1992 yılında iskan ruhsatının alınarak kullanılmaya başlanmış olup, binanın yapımı sırasında 1975 yılı Deprem Yönetmeliğinin yürürlükte olduğu, davalı yüklenicinin sorumluluğunun bu Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında bu tür bir inceleme ve yeterli değerlendirme yapılmadığı gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.

3.Mahkemenin 21.15.2015 tarihli ve 2015/114 Esas, 2015/338 Karar sayılı kararı ile taraflar arasında davalı yüklenicinin sorumluluğunun 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği ile sınırlandırılmış olmadığı, taraflar sınırlandırmadığına göre Yargıtay bozma ilamı davalının sorumluluğunun 1987 yılında yapılmaya başlanmış 1992 yılında iskan ruhsatı alınmış bina nedeniyle haksız bir şekilde daraltıldığını belirterek bozma ilamına karşı direnilmesine karar verilmiştir.

  1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.2020 tarihli ve 2017/15-254 Esas, 2020/6 Karar sayılı kararıyla dava konusu edilen binanın inşaat ruhsatının 1987 yılında, iskân ruhsatının ise 13.10.1992 yılında alınarak yapının kullanılmaya başlanıldığı, binanın yapımı sırasında 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği’nin yürürlükte olduğu hususlarında bir anlaşmazlık bulunmadığı, dosya kapsamında yapının yürürlükte olan yönetmelik hükümlerinden daha üstün nitelikte yapılacağına dair bir sözleşme bulunmayıp, bu yönde bir iddia da yer almadığı, yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin 2007 tarihli Deprem Yönetmeliği’ne göre yapıldığı, 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği’nin yürürlükte olduğu sırada bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde inşa edilen binada, yüklenicinin yapım ve teslimden sonra meydana gelen gelişmeleri bilmesi ve öngörmesinin kendisinden beklenemeyeceğinden, sonradan yürürlüğe girip yüklenicinin sorumluluklarını arttıran aleyhe hükümlerin de yüklenicilere uygulanamayacağının açık olduğu bu nedenle yüklenicinin sorumluluğu ve özen borcunun, binanın yapımı ve teslimi sırasında yürürlükte bulunan 1975 yılı Deprem Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, ne var ki dosya kapsamında bu yönde bir değerlendirme yapılmadığı, eksik araştırma ve inceleme ile oluşturulan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğu belirtilerek direnme kararının Özel Daire bozma kararında yer alan ve yüklenicinin özen yükümlülüğü ve Bilirkişilik Kanunu kapsamında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.

  1. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere A blokta bulunan binada hasarın meydana gelmediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalının basiretli iş adamı gibi davranmadığını, küçük bir depremde A blokta çatlamalar ve patlamaların oluştuğunu, alınan karot ölçümleride A ve B bloklar için normal değerlerden çok düşük olduğu için belediye ve kaymakamlık ve valiliğin yapılmasını zorunlu kıldığını, son bilirkişilerin binada sanki keyfi işlem yapılıp, para harcanmış sandığını, mahkeme kararında bozma ilamına uygun inceleme yapılmadan karar verildiğini, deprem yönetmeliğine göre C 20 altındaki kolon karotları riskli guruba girdiğini, dava konusu A bloğun karotunun 18 civarı ve riskli olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalât nedeniyle doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 maddesi, 438. maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439. maddesinin ikinci fıkrası, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 vd. maddeleri.

  1. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 Sayılı Kanun’un geçici 3. maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 Sayılı Kanun’un 428. maddesiyle 439. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 2.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle bozma ilamına uyularak alınan bilirkişi raporunda dava konusu blokta zarar oluşmadığının tespit edilmiş olmasına, bozma ilamından önce alınan rapordaki can güvenliğinin olmadığına dair belirlemenin yetersiz kesit ile ilgili olduğu ve bunun proje müellifinin sorumluluğunda bulunduğunun ve raporlardaki incelemenin 2007 yılı deprem yönetmeliği uyarınca yapıldığının anlaşılmasına göre davacılar vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. SONUÇ : Açıklanan sebeple; Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA, Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ilgiliden alınmasına, Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,14.09.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. Danıştay 6. Daire E. 2021/3530 K. 2021/8527 T. 17.6.2021

ÖZETDava, otelin depremde yıkılması sonucu davacıların çocuğu/kardeşinin vefat etmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalı idarelerin hizmet kusurlarının bulunduğu, vefat sebebiyle davacıların manevi olarak derin elem ve sıkıntı hissedeceği açık olmakla birlikte, duyulan bu ızdırabın karşılığı olarak hükmedilecek manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak ve maddi kayıplarla orantılı olacak ve aynı yapıda bulunan vefat etmiş diğer konukların yakınlarına verilenden farklı olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. İdare Mahkemesince kabul edilen manevi tazminat miktarının belirtilen hususlara dikkat edilerek takdir edildiği, aynı yapıda vefat eden diğer kişilerin yakınları tarafından açılan emsal davalarda da vefat eden kişinin anne ve babası için 30.000,00-TL, kardeşi için ise

T.C. Danıştay 6. Daire E. 2021/3530 K. 2021/8527 T. 17.6.2021

ÖZET : Dava, otelin depremde yıkılması sonucu davacıların çocuğu/kardeşinin vefat etmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 

Davalı idarelerin hizmet kusurlarının bulunduğu, vefat sebebiyle davacıların manevi olarak derin elem ve sıkıntı hissedeceği açık olmakla birlikte, duyulan bu ızdırabın karşılığı olarak hükmedilecek manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak ve maddi kayıplarla orantılı olacak ve aynı yapıda bulunan vefat etmiş diğer konukların yakınlarına verilenden farklı olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. İdare Mahkemesince kabul edilen manevi tazminat miktarının belirtilen hususlara dikkat edilerek takdir edildiği, aynı yapıda vefat eden diğer kişilerin yakınları tarafından açılan emsal davalarda da vefat eden kişinin anne ve babası için 30.000,00-TL, kardeşi için ise 15.000,00-TL manevi tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, İdare Mahkemesince verilen kararın manevi tazminata ilişkin kriterlere uygun olduğu sonucuna varıldığından, kararın bu kısmının kaldırılarak istinaf başvurusunun kabulü yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır. 

İstemin Konusu : Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 19/02/2021 tarih ve E:2019/1639, K:2021/313 Sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. 

Yargılama Süreci : 

Dava konusu istem: Van İli, Merkez İlçesi, Cumhuriyet Caddesi, 26 pafta, 925 ada, 83 Sayılı parsel üzerinde yer alan B. Oteli’nin 09/11/2011 tarihinde meydana gelen depremde yıkılması sonucu davacıların çocuğu/kardeşi olan C. E.’in vefat etmesi olayında, ülkemizin riskli deprem kuşağında yer aldığı ve deprem meydana gelmeden önce deprem riski bulunan bölgelerle ilgili gereken tedbirlerin alınması konusunda idarenin yükümlülüğünün olduğu, 23/10/2011 tarihinde meydana gelen birinci depremden sonra gerekli tedbirlerin alınmadığı, birinci deprem akabinde tutulan ön hasar raporunda B. Oteli’nin sağlam olduğuna dair rapor düzenlendiği ve davacının, söz konusu otelde konakladığı, genel hayata etkililik ilkelerine uyulmadığı, bu nedenle idarenin tazmin sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık olmak üzere davacı anne Nurten E. için 95.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 75.000,00 TL manevi tazminat, baba M. A. E. için 70.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 75.000,00 TL manevi tazminat, kardeşlerden K. E. için 30.000,00 TL manevi tazminat, Tuncel E. için 30.000,00 TL manevi tazminat, Sinem E. için 15.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminat, Bilge A.için 30.000,00 manevi tazminat olmak üzere toplamda 180.000,00 TL maddi ve 270.000,00 TL manevi tazminatın 23/10/2011 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Van 1. İdare Mahkemesince verilen 09/03/2017 tarih ve E:2013/380, K:2017/507 Sayılı kararda; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki kararına karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, istinaf başvurusunun kabulü, mahkeme kararının kaldırılması yolundaki Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 30/03/2018 tarih ve E:2017/915, K:2018/602 Sayılı kararı üzerine, Van 1. İdare Mahkemesi’nin 06/05/2019 tarih ve E:2018/2344, K:2019/1016 Sayılı kararıyla; maddi tazminat isteminin 139.731,23 TL’lik kısmının kabulü, fazla ilişkin kısmının ve bu kısma ilişkin faiz taleplerinin reddi; manevi tazminat isteminin, 120.000,00-TL’lik kısmının kabulü, fazlaya ilişkin kısmının ve bu kısma ilişkin faiz taleplerinin reddine karar verilmiştir. 

Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesince verilen temyize konu kararda; tarafların maddi tazminata yönelik istinaf istemlerinin reddine, anılan kararın manevi tazminata yönelik davalı idarelerin istinaf başvurularının reddine, davacıların istinaf başvurusunun ise kabulüne, kararın bu kısmının kaldırılmasına, aynı olay sebebiyle açılan ve kesinleşmiş olan yargı kararlarında verilen manevi tazminat tutarları, emsal kararlar ile bakılan davada verilen karar tarihi arasında geçen süre içindeki paranın güncel değeri, ölen kişilerin davacılara olan yakınlığı gerekçesiyle manevi tazminat miktarı artırılarak 200.000,00.-TL’lik kısmının kabulüne, 70.000,00.-TL’lik kısmının ise reddine karar verilmiştir. 

Temyiz Edenlerin İddiaları :

1- ) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, usule ilişkin olarak davanın husumet nedeniyle reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise zarara yol açtığı iddia edilen olayda kusurlarının ve sorumluluklarının olmadığı, kusur oranlamasına ilişkin bilirkişi raporunun emsal dosyalardaki raporlar ile çelişkili olduğu, zarar miktarının hesaplanmasında kaçınılmazlık indiriminin uygulanmadığı, manevi tazminat miktarının zenginleşmeye yol açacak nitelikte fahiş olduğu, adli yargıda açılan davalarda hükmedilen tazminatların dikkate alınmadığı, yargılama gideri ve vekalet ücretine kusur oranına göre hükmedilmediği belirtilerek İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

 2- ) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından, davaların Valilik husumetiyle görülmesi gerektiği, kendilerine kusur ve sorumluluk atfedilemeyeceği, maddi ve manevi tazminata miktarlarının fahiş olduğu, manevi tazminata faiz yürütülmesinin hukuka aykırı olduğu ve yargılama giderlerinde belirtilen harçlardan muaf oldukları ileri sürülmektedir. 

3- ) Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, usule ilişkin olarak davanın süresinde açılmadığı, esasa ilişkin olarak ise; olayda kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, zararın oluşmasına neden olan depremin mücbir sebep olduğu ve illiyet bağını ortadan kaldırdığı, aleyhlerine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, manevi tazminata başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

 4- ) Van Valiliği tarafından, öncelikle usule ilişkin olarak davanın süre aşımı ve husumet nedeniyle reddinin gerektiği, esasa ilişkin olarak ise; hizmet kusuru koşullarının oluşmadığı, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda, kamu görevlileri aleyhine dava açılmadığı, idareye izafe edilebilecek kusur ve sorumluluklarından bahsedilemeyeceği, tazminat miktarlarının fahiş ve zenginleşmeye yol açacak miktarda olduğu belirtilerek İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. 

5- ) Davacılar tarafından, manevi tazminatın kısmen reddinin hatalı olduğu, olayda ölüm gerçekleştiği, dolayısıyla istemin kabulüne karar verilmesi gerektiği, hükmedilen vekalet ücretinin ise her bir davacı için ayrı ayrı verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunmaları : 

1- ) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, temyiz dilekçelerinde belirtilen hususların kabul edilmesi, davacıların temyiz istemlerinin ise reddi gerektiği savunulmuştur.

 2- ) Davacılar tarafından ise; temyiz taleplerinin kabulüyle davalıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur. 

3- ) Diğer davalılardan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Van Valiliği tarafından savunma verilmemiştir. 

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ : Davalıların temyiz istemlerinin kabulüyle Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İnceleme ve Gerekçe: 

MADDİ OLAY : Van İli, Merkez İlçesi, Cumhuriyet Caddesi, 26 pafta, 925 ada, 83 Sayılı parsel üzerinde yer alan B. Oteli’nin 09/11/2011 tarihinde meydana gelen depremde yıkılması sonucu davacıların çocuğu/kardeşi olan C. E.’in enkaz altında kalarak vefat etmesinde, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen toplamda 180.000,00 TL maddi ve 270.000,00 TL manevi tazminatın 23/10/2011 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir. 

Bunun üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT: 

Anayasa’nın 125.maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır. 

HUKUKİ DEĞERLENDİRME: 

Temyize konu İdari dava Dairesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmında 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır. 

Kararın manevi tazminata ilişkin kısmına gelince; 

Manevi tazminat, patrimuanda ( malvarlığında ) meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tatmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığından miktarının, maddi kayıplarla orantılı olacak ve zenginleşmeye de yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. 

Olayda, meydana gelen deprem sonucunda yıkılan yapıda ( B. Oteli ) konaklayan, davacıların çocuğu/kardeşi olan C. E.’in vefat etmesi nedeniyle yapılan yargılama sonucunda davalı idarelerin de hizmet kusurlarının bulunduğu, vefat sebebiyle davacıların manevi olarak derin elem ve sıkıntı hissedeceği açık olmakla birlikte, duyulan bu ızdırabın karşılığı olarak hükmedilecek manevi tazminatın, yukarıda belirtilen niteliği gereği zenginleşmeye yol açmayacak ve maddi kayıplarla orantılı olacak ve aynı yapıda bulunan vefat etmiş diğer konukların yakınlarına verilenden farklı olmayacak ve zenginleşmeye yol açmayacak, fakat olay karşısında duyulan acıyla da orantılı şekilde belirlenmesi gerekmektedir. 

Uyuşmazlıkta; İdare Mahkemesince kabul edilen manevi tazminat miktarının belirtilen hususlara dikkat edilerek takdir edildiği, aynı yapıda vefat eden diğer kişilerin yakınları tarafından açılan emsal davalarda da vefat eden kişinin anne ve babası için 30.000,00-TL, kardeşi için ise 15.000,00-TL manevi tazminata hükmedildiği ( Örneğin, Van 2. İdare Mahkemesi’nin davanın kısmen kabul, kısmen reddi yolunda verilen 22/02/2018 tarihli, E:2013/1361, K:2018/328 Sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesince verilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin 27/05/2019 tarihli, E:2018/2164, K:2019/1024 Sayılı kararın yapılan temyiz incelemesi neticesinde Dairemizin 23.09.2020 günlü, E:2019/17281, K:2020/8088 ile onanarak kesinleştiği; yine Van 3. İdare Mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddi yolunda verilen 19/02/2016 tarihli, E: 2014/474, K: 2016/158 Sayılı kararına karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesinin 15.06.2017 günlü, E:2017/108, K:2017/4127 Sayılı kararı ile temyize konu kararın onandığı ) anlaşılmıştır.

Bu itibarla, İdare Mahkemesince verilen kararın manevi tazminata ilişkin kriterlere uygun olduğu sonucuna varıldığından, kararın bu kısmının kaldırılarak istinaf başvurusunun kabulü yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

  1. 2577 Sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacıların temyiz isteminin ise reddine,
  2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin Mahkeme kararının maddi tazminata yönelik olarak taraflarca yapılan istinaf başvurularının reddi ile manevi tazminata yönelik olarak yapılan davalıların istinaf başvurusunun reddi, davacıların istinaf başvurusunun ise kabulü yolundaki temyize konu Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 19/02/2021 tarih ve E:2019/1639, K:2021/313 Sayılı kararının; manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA, maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmının ise ONANMASINA,
  3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 17.06.2021 tarihinde esas yönünden oybirliği, manevi tazminata faiz yürütülmesi yönünden oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY ( X ): Bir maddi zararın giderilmesine yönelik açılan tam yargı davalarında, tazminat kişinin mal varlığındaki zararın oluştuğu an itibariyle karşılanması gerektiğinden, istenilecek olan tazminatın gecikerek ödenmesi nedeniyle para değerinde enflasyondan dolayı meydana gelebilecek azalmayı karşılamaya yönelik olarak faize hükmedilmelidir. Maddi zararlar, mal varlığında meydana gelen ve para ile değerlendirilebilen bir azalmayı ifade ettiklerinden, bu azalma miktarının idare tarafından telafi edilmediği süre içinde ayrıca enflasyon nedeni ile de kayba uğrayacağı açıktır. Manevi zararlar ise, mal varlığında meydana gelen somut bir azalma olmayıp, kişinin manevi varlığında ortaya çıkan olumsuzluklar olduğundan, manevi tazminat değerinin yargılama sonucu para olarak belirlenmesi zarara uğrayanı tatmin ve de bu zararın meydana getireni cezalandırma aracı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu itibarla, ilk defa yargı kararıyla para olarak değerlendirilebilen bir manevi tazminatın önceden davalı idarece belirlenmesi ve de ödenmesinin mümkün olmaması nedeniyle, ödemede gecikmeden bahsedilemeyeceği gibi, manevi tazminat, esasen bütün hususlar dikkate alınarak “takdiren” belirlendiğinden manevi tazminata faiz uygulanmaması gerektiği oyuyla kararın bu kısmına katılmıyorum.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir