Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.06.2021 Tarih, 2017/146-E, 2021/835-K 

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü; 

I. YARGILAMA SÜRECİ 

Davacı İstemi: 4. Davacı vekili; müvekkili şirketin sigortalısı…Finansal Kiralama A.Ş.’ye ait makinenin Çin’den Nazilli’de bulunan fabrika sahasına sağ lam olarak getirildiğini, makinenin fabrika montaj yerine taşınması için davalı ile anlaşma yapıldığını, makinenin davalıya ait vinç yardımıyla indirilirken düşmesi nedeniyle hasara uğradığını, olay neticesin de tespit edilen 549.925 USD hasar bedelinin sigortalısına ibraname karşılığı ödendiğini, müteselsil sorumluluk esaslarına göre halefiyet ilkesi gereğince rücuen tazminat haklarının olduğunu ileri sürerek sigortalıya ödenen 549.925 USD’nin ödeme tarihindeki TL karşılığı olan 1.062.000TL’nin 14.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; müvekkili şirket operatörlerinin halat bağlama işle mine karışmadıklarını, işlemlerin imalatçı-satıcı yabancı şirket mühendisleri ile alıcı şirket çalışanları tarafından yapıldığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. 

Mahkeme Kararı: 6. …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2014 tarihli ve 2014/242 E., 2014/600 K. sayılı kararı ile; alıcı ile satıcı arasında akdedilen sözleşme gereğince ithal edilen makinenin montaj işleminin imalatçı-satıcı şirket mühendisleri tarafından yapılacağının kararlaştırıldığı, hasarın makinenin imalatçı şirketin belirlediği yükleme ve taşıma yönteminin vinç operatörüne uygulatılmaması nedeniyle meydana geldiği, makinenin hassas ve ayarlı bir makine olduğu, bu sebeple vinç operatörünün inisiyatifinde indirilemeyeceği, bu hâliyle makineyi indirme ve yerine koyma işinin montaj kapsamında olduğu, montajın ise imalatçı-satıcı şirket mühendisleri tarafından yapılması gerektiği, böyle bir makinenin vince bağlanması, kaldırılması ve vinçle indirilmesi sırasında özel bir teknik bilgi gerektiği, bu işin vinç operatörünün inisiyatifine bırakılamayacağı, bu hâliyle davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı: 

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.11.2015 tarihli ve 2015/3612 E., 2015/11731 K. sayılı kararı ile; “…Dava, Makine Kırılması … Sigorta Poliçesi’nden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin olup, davacı vekili blower makinesinde oluşan hasarın, vinç operatörlerinin teknik bilgiye sahip olmamaları ve gerekli tedbirleri almamaları nedeniyle meydana geldiğini ileri sürmüş, davalı ise hasarın taşıma sırasında imalatçı firmanın ve alıcı firma çalışanlarının halat bağlama işini gerektiği gibi yapmamaları sonucu oluştuğunu savunmuştur. Mahkeme ce, makinenin indirilmesi ve montajlanacak yere konmasının, özel ve teknik bilgi gerektirip montaj kapsamında olduğu gerekçesiyle kusurun tamamı imalatçı firmaya izafe edilerek karar verilmiştir. Oysa taşıyan, makineyi sağlam taşımak ve indirmekle yükümlü olup, bağlanan halatların makine ağırlığına göre yeterli dayanıklılığa sahip olup olmadıklarını denetlemesi ve yükü kaldırma şeklini tespit etmesi gerekirken; sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Bu nedenle oluşan hasardan sadece üretici firmanın sorumlu olduğu yönünde karar verilemez. Bu durumda, gerek taşıyan gerekse üretici firmanın sorumluluklarını ve kusur oranlarını belirleyen 3 kişilik uzman bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken 21/11/2012 tarihli ekspertiz raporu ile aynı doğrultudaki bilirkişi raporundan ayrılarak karar verilmesi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiş tir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur. 

Direnme Kararı: 9. …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.03.2016 tarihli ve 2016/61 E., 2016/159 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, dava konusu makinenin yurt dışından ithal edildiği, imalatçı şirket mühendislerinin de makinenin montajını yapmak amacıyla gönderildiği, mühendislerin makinenin özelliğini bilmelerine rağmen makine halat ile bağlanırken davalıyı yönlendirmedikleri, halat bağlama işlemini davalının yaptığı, ancak makinenin ağırlığını bilemeyeceğinden bağlamış olduğu halatın koptuğu, davalının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği gerekçesiyle diren me kararı verilmiştir

Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

II. UYUŞMAZLIK 

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu ithal edilen makinenin montaj işlemlerinin imalatçı-satıcı şirket tarafından yapılacak olması ve imalatçı şirketin mühendislerinin de olay yerinde bulunması karşısında, davalının dava konusu makineyi montaj yerine taşırken halat kopması nedeniyle hasarlanması sonucunda davalıya kusur izafe edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 

III. GEREKÇE 

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taşıma sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. 

13. Öncelikle belirtilmelidir ki; hem mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK) hem de yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) hükümleri, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) anlamında için de yabancılık unsuru bulunmayan hâllerde uygulanacaktır. Yabancılık unsuru bulunan uyuşmazlıklarda ise öncelikle Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri (CMR, CIV/CIM) doğrudan tatbik edilecek; ayrıca MÖHUK hükümlerine göre tarafların yapmış oldukları hukuk seçimleri de dikkate alınacaktır. Bu itibarla somut olayda yabancılık unsuru bulunmadığı için olay ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 

14. Taşıma işleri, 6102 sayılı TTK’nin dördüncü kitabında 850 ilâ 930. maddeleri arasında düzenlenmiş olmakla birlikte taşıma sözleşmesinin tanımına yer verilmemiştir. Ayrıca taşıma hukukuna ilişkin diğer özel düzenlemelerde de taşıma sözleşmesinin tanımı yer almamaktadır. Ancak 6102 sayılı TTK’nin 850/1 maddesinde taşıma sözleşmesinin tarafı olan taşıyıcı; “taşıma sözleşmesiyle eşya veya yolcu taşıma işini veya ikisini birlikte üstlenen kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkılarak taşıma sözleşmesi; “ücret karşılığında taşıyıcının eşyayı bir yerden bir yere taşımayı, yolcuyu ise bir yerden bir yere götürmeyi taahhüt ettiği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme” olarak tanımlanabilir. Buna göre taşıma sözleşmesinin temel unsurları taşıyıcının taşıma taahhüdünde bulunması ve gönderenin veya yolcunun ise taşıma ücretini ödemeyi borçlanmasıdır (6102 sayılı TTK, m. 850/2).

15. Taşıma sözleşmesinde gönderenin veya yolcunun temel edimi taşıma ücretidir. Taşıma ücret karşılığında yapılır ve ücret içermeyen taşımalar hatır taşıması olarak adlandırılır. Hatır taşıması ise taşıma hukuku mevzuatı açısından taşıma sözleşmesi olarak değerlendirilemez. Bunun la birlikte taşıma işi bir ticari işletme faaliyeti olduğundan taşıma ücreti kararlaştırılmamış olsa dâhi 6102 sayılı TTK’nin 20. maddesi gereğince taşıyıcı uygun bir ücret talep edebilecektir. 

16. Taşıma sözleşmesinde taşıyıcı yönünden ortaya çıkan temel edim ise taşıma işinin taahhüt (üstlenme) edilmesidir. Taşıma taahhüdü, taşınacak olan eşya, yolcu ve yolcu ile bagaj olmasına bağlı olarak değişir. Zira taşınanın eşya ve insan olmasına göre taşımadaki yan edimler değişmekte ve sorumluluk da aynı şekilde farklılaşmaktadır. 

17. Eşya taşımalarında taşıyıcının taahhüdü, eşyayı kendi gözetimi ve sorumluluğu altında bir yerden başka bir yere nakletmeyi ve orada gön derilene teslim etmeyi ifade etmektedir. Taşıyıcının taahhüdünü yerine getirebilmesi için sözleşme konusu eşyanın, taşıyıcının muhafaza ve kont rolüne bırakılması gereklidir. Bu itibarla taşıyıcı, sözleşmede belirlenen taşıma süresi içerisinde taşınmak üzere kendisine bırakılan eşyayı muhafaza etmekle yükümlüdür. Başka bir deyişle taşıyıcı, eşyayı kararlaştırılan şartlarla bir yerden başka bir yere taşıma yanında, ayrıca muhafazası altındaki eşyanın her türlü tehlikeye karşı korunması için de gerekli özeni göstermek zorundadır. Taşıyıcının özen borcunun ihlali sözleşmeden doğan bir sorumluluk olup, taşıyıcının bu sorumluluğu, yükün taşıyıcı veya onun adına teslim almaya yetkili bir temsilci tarafından teslim alınmasıyla başlar ve yükün teslim edilmesine kadar devam eder. Bu husus 6102 sayılı TTK’nin 875/1 maddesinde “taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” şeklinde belirtilmiştir. Öte yandan 6102 sayılı TTK’nin 879. maddesi gereğince taşıyıcı; kendi adamlarının veya taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasında ki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. 

18. Bununla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 875/1 maddesi ile düzenlenen taşıyıcının eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumluluğu, 6102 sayılı TTK’nin 876 ve 878. maddeleri ile hafifletilmeye çalışılarak genel ve özel olarak sorumluluktan kurtulma hâlleri düzenlenmiştir. Genel olarak sorumluluktan kurtulma hâli 6102 sayılı TTK’nin 876. maddesinde; “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre taşıyıcı, tedbirli bir taşıyıcının gösterebileceği özen gösterilmiş olsaydı bile zıya, hasar veya gecikme yine de meydana gelecekse ve taşıyıcı bu durumu kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulacaktır. 

19. Özel olarak sorumluluktan kurtulma hâli ise 6102 sayılı TTK’nin 878. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zıya, hasar veya teslimdeki gecikme; sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması; gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama; eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması; eşyanın, özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yolu ile kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği; taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz etiketlenmesi; canlı hayvan taşınması; Gümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. 

20. Eşyanın zıya veya hasara uğraması ya da taşıma süresinin aşılması nedeni ile bir zararın doğması durumunda, sorumluluktan kurtulma sebepleri ile sorumluluktan kurtulamayan taşıyıcı meydana gelen zararı tazmin etmek zorundadır. Tazminatın nasıl belirleneceği 6102 sayılı TTK’nin 880 ve 881. maddelerinde düzenlenmiş; ayrıca 6102 sayılı TTK’nin 875/2 maddesi gereğince zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınacaktır. 

21. 6102 sayılı TTK’nin 880. maddesi gereğince taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanacak; eşyanın hasara uğraması hâlinde ise onun taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki fark tazmin edilecektir. Eşyanın değeri ise piyasa fiyatına göre, bu yoksa aynı tür ve nitelikteki malların cari değerine göre belirlenecektir. Ayrıca taşıyıcı, eşyanın zıyaı veya hasarı hâlinde, tazminattan başka, zararın saptanması için yapılması zorunlu olan giderleri de tazminle yükümlüdür (6102 sayılı TTK, m. 881). 22. 6102 sayılı TTK ile 6762 sayılı TTK’nin aksine taşıyıcının sorumluluğu, milletlerarası sözleşmelere paralel olarak sınırlandırılmıştır. Buna göre taşıyıcının eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlar nedeniyle ödeyeceği tazminat miktarı 6102 sayılı TTK’nin 882. maddesinde belirtilen sorumluluk sınırlarını geçemez. 6102 sayılı TTK’nin 882. maddesi; “(1) Gönderinin tamamının zıyaı veya hasarı hâlinde, 880 ve 881 inci maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. (2) Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; a) Gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, b) Gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. (3) Taşıyıcının, taşıma süresinin aşılmasından doğan sorumluluğu, taşıma ücretinin üç katı ile sınırlıdır. (4) Özel Çekme Hakkı, eşyanın taşıma amacıyla taşıyıcıya teslim edildiği tarihteki veya taraflarca kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine göre Türk Lirasına çevrilir.” hükmünü haizdir. Buna göre eşyanın tamamının veya bir kısmının zıyaı veya hasarı halinde 880 ve 881. maddeleri gereğince hesaplanan tazminat, eşyanın tamamının veya değerini kaybeden kısmının net olma yan ağırlığının (brüt ağırlığının) her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkı’nı (SDR) karşılayan tutar ile sınırlandırılmıştır. Gecikme hâlinde ise taşıyıcının sorumluluğu taşıma ücretinin üç katı ile sınırlıdır. 

23. Hemen belirtilmelidir ki, 6102 sayılı TTK’nin 886. maddesi gereğince zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı, sorumluluktan kurtulma hâllerin den ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır. 

24. Bu aşamada davacı tarafından müteselsil sorumluluk hükümleri kapsamında tazminat talebinde bulunulduğu gözetildiğinde müteselsil sorumluluk kavramından bahsedilmesinde yarar bulunmaktadır. 

 

25. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 61. maddesi gereğince müteselsil sorumluluk, birlikte bir zarara sebebiyet veren veya aynı zarar dan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olan ancak zararın hangi kısmın dan sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kişinin oluşan zararın tamamını ifa etmekle yükümlü olmasıdır. Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olması durumunda doğan bu zarar, aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep”, kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanun da olabilir. Bununla birlikte birden çok kişinin aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumluluğu da söz konusu olabilir. Aynı zararı doğuran çeşitli sebepler, kusur sorumluluğu (haksız fiil), sözleşme veya kusursuz sorumluluk (kanun) hâllerinden kaynaklanabilir. Bu suretle birden çok zarar verenlerden biri aynı zararı haksız fiil, diğeri sözleşme bir başkası da özen veya tehlike sorumluluğuna göre tazmin etmek zorunda kalabilecektir. 

26. Aynı zararı birden çok kişinin tazmin yükümlülüğünün doğması hâlinde zarar görenle zarar verenler arasındaki ilişkiye “dış ilişki”; zararın tazmin edilmesinden sonra zarar verenlerin kendi aralarındaki ilişkiye ise “iç ilişki” denilmektedir. Müteselsil sorumlulukta dış ve iç ilişki 6098 sayılı TBK’nin 61 ve 62. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu kapsam da müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir müteselsil borçluluk ilişkisi olduğundan, dış ilişkide 6098 sayılı TBK’nin 163. maddesi gereğince alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Bu durumda borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam edecektir. Böylece zarar gören tazminat davasını, en sağlam ispat araçlarına sahip olduğu zarar verene karşı açabileceği gibi, tazminatı ödeme gücü en fazla olan zarar verene karşı da açabilir. Bu sayede zarar gören zarar verenlerden her birini ayrı ayrı dava edip sayısız zahmetlere katlanacağı yerde tamamı aleyhine açacağı bir tek dava ile de kolayca sonuca ulaşabilir (Eren, Fik reT: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, … 2017, s. 840). 

27. Zarar gören 6098 sayılı TBK’nin 163. maddesine dayalı olarak zararının tamamını müteselsil sorumluların birinden ya da bir kaçından talep etmesi durumunda müteselsil sorumlular diğer sorumlulardan talepte bulunulması gerektiği ya da zarardan kusurları oranında sorumlu olmaları gerektiği savunmasında bulunamazlar. Ancak bireysel sorumlulukta olduğu gibi müteselsil sorumlulukta da zarar görenin talebine karşı bazı durumlarda savunma sebepleri mevcut olabilir. Bu husus 6098 sayılı TBK’nin 164. maddesinde “Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre anılan madde gereğince zarar verenlerin ileri sürebileceği def’îler, ortak ve kişisel def’îler olarak ikiye ayrılmıştır. Buradaki def’îlerin, itirazları hatta takas beyanı gibi yenilik doğuran hakları da kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerekir. Bütün zarar verenleri ilgilendiren ve onların hepsi için tazminattan kurtulma ya da belirli bir oranda indirim imkânı tanıyan def’iler ortak def’îlerdir. Bu def’îler daha çok zarar görenin durum ve davranışlarıyla ilgilidir. Örneğin ortak def’î, zarar görenin ortak veya kişisel kusuru, yüksek gelir durumu, bünyevi istidadı, zarara razı olması ve bazı umulmayan olaylar şeklinde ortaya çıkabilir. Kişisel def’iler ise sadece bu defîye sahip olan zarar vereni ilgilendirir ve tazminattan kurtulma veya indirim sadece onun lehinedir. Örneğin takas, ayırt etme gücünden yoksunluk, zamanaşımı, ibra, zarar görenin o sorumlu açısından teselsülden vazgeçmesi veya zarar verenin kusurun diğer müteselsil sorumlularda olduğu kendisinin kusursuz olduğu savunması kişisel def’î niteliğindedir. 

28. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin sigortalısı…Finansal Kiralama A.Ş. ile dava dışı … Gıda İhtiyaç Maddeleri Su ve Meşrubat San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesine konu Çin’de üretilen ve ithal edilen pet şişe imalatına ilişkin makinenin Çin’den kiracının Nazilli’de bulunan fabrikasına taşındığı, anılan makinenin davacı şirket ile…Finansal Kiralama A.Ş. arasında yapılan leasing … paket sigorta sözleşmesi kapsamında bulunduğu, davalı ile dava dışı kiracı şirket arasında yapılan sözleşme gereğince tırların üzerinde yer alan makine ve ekipmanlarının davalı ta rafından 05.06.2012 tarihinde fabrika sahasına indirildiği, makinenin montaj sahasına taşınması için imalatçı Çin’li şirketin mühendislerinin beklendiği, mühendislerin gelmesi üzerine 02.07.2012 tarihinde makinenin fabrika sahasından montaj yerine taşınması sırasında halat kopması nedeniyle düşerek hasara uğradığı, bu nedenle davacı tarafından sigortalısına 594.925 USD ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. 

29. Davalı ile dava dışı kiracı arasında makine ve ekipmanının tırların üzerinden indirilmesi ve fabrika sahasından montaj yerine taşınması hususunda taşıma sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşme gereğince davalı tarafından kiracı adına 4.130TL fatura düzenlendiği dosya kapsamı ile sabittir. Dava konusu makinenin satışına ilişkin…Finansal Kiralama A.Ş. ile imalatçı Çin’li şirket arasında yapılan satış sözleşmesi gereğince de gerekli şartların hazırlanması hâlinde montaj ve devreye alma işlemlerinin imalatçı şirketin mühendisleri tarafından 45 gün içerisinde gerçekleştirileceğinin kararlaştırıldığı, bu nedenle makine ve ekipmanlarının 05.06.2012 tarihinde fabrika sahasına indirilmesine rağmen montaj yapılabilmesi için mühendislerin beklendiği görülmektedir. 

30. İmalatçı şirketin mühendislerinin gelmesi üzerine fabrika sahasında bulunan makine ve ekipmanlarının paketleri açılarak davalı tarafından montaj yerine taşınmaya başlanmıştır. Yaklaşık on beş ton ağırlığında olan dava konusu makinenin taşınması sırasında ise iki ayrı vinç kullanılmaya çalışılmış ve neticede davalı tarafından kısaltıldığı iddia edilen halatların kopması üzerine yere düşen makine hasarlanmıştır. Dosya kapsamında yer alan …2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/131 D.İş. sayılı dosyasında yer alan bilirkişi raporunda; dava konusu makinenin üzerinde ağırlığının 29.500 kg yazdığı, oysa bu ağırlığın tüm sistemin ağırlığı olduğu, makinenin ağırlığının ise yaklaşık 15.000 kg olduğu, makineyi yerine koymanın montaj kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, oluşan hasarın makinenin imalatçı şirketin belirlediği yükleme ve taşıma yönteminin vinç operatörüne uygulatılmaması nedeniyle meydana geldiği, bu nedenle imalatçı şirketin asli, davalı şirketin ise tali kusurlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Öte yandan dosya kapsamında yer alan ekspertiz raporunda ise hasarın davalı ile imalatçı şirketin ağır kusurları nedeniyle meydana geldiği belirtilmiştir. 

31. Bu kapsamda eldeki davada; davacı tarafından davalının meydana gelen hasar nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülerek sigortalısına ödenen tazminatın tamamı müteselsil sorumluluk hükümleri kapsamında davalıdan talep edilmiştir. Dava konusu hasarın taşıma sözleşmesinin ifası sırasında meydana geldiği gözetildiğinde somut olaya 6102 sayılı TTK’nin taşıma sözleşmesine ilişkin hükümleri ile müteselsil sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu itibarla öncelikle tüm dosya kapsamı ve hasarın meydana geliş şekli gözetilerek davalının kusursuz olup olmadığı, kusurlu ise sorumluluktan kurtulma sebeplerinin bulunup bulunmadığı veya hangi miktarla sınırlı sorumlu olduğu hususlarının tespit edilmesi gerekmektedir. 

32. Bu durumda mahkemece, davalı tarafından kusursuz olduğunun savunulması ve davalının sorumluluktan kurtulma sebeplerinin bulunup bulunmadığı veya hangi miktarla sınırlı sorumlu olduğu hususlarının teknik bilgi gerektirmesi karşısında dava konusu uyuşmazlığın sadece hâkimin hukuki bilgisi ile çözümlenemeyeceği dikkate alınarak 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3 maddesinde belirtilen “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilir kişiye başvurulamaz” ilkesi de göz önüne alınmak suretiyle içerisinde taşıma konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunduğu bir heyetten rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. 

33. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir. 

IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

KARAR ÖZETİ: 

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 163. maddesine dayalı olarak zararının tamamını müteselsil sorumluların birinden ya da birkaçından talep etmesi durumunda müteselsil sorumlular, diğer sorumlulara karşı talepte bulunulması gerektiği ya da zarardan kusurları oranında sorumlu olmaları gerektiği iddiasında bulunamaz. 

Ancak bireysel sorumlulukta olduğu gibi müteselsil sorumlulukta da zarar görenin talebine karşı bazı durumlarda savunma sebepleri mevcut olabilir. Bu husus 6098 sayılı TBK’nin 164. maddesindeMüteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu maddeden, zarar verenlerin ileri sürebileceği def’îler, ortak ve kişisel def’iler olarak ikiye ayrılmıştır. Buradaki def’ilerin, itirazları hatta takas beyanı gibi yenilik doğuran hakları da kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerekir. 

Bütün zarar verenleri ilgilendiren ve onların hepsi için tazminattan kurtulma ya da belirli bir oranda indirim imkânı tanıyan def’iler ortak def’ilerdir. Bu def’iler daha çok zarar görenin durum ve davranışlarıyla ilgilidir. 

Yargıtay hukuk genel kurulu anılı kararında meydana gelen hasar nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülerek sigortalısına ödenen tazminatın tamamı müteselsil sorumluluk hükümleri kapsamında davalıdan talep edilip edilmeyeceği, talep edilecekse kusur durumunun irdelenmesi gerektiği, aksi durumda sorumluluktan kurtuluş kanıtının sunulmasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır. 

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir