- Minval Hukuk
- Tazminat Hukuku
- 2 Ocak 2024

İçerik Başlıkları
Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Nedeniyle Manevi Tazminat Davası
Basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı durumunda, temel kriter hukuka aykırılıktır. Yani, yapılan yayın hukuka, genel ahlak kurallarına ve kişilik haklarına uygun olmalıdır. Aksi halde zarar gören kişi tazminat talep edebilir.
Basın yayın organlarının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ihlalleri, geniş kitlelere ulaştığı için mağdurların manevi olarak zarar görmelerine, yıpranmalarına neden olur ve kişilerin manevi tazminat talep etme hakkı doğar. Bu tür davalar, genellikle medya üzerinden yapılan haber, yazı, fotoğraf veya benzeri yayınlar nedeniyle ortaya çıkar.
Kişilik Hakları Nelerdir?
Kişilik hakları, bireyin doğuştan sahip olduğu, devredilemez, dokunulamaz vazgeçilemez, mutlak haklarını ifade eder. İfade özgürlüğü, onur ve haysiyetin korunması, din ve düşünce hürriyeti, özel yaşamın korunması gibi haklar bireyin sahip olduğu kişilik haklarından bazılarıdır. Bu haklar, demokratik bir toplumsal düzenin temelini oluşturur. Toplumsal refah ve uyum, bireylerin haklarına saygı gösterilmesi ile sağlanabilir. Kişilik haklarının korunması, hukukun temel ilkelerinden biridir. Bireyler, kişilik haklarına saldırı durumunda hukuki yollara başvurma hakkına sahip olurlar.
Basın Özgürlüğü Nedir?
Basın özgürlüğü, medyanın haber yapma, bilgiyi yayma ve düşünceyi ifade etme konusunda bağımsız bir şekilde faaliyet gösterme hakkını ifade eder.
Basın özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Bu özgürlük, çeşitli görüşlerin ifade edilebilmesi, kamuoyunu bilgilendirmek, hükümeti denetlemek, eleştirmek ve farklı perspektifleri yansıtmak için önemlidir. Aynı zamanda, basının toplumda çeşitliliği desteklemesi ve bilgiye erişimi kolaylaştırması, demokratik süreçlerin sağlıklı bir şekilde işlemesine katkıda bulunur. Ancak basın özgürlüğü, etik prensiplere dayanır. Haber yaparken doğruluk, tarafsızlık ve dürüstlük gibi standartlara uyulması beklenir. Ayrıca, özgürlüklerin kötüye kullanılmasının diğer bireylerin haklarına zarar verebileceği bilinciyle, sınırlar ve yaptırımlar getirilebilir.
Basın Yayın Yoluyla Kişilik Hakları İhlal Edilebilir Mi?
Basın özgürlüğü; Basın Kanunu’nun 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
MADDE 3. — Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.
Basın yayın yoluyla kişilik hakları ihlal edilebilir ancak bu durum hukuka uygunluk ilkeleri çerçevesinde ve ifade özgürlüğü ile kişilik hakları arasındaki denge gözetilerek değerlendirilmelidir. Basın özgürlüğünün sınırlandırılmasının zaruri ve ölçülü olması gerekmektedir.
Özel yaşamın izinsiz yayınlanması, iftira veya hakaret içeren haberler, yanıltıcı bilgilerle kişinin itibarının zedelenmesi gibi durumlar basın yayın yoluyla kişilik haklarına müdahaleyi oluşturur. Bu gibi durumlarda kişilik hakkını ihlal edenler, çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.
Kişilik Haklarının İhlalinde Hukuka Uygunluk Nedenleri Nelerdir?
Hukuka uygunluk nedenleri, bir eylemin veya durumun yasal bir çerçeve içinde meşru kabul edilmesini sağlayan gerekçelerdir. Bu nedenlerin varlığı halinde kişilik haklarının ihlali hukuka uygun hale gelir. Kişilik haklarının ihlalinde başlıca hukuka uygunluk nedenleri şu şekilde sıralanabilir;
- Rıza: Kişisel bilgilerin kullanımı veya yayınlanması gibi durumlarda, bireyin açık ve özgür rızası mevcutsa, bu durum hukuka uygunluk gösterebilir. Rıza, bireyin bilgilendirilmiş bir şekilde onay vermesini içermelidir.
- Kamu Yararı: Kişisel bilgilerin kullanımı veya yayınlanması durumunda, ortada bir kamu yararı bulunuyorsa, bu durum hukuka uygunluk gösterebilir. Özellikle haber yapma ve toplumu bilgilendirme gibi durumlar kamu yararı kapsamında değerlendirilebilir.
- Hukuki Yükümlülükler: Bazı durumlarda, kişisel bilgilerin açıklanması hukuki yükümlülükler doğrultusunda olabilir. Mahkeme kararı veya yasal bir zorunluluk mevcut ise, bu durumda kişisel bilgilerin açıklanması hukuka uygun sayılabilir.
- Basın Özgürlüğü: Basın yayın organları, ifade özgürlüğü kapsamında haber yapma ve eleştiri hakkına sahiptir. Ancak, bu özgürlük hukuka uygun bir sınırlama içinde kullanılmalıdır. Eleştiri ve haber yapma özgürlüğü, genel ahlak kurallarına, hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olmalıdır. Nitekim Yargıtay da normal şartlarda kişilik haklarının ihlalini oluşturacak durumların basın yoluyla yapıldığında hukuka uygun olabileceğini savunmuştur.
Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali
Basın yayın organları görevlerini yerine getirirken, kişilik haklarına saygı göstermek zorundadır. Ancak bazı durumlarda kişilik hakları ihlal edilebilir. İftira, hakaret veya yanıltıcı bilgilerin kullanılması, özel hayatın gizliliğinin ihlali gibi durumlar bunlara örnek gösterilebilir. Bu tür ihlaller geniş kitlelere ulaştığı için sonuçları daha yıkıcı olabilir ve bireylerin itibarına zarar verebilir. Bu sebeple basın yayın yoluyla kişilik haklarının ihlali durumunda, zarar gören kişinin maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı doğar. Ayrıca kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan eylem bir suç teşkil ediyorsa bundan zarar gören birey savcılığa suç duyurusunda bulunabilir.
Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Durumunda Tazminat
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı durumu, medya, internet veya diğer iletişim araçları üzerinden gerçekleştirilen herhangi bir ihlali kapsar. Bu tür durumlar, mağdurun tazminat talep etme hakkını doğurabilir.
Kişilik haklarının, basın yayın yoluyla ihlali durumunda tazminat davası açabilmek için bazı şartlar vardır. Bunlar;
- Haksız Fiil: Tazminat davası açabilmek için, kişilik hakları ihlaliyle birlikte haksız fiilin varlığı da aranır. Haksız fiil, bir eylemin hukuka aykırı ve başkalarına zarar verici nitelikte olması anlamına gelir.
- Zarar: Kişilik hakları ihlal edilen bireyin, duygusal, itibari veya maddi anlamda bir zarara uğramış olması gerekmektedir. Bu zarar, mahkeme tarafından objektif bir şekilde değerlendirilebilir olmalıdır.
- İlliyet Bağı: Zararın, kişilik hakları ihlaliyle doğrudan ve nedensel bir ilişkisi olmalıdır. Yani, kişilik hakları ihlali nedeniyle ortaya çıkan zararın açık bir şekilde belirlenebilir ve ispat edilebilir olması gerekmektedir.
- Kusur: Kişilik hakları ihlali genellikle kasıtlı veya ihmal sonucu meydana gelir. Bu durumda, failin kusurlu davranışı tespit edilmelidir. Kusur, ihlalin bilinçli bir şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğini veya ihmal edilip edilmediğini belirlemek adına önemlidir.
Basın yayın yoluyla kişilik haklarının ihlali durumunda açılacak davada, dava dilekçesinin verileceği mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise HMK m.16’ da belirtilmiştir. Buna göre; “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” Kişilik haklarının ihlali nedeniyle tazminat davası açma hakkı, fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, herhalde eylemin gerçekleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak ceza hukukuna göre daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse bu süre uygulanır.
Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Tazminat Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi T. 05.02.2020, E. 2017/2411, K. 2020/394
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 19/06/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/04/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; … Söz Gazetesi’nin 24/01/2014 tarihli sayısında müvekkili hakkında asılsız ithamlar içeren yayınlar yapıldığını, söz konusu haberler ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının haber yapma hakkını ve bilirkişilik kurumunu eleştirme hakkını davacıya hakaret etmeden de kullanılabileceği, davaya konu yazı nedeniyle davacının kişilik hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu haber bir bütün olarak incelendiğinde; davacının eşinin taraf olduğu bir dava dosyasına davacı ile aynı fakültede görevli öğretim üyelerinin uzman görüşü niteliğinde bir rapor sundukları ve bunun üzerine raporu hazırlayan öğretim üyelerinin dosyanın diğer tarafı vekilince görev yaptıkları Üniversiteye şikayet edildikleri anlaşılmaktadır. Davaya konu haber bu yönü itibariyle görünür gerçeğe uygun olup haberin devamında bu olaydan yola çıkılarak hukuki konularda eleştiriler yapılmıştır. Yayında doğrudan davacıyı hedef alan ve davacının kişilik haklarını ihlal edici ifadelere de yer verilmemiştir. Davaya konu haber bu yönleri itibariyle eleştiri niteliğinde olup hukuka uygunluk sınırları davacı aleyhine aşılmamıştır.
Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken kısmen kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi T. 02.10.2019, E. 2019/1566, K. 2019/4304
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … Organizasyon Gazetecilik Reklamcılık Matbaacılık Ltd. Şti. ve … aleyhine 20/06/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/01/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılardan … Organizasyon Gazetecilik Reklamcılık Matbaacılık Ltd. Şti. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan … Organizasyon Gazetecilik Reklamcılık Matbaacılık Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan şirkete ait olan …t Gazetesinin 28/05/2014 tarihli nüshasında ve aynı gazetenin internet sitesinde, diğer davalı … tarafından “Mandaların Ekonomiği Politiği” başlıklı bir köşe yazısı yayınlandığını, dava konusu köşe yazısında davacı hakkında ağır ithamlarda bulunulduğunu ve davacının toplum gözünde itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, köşe yazısı yayınlanırken özle biçim arasındaki dengenin davacının kişilik haklarını ihlal edecek şekilde bozulduğunu belirterek oluşan manevi zararın tazmini talep etmiştir.
Davalılar, dava konusu köşe yazısının basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu köşe yazısında eleştiri sınırlarının aşıldığı, davacı siyasi partinin tüzel kişiliğine yönelik tahkir ve tezyif edici ibareler kullanıldığı, bu suretle kişilik haklarına haksız saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri ../.
bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Anayasa’nın 28. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca basın özgürlüğünün sınırlanmasında ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin hükümler uygulanır. Bu anlamda basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün farklı bir görünümü olarak karşımıza çıkar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) ve Anayasa Mahkemesine (AYM) göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan olup, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü, yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (AİHM: Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, par.49; Von Hannover/Almanya (No:2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, par.101); (AYM: Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş, B. No: 2013/2623, 11/11/2015, par.31 [G.K.]; D.Ö, B. No: 2014/1291, 13/10/2016, par.56 [G.K.]; Koray Çalışkan, B. No: 2014/4548, 5/12/2017, par.18; Kemal Kılıçdaroğlu ( 3 ), B. No: 2015/1220, 18/7/2018, par.28).
Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu olay değerlendirildiğinde; davacının iktirdarda olan siyasi parti olduğu, dava konusu köşe yazısında davalı yazar tarafından iç ve dış politikada yaşanan güncel olayların ele alındığı, yazı kaleme alınırken sert, kaba, incitici ve kışkırtıcı bir uslüp kullanılarak somut olguya dayanmadan genel ifadelerle davacının eleştirildiği, bu kapsamda dava konusu yazının sert eleştiri niteliğinde olduğu, siyasetçilere ve siyasi partilere yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırlarının, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniş olduğu, davacı siyasi partinin konumu gözetildiğinde kendi
iktidarı döneminde ülkede meydana gelen olaylar nedeniyle eleştiriye katlanmasının çoğulculuğun ve hoşgörünün gereği olduğu, bu nedenlerle dava konusu köşe yazısının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda; davaya konu köşe yazısının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı gözetilerek mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş; açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/10/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Minval Hukuk & Danışmanlık Bürosu Sigorta Hukuku(Trafik ve İş Kazaları), İş Hukuku, Kamulaştırma ve İstimlak, Tazminat Hukuku, Ölüm ve Yaralamalı Trafik Kazalarından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Yangın Sigortaları, Dask Sigortası, İşveren Mali Sorumluluk Sigortaları, Araç Değer Kaybı ve Araç Hasar Bedeli Davaları ile Vatandaşlık Hukuku ve Nüfus Davaları, Göç Davaları, SGK’nın karşılamadığı akıllı ilaç bedellerinin ödenmesi ve ücretsiz temin edilmesi ile ilgili davalar üzerine yoğunlaşmış ve bu alanların her birinde yüzlerce danışanın haklarını ilgili kişi ve kurumlar nezdinde çözüme kavuşturmuştur. Minval Hukuk Bürosunun Kurucu ortaklarının çeşitli site ve dergilerde yayınladığı onlarca makalenin yanında basılan “Sigorta Hukuku ve Tahkim Uygulamaları” adlı bir kitabı da bulunmaktadır.