- Minval Hukuk
- Sigorta Hukuku
- 13 Kasım 2023
İçerik Başlıkları
İstiap haddi, kara, hava, deniz araçlarının taşıyabileceği maksimum yolcu ve yük miktarının sınırına “istiap haddi” denilmektedir.
KTK 3. Maddesinde “Bir aracın güvenle taşıyabileceği en çok yük ağırlığı veya yolcu sayısıdır.” şeklinde istiap haddi tanımlanmıştır. İstiap haddinin aşılması taşıma sırasında problemlere ve hatta kazalara sebep olması açısından oldukça önem arz etmektedir. Bu sebeple araçların istiap haddinin üzerinde yük ve yolcu taşıması kanunla yasaklanmıştır.
İstiap Haddinin Aşılması Durumunda Sigortacının İşletene Rücu Hakkı
Trafik kazalarının istiap haddinin aşılması durumunda sigortacının işletene rücu hakkı, genellikle işletenin (taşıyıcı, araç sahibi veya sürücü gibi) trafik sigortası poliçesinden kaynaklanır. İstiap haddi, bir aracın belirli yük ya da yolcu kapasitesini aştığı durumları ifade eder. Sigortacının rücu hakkı, trafik kazası sonrası zarar görenlere ödeme yaptıktan sonra kanunda sayılan rücu koşullarının da oluşmasıyla birlikte yaptığı ödemeyi sigortalısından talep edebilmesidir. Kanun maddesi ve Genel Şartların B.4 maddesinin açık hükmü gereğince, sigortacı, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan sürücüye ve işletene rücu edemez. Eğer bir işletenin aracı karıştığı bir trafik kazası nedeniyle istiap haddinin aşılması durumu söz konusuysa ve bu durum sigorta poliçesinin kapsamına giriyorsa, sigortacı kazanın neden olduğu zararı tazmin eder. Ancak, sigortacı daha sonra bu tazmin edilen miktarı yalnızca sigortalıya rücu edebilir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre yalnızca istiap haddinin aşılmasından dolayı sigortacının doğrudan rücu hakkı doğmaz. Sigortacının rücu hakkının doğması için kaza ile istiap haddinin aşılması arasında nedensellik bağı kurulmalıdır. Trafik kazası münhasıran istiap haddinin aşılmasından dolayı meydana geldiyse sigortacı sigorta ettirene rücu edebilecektir (Y.17.HD. 2013/6315 E. 2014/5988 K.).
Araç sahibinin Kusurlu sürücüye Rücu Hakkı (İstiap Haddi)
İstiap haddinin aşılması durumunda bir kaza gerçekleşirse ve kusurlu sürücü aracın yolcu yahut yük taşıma kapasitesini aşarak kazaya sebep olursa araç sahibi veya sigortacı zararı tazmin etmiş olabilir. Bu durumda araç sahibi tazmin ettiği zararı kusurlu sürücüye rücu eder.
Trafik Kazalarında Sigorta Şirketinin Rücu Hakkı (İstiap Haddi)
Trafik kazalarında istiap haddinin aşılması durumunda sigorta şirketinin rücu hakkı, genellikle bir kusurlu sürücünün veya araç sahibinin poliçe şartlarına aykırı davranması sonucu meydana gelen bir kaza nedeniyle ödenen tazminat miktarını geri talep etme hakkını ifade eder. İstiap haddi, bir aracın taşıma kapasitesini aştığı durumu belirtir. Trafik kazası istiap haddinin aşılması sonucu gerçekleştiyse, sigorta şirketi poliçeye dayanarak ödenen tazminat miktarını geri talep edebilir.
Rücu süreci kusurlu sürücünün veya araç sahibinin sorumluluğunu belirleme sürecini içerir. Eğer kusurlu taraf, istiap haddini aşarak kazaya neden olduysa, sigorta şirketi bu durumu belirleyerek rücu hakkını kullanabilir.
Sigorta Şirketinin Rücu ve İcra Takibine İtiraz (İstiap Haddi)
İstiap haddinin aşılması sebebiyle sigorta şirketinin rücu hakkı doğabilmesi için kazanın münhasıran istiap haddinin aşılması sebebiyle gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Araçta yolcu ya da yük fazlasının bulunmadığı ispat edilirse sigorta şirketinin rücu hakkı engellenebilecektir.
Sigorta şirketi rücu şartlarının oluşmasıyla birlikte kusurlu tarafa telefon veya e-posta yoluyla bilgilendirme ve ihtarname göndermektedir. Bu ihtarname ile kusurlu kişiye ödemenin yapılması, rücu nedeni, ödeme yapılmaması halinde hukuki yollara başvurulacağı bildirilir. Sigorta şirketinin ihtarında bakılması gereken hususlar ise; İlk olarak rücu şartlarının oluşup oluşmadığı incelenmelidir. Rücu şartları oluşmadıysa kişi dilerse sigorta şirketine cevap yazabilir.
Rücunun şartları oluştuysa icra takibi, masrafları ve yargılama giderleriyle karşılaşmamak adına ödeme yapılması faydalı olabilir. Ödeme yapılmaması halinde sigorta şirketi doğrudan dava yoluna ya da icra takibi yoluna başvurabilir. Sigorta şirketi rücunun şartları oluşmaması ve ödemenin yapılmamış olması halinde dava açabilir ya da icra takibi yapabilir. Bu durumda yapılması gereken süresi içinde takibe itiraz etmektir. Takibe süresi içinde itiraz edilmemesi durumunda takip kesinleşir ve kişinin mallarına, maaşına, haklarına haciz konulabilir. İcra takibine itiraz edilmesi halinde sigorta şirketi tarafından itirazın iptali davası açılabilir. Bu durumda kişinin icra vekalet ücreti, harç ve giderler, tahsil harcı, dava vekalet ücreti, icra inkâr tazminatı, yargılama giderleri ödemesi söz konusu olur.
Sigorta Şirketi Rücu Davası (İstiap Haddi)
İstiap haddinin aşılması durumunda sigorta şirketi yalnızca sigortalıya karşı rücu davası açabilir. Bu husus KTK 95/2’de belirtilmiştir. “…Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir…”
Sigorta Rücu davalarında görevli mahkeme sigortalının vasfına göre belirlenmektedir sigortalı Tüketici konumunda ise Tüketici Mahkemelerinde dava açılır. Sigortalı Tüketici vasfında değil ise genel mahkeme olan Asliye hukuk mahkemesinde dava açılır. Yetki bakımından ise KTK 110 esas alınacaktır. “… motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigorta şirketinin merkezinin, şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir…”
6502 saylı Tüketicinin korunması Hakkında Kanunun 73/A’ya göre” …Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır…”. Ayrıca sigorta şirketlerinin tacir olması sebebiyle de ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk şartı gereği dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.
Sigorta Şirketinin 3. Kişiye Rücu Hakkı (İstiap Haddi)
Borçlar hukukuna göre ve Türk Ticaret kanununa göre halefiyet kurumu düzenlenmiştir. TTK 1472’ye göre “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir…
Sigortanın halefiyeti cüzi halefiyettir ve yalnızca zarar sigortaları bakımından söz konusu olur. Sigortacıya bu hakkın verilmiş olma sebebi “zenginleşme yasağıdır”. Sigorta şirketi sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınan rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirenin zararlarını karşılayacaktır fakat sigorta şirketi halefiyet ilkesi gereği zarardan sorumlu üçüncü kişilere rücu imkanına sahiptir.
Sigorta sözleşmesi ile koruma altına alınan rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta şirketi sigortalının zararlarını tazmin eder ve bunun yanında zarar gören sigortalının üçüncü kişilere karşı ayrıca bir tazminat hakkı daha bulunduğundan sigorta sözleşmesi ile sigortalı zenginleşmektedir. Bununla birlikte sigorta şirketinin sigortalının zararını gidermesiyle birlikte üçüncü kişinin sorumluluktan kurtulması gündeme gelecektir. Halefiyet ilkesinin geçerli olabilmesi için gerekli şartlar ise;
- Geçerli bir sigorta sözleşmesi bulunması gereklidir.
- Sigorta kapsamında kalan bir zarar gerçekleşmiş olması gereklidir.
- Sigortalı, üçüncü kişilere karşı tazminat isteme hakkına sahip olmalıdır.
- Sigortacı, sigorta tazminatını sigortalıya ödemiş olmalıdır.
TTK 1472/2 “…Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur…”
İstiap Haddinin Aşılması Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/16149 E. 2023/2209 K. 22.2.2023
ÖZET: Uyuşmazlık; davalı tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (… ) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazası sonucu yaralanıp malul kalan davacı yolcunun uğradığı zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminat talebine ilişkindir. Davacının istiap haddi üzerinde yolcu taşıyan minibüste yolculuk yaparken gerçekleşen kazada yaralandığı anlaşılmakla İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalının bu yöndeki itirazının kabul edilerek %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması doğru görülmemiştir. Davalının, dava konusu kazada yaralanan ve ölen dava dışı kişiler yönünden poliçe kapsamında yapılan ödemelerle kaza başı teminat limitinin tamamının ödendiğini, dava konusu iddia edilen yaralama eylemi nedeniyle teminat limitinin kalmadığını savunmakla, bu hususun araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin ( 17 ) numaralı fıkrası, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesinin ( 13 ) numaralı fıkrası ve Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi ( AAÜT )’nin 17. maddesinin ( 2 ) numaralı fıkrası uyarınca, tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir. Yine AAÜT’nin anılan fıkrası uyarınca, konusu para ile ölçülemeyen işlerde, asliye mahkemeleri için öngörülen maktu vekâlet ücretine ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin ise beşte birine hükmedileceği, Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekâlet ücretinin, kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği öngörülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretine ilişkin olarak yukarıda yer verilen mevzuat uyarınca maktu vekâlet ücretinin altında kalmamak kaydıyla asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin 1/5’i oranında vekâlet ücreti yerine nispi ve tam vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında sigorta tahkim yargılaması sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; itirazın reddine karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyeti kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR: I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 29.05.2013 tarihinde davalıya zorunlu trafik sigortalı minibüste yolcu olarak bulunduğunu, gerçekleşen tek taraflı kazada yaralandığını ve sürekli maluliyeti bulunduğunu belirterek, şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş; ıslah ile talebini 67.303,00 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; başvuruya eklenen maluliyet raporunun usulüne uygun olmadığını, hesaplanacak tazminattan hatır ve müterafik kusur indirimleri yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. UYUŞMAZLIK HAKEM HEYETİ KARARI
Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile maluliyet raporunun olay tarihindeki yönetmeliğe uygun olduğu, tazminata ilişkin alınan bilirkişi raporunun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, bu nedenlerle davacının sürekli iş göremezlik zararından oluşan tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi şeklindeki gerekçe ile başvurunun kabulüyle 67.303,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 21.11.2018 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İTİRAZ
A. İtiraz Yoluna Başvuranlar
Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili itiraz başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
İtiraz Hakem Heyetinin 05.06.2019 tarihli ve 2019/İHK-6579 Sayılı kararı ile; maluliyet raporunun davacının muayenesi yapılarak ve tüm tıbbi evrakları ile klinik seyri değerlendirilerek olay tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği, kazaya karışan aracın 14 kişilik olduğuna dair bir bilgi olmadığı gibi 7 yaşında olan davacının anne ve babasının kusurunun davacıya yüklenemeyeceğinden müterafik kusur indirimi yapılamayacağı, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından davacı lehine AAÜT’ye göre vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığıgerekçeleriyle davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2021 tarihli 2021/7176 Esas 2021/11313 Sayılı kararı ile ” kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun şekilde Adli Tıp Kurumu veya üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla, yeni bir rapor alınıp ( usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle ) sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. İtiraz Hakem Heyetince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma sonrası kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun şekilde alınan maluliyet raporu doğrultusunda” itirazın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; maluliyet raporunun hatalı olup hükme esas alınamayacağını, yapılan ödemeler ile teminat limitinin kalmadığını, istiap haddi nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenen miktarın 1/5’i oranında olması gerektiğini belirtmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalı … tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ( … ) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı 29.05.2013 tarihli trafik kazası sonucu yaralanıp malul kalan davacı yolcunun uğradığı zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminat talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51,52 ve 54. maddeleri, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85,89,90,91. maddeleri, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi ve Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesinin on üçüncü fıkrası, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin17. maddesi, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen İtiraz Hakem Heyeti kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2. Somut olayda davacının, yolcu olarak bulunduğu minibüsün lastiğinin patlamasına bağlı direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi nedeniyle gerçekleşen tek taraflı kazada yaralandığı, poliçeye göre minibüs 14+1 kişilik olmasına rağmen, kaza tespit tutanağına göre kaza anında araçta 24 kişinin yolculuk yaptığı, eldeki dosyada alınan trafik bilirkişi kusur raporuna göre lastik patlamasının nedeninin istiap haddinin üzerinde yolcu taşınması olabileceği, istiap haddinin kazada etkin rol oynadığının düzenlendiği, bu anlamda istiap haddi üzerinde yolcu taşınması ile kaza arasında illiyet bağı olduğu anlaşılmıştır.
Davalı taraf, davacının istiap haddini aşar biçimde yolcu taşıyan minibüse binerek zararın doğmasına veye artmasına neden olduğunu, müterafik kusurlu sayılması gerektiğini savunmuş; İtiraz Hakem Heyeti davacının 7 yaşında olduğu, anne ve babasının kusurunun davacıya yükletilemeyeceği gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminat belirlemesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği belirtilmiş; “Tazminatın İndirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.
Davacının istiap haddi üzerinde yolcu taşıyan minibüste yolculuk yaparken gerçekleşen kazada yaralandığı anlaşılmakla İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalının bu yöndeki itirazının kabul edilerek %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması doğru görülmemiştir.
3. Davalının, dava konusu kazada yaralanan ve ölen dava dışı kişiler yönünden poliçe kapsamında yapılan ödemelerle kaza başı teminat limitinin tamamının ödendiğini, dava konusu iddia edilen yaralama eylemi nedeniyle teminat limitinin kalmadığını savunmakla, bu hususun araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin ( 17 ) numaralı fıkrası, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesinin ( 13 ) numaralı fıkrası ve Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi ( AAÜT )’nin 17. maddesinin ( 2 ) numaralı fıkrası uyarınca, tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir. Yine AAÜT’nin anılan fıkrası uyarınca, konusu para ile ölçülemeyen işlerde, asliye mahkemeleri için öngörülen maktu vekâlet ücretine ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin ise beşte birine hükmedileceği, Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekâlet ücretinin, kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği öngörülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretine ilişkin olarak yukarıda yer verilen mevzuat uyarınca maktu vekâlet ücretinin altında kalmamak kaydıyla asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin 1/5’i oranında vekâlet ücreti yerine nispi ve tam vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
1. Değerlendirme bölümünün ( 1 ) numaralı bendinde açıklanan sebeplerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Değerlendirme bölümünün ( 2 ), ( 3 ) ve ( 4 ) numaralı bentlerinde açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle temyiz olunan İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine,
Dosyanın saklama kararını veren mahkemeye gönderilmesine, 22.02.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.