Her türlü trafik kazasında kusur oranı tespit edilerek tazminat hesabı yapılır. Tek taraflı trafik kazalarında (hak sahibi yolcu ise) sürücünün kusur tespiti yeterli iken çift taraflı veya zincirleme trafik kazalarında kazaya karışan tüm araçların kusuru tespit edilerek tazminat hesaplanır. Bu sebeple kusur oranlarının doğru tespiti son derece önemlidir.

Sigorta Hukuku Davaları

Trafik Kazalarında Kusur Oranları Nasıl Belirlenir?

Gerçekleşen trafik kazalarında yaygın olarak bilindiği üzere ilk yapılması gereken tarafların uzlaşarak kendilerince veya uzlaşma olmaması halinde kolluk kuvvetlerince tutanak tutulmasıdır. 

Tutanak yazılı belge niteliğindedir ve tarafların imzasını taşır. Daha sonra tarafların kusurluluğuna dair incelemelerin yapılması için tutulan tutanak, kaza sonrası yapılan fotoğraflamalarla birlikte ilgili sigorta şirketine ulaştırılır. 

Neticede bu sigorta şirketleri de kazaya karışan araç malikleri ile ilgili dosyayı açar ve TRAMER kaydı oluşturur. Kısacası kazalarda, anlaşmalı KTT (kaza tespit tutanağı) TRAMER olarak da bilinen SBM (Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi) sistemine, sigorta şirketi tarafından ilgili evrakların yüklenmesi ile Tramer Komisyonu çalışmaları ve takdiri doğrultusunda sisteme girişin yapılmasından itibaren 3 gün içinde kusur oranları belirlenir.

Trafik Kazası Kusur Tespit Davası Nedir?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hak sahibi, uyuşmazlık konusunda tespit davası açarak mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığına ya da yokluğuna yahut bir belgenin sahte olup olmadığına dair karar vermesini talep edebilir.  

Tespit davalarına uygulamada sıklıkla başvurulur ve bu davada hak sahibinden davayı açmada hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması beklenir.  

Trafik kazalarında tespit davasının önemi yine sorumluluğun tespiti ve zararın tazmini konusunda ortaya çıkar ve bu davanın nihayetinde, hak sahibinin kusurlu olmadığının tespiti kararı üzerine sigorta şirketi veya kusurlu karşı araç sürücüsünden zararların karşılanması daha mümkün hale gelir. 

Trafik Kazalarında Kusur Oranları Nedir?

Trafik kazalarında kusur oranları sigorta şirketlerinin karşılayacağı zarar tutarını belirler. Kusur oranları belirlenirken genellikle 3 ölçüt dikkate alınır. 

Bunlar %0, %50 ve %100 kusur oranlarıdır. Belirlenen oranın hatalı olduğu kanısına varılmasında ise yukarıda bahsedildiği üzere kaza tespit davası açmak mümkündür.

Trafik Kazalarında Kusur Belirleme Süreci Nasıl İşler?

Trafik kazalarında kusur oranın belirlenmesinde birkaç adımlı bir süreç vardır.

  1.  Kazaya dair tutanak tutulur
  2. Tutanak, kaza sonrası yapılan fotoğraflamalarla birlikte ilgili sigorta şirketine ulaştırılır
  3.  Sigorta şirketi dosyayı inceler ve Tramer kaydı oluşturur
  4.  Tramer belgeleri inceler ve sigorta şirketinin tespitini de dikkate alır
  5.  Tramer Komisyonu nihai kusur oranına karar verir
  6. Belirlenen kusur oranlarına taraflarca itiraz edilmediği takdirde kusur oranları sabitleşir

Trafik Kazası Kusur Tespiti Nedir Nasıl Belirlenir?

Maddi hasarlı trafik kazalarında kaza tutanakları, bilirkişi raporları, uzman görüşleri ve adli tıp kurumu raporları uyuşmazlık sürecinin yürütülmesinde yararlanılan başlıca belgelerdir. 

Bu noktada belirtilmesi gereken şey, tek başına kaza tutanağının çoğu zaman doğru hak tespitine götürmeyeceğidir. Çünkü olayda dinlenen görgü tanıkları, kaza mahallinde uzmanlarca yapılacak bir keşif, yolun durumu ve trafik işaretlerinin orda nasıl konumlandırıldığı gibi hususlar dahi alınan rapora etki edecek nitelikte olabilir. Dolayısıyla detaylı ve gerçekçi incelemeler sonucu ulaşılan kusur tespiti daha adaletli sonuçlara yol açacaktır.

Trafik Kazasında Ceza Dosyasında Kusur Tespiti

Trafik kazalarının esasında haksız fiil teşkil etmesi iki farklı sorumluluğa yol açmaktadır. Bunlardan birincisi hukuki sorumluluk diğeri ise cezai sorumluluktur. Uyuşmazlığa konu olan olayın iki farklı mahkemede görülmesi ve yargılama esnasında alınan bilirkişi raporlarının, uzman görüşlerinin farklılık içermesi mümkündür. Bu durumda hukuk hâkimi ile ceza hakiminin kararlarındaki çelişkilerin giderilmesi gerekir. Çünkü kazanın taraflarına atfedilen asli veya tali kusurluluk her iki mahkemenin de kararını etkileyecek niteliktedir.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.6.2019 Tarihli, 2017/17-3188 E., 2019/755 K. Sayılı Kararında bu konu “Görüleceği üzere ceza davasında alınan bilirkişi raporları ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının kusurlu olup olmadığı hususunda çelişki bulunmaktadır. Her ne kadar ceza mahkemesinin kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususundaki kararı hukuk hâkimini bağlamıyor ise de beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın bağlayıcı olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan, zarar ve ziyana karar verecek olan hukuk hâkimi ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi hukuk hâkiminin ceza mahkemesince tespit olunan kusur derecesi ile ve oradaki delillerle bağlı değildir. Ancak, aynı maddi olgulara dayalı olarak ceza ve hukuk mahkemelerince ayrı kusur oranlarının tespiti de adalete duyulan güveni zedeleyeceği kuşkusuzdur.” şeklinde yer almıştır. Sonuç olarak maddi olayların varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayacak; bunun dışındaki beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve illiyet bağı gibi hususlardaki tespitler bağlayıcılık taşımayacaktır.

Trafik Kazalarında Kusur Oranları Nasıl Belirlenir Örnek Yargıtay Kararı

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 28.11.2022 Tarihli 2021/19903 E., 2022/15629 K. Sayılı Kararı

“…… 2-)Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir. Somut olayda; Uyuşmazlık Hakem Heyetince trafik bilirkişisinden alınan kök ve ek kusur raporunda; davacı çocuğun yaya olduğu, annesiyle market çıkışında babasını karşı yolda görünce annesinin elini bırakarak yola çıkması üzerine davalı tarafından sigortalanan aracın çocuğa çarptığı, kaza yerinin meskun mahal olduğu, özellikle çocukların trafikte daha yoğun olacağı bir zamanda ve yerde, davalının dikkat ve özeni göstermediğinden % 25 tali kusurlu olduğu, çocuğun ve ebeveynin asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davalının beyanına göre hazırlanan kaza tespit tutanağında ise davalının kusursuz olduğunun, davacının tam kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. 

 

Trafik kazası tespit tutanağının aksi ispat edilinceye kadar geçerli resmi belge niteliğinde olduğu gözetilerek kusur dağılımındaki çelişki giderilmek üzere Adli Tıp Kurumu, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden  uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, önceki kusur raporları ve tüm dosyadaki delillerin değerlendirildiği, gerekçeli, denetime elverişli ve çelişkileri giderici kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3-)Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir….”

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 5.10.2021 Tarihli 2017/17-2246 E., 2021/1149 K. Sayılı Kararı

“……16. Eldeki davada her iki taraf da yeşil ışıkta geçtiğini ileri sürmüş olup, olayla ilgili kollukça düzenlenen 17.06.2011 tarihli trafik kazası tespit tutanağında kazaya karışan araç sürücülerinin kendi yönüne yeşil trafik ışığı yandığına ilişkin bu iddialarına değinilmiş, ancak sürücülerin kusurlarına yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Kazanın oluşumuna ve kusur oranına ilişkin taraflar tanık deliline ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır. 17. Davacı taraf haksız fiil sorumlusu sürücü …’u da tanık olarak göstermiş olup, mahkemece anılan kişinin tanık sıfatıyla beyanına başvurulmuş ise de; haksız fiil sorumlusunun işleten ile müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, bu yönüyle olayla ilgili doğrudan menfaat sahibi olduğu dikkate alındığında, eldeki davada tanık sıfatıyla dinlenilmesi mümkün olmayıp, teknik bilirkişi raporunda bu beyan da esas alınmak suretiyle kusur durumunun belirlenmesi hatalı bulunmuştur. Davalı tanığının da görgüye dayalı bir bilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Ticari taksi içinde yolcu olan davacı tanığı A. Ö. beyanı ve kazaya ilişkin çarpma noktaları değerlendirildiğinde davalının kırmızı ışık ihlali yaptığı yönündeki tespit doğru bulunmuştur. 

Esasen bu noktada mahkeme ile Özel Daire hatta bilirkişi raporu bakımından uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak dosya kapsamında yer alana teknik bilirkişi raporunda araçların çarpma noktalarının yanında tanık beyanlarına da dayanılarak kusur durumu tayin edilmiştir. Oysa haksız fiil sorumlusunun eldeki davada tanık sıfatıyla dinlenemeyeceği, araçların çarpma noktalarına göre davalının kırmızı ışıkta geçtiği ve bu sırada davacının kavşağa giriş yaptığı ve kaza anında davalı tarafa yeşil ışık yanmadığı anlaşılmaktadır. Aracın çarpma noktaları da bu durumu izah etmektedir. Tespit edilen bu maddi olguya rağmen bilirkişinin tanık beyanına dayanarak davacının kavşağı tamamlarken davalıya yeşil ışık yandığı, davacının da tedbirli davranmadığı şeklinde kazanın meydana geliş şekline, araç çarpma noktalarına aykırı olacak bir yorum ve farazi değerlendirme ile davacıya da %25 oranında kusur izafe edilmesi doğru bulunmamıştır. 

Bilirkişi raporunda bu bölüme ilişkin olarak yapılan değerlendirme ile de; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) 266 vd. ile 6754 Sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. kapsamı dışına çıkılmıştır. Bilirkişi raporunda teknik olmayan bu yorum bir yana bırakılacak olursa kazanın meydana gelmesinde davalının tamamen kusurlu olduğu sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, her ne kadar mahkemece sunulan gerekçe hatalı ise de; verilen karar sonucu itibariyle doğrudur. 18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; kazanın meydana gelişiyle ilgili raporda belirtilen bu oluş şekli konusunda mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayıp, bu oluş şekline rağmen davacının da olayda kusurunun bulunup bulunmadığının irdelenmesinin gerektiği, Hukuk Genel Kurulunca uyuşmazlık olmayan olayın oluş şeklinin farklı bir şekilde kabul edilerek buradan hareketle farklı bir sonuca varılamayacağı, bu oluş şekline göre davalı sürücü kırmızı ışıkta geçmiş olmakla asli kusurlu olsa da kendisi aracına yeşil ışık yanan davacı sürücü de davalı sürücünün sevk ve idaresindeki araca karşı ikaz ve zamanında fren tedbirine başvurmaması, çarpmamak için aracı kavşak başında durdurmamasıyla neden olduğu olayda kusurlu olduğu, kararın Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. 19. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle onanması gerekmiştir…..”

Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir