- Minval Hukuk
- Aile ve Medeni Hukuk
- 18 Ocak 2024
İçerik Başlıkları
Tarafların boşanması halinde yapılacak olan mal paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimi esasına göre yapılır. Boşanmanın gerçekleşmesi halinde, her eş diğer eşin evlilik birliği içinde edinilmiş mallarının yarısının değeri üzerinde alacak hakkı sahibidir. Mevcut olan bu hak, katılma alacağı davası ile talep edilir. Taraflar mal paylaşımı davasında birbirlerinden ayni taleplerde bulunmazlar yalnızca belirlenen artık değer üzerinden hesaplanan alacak hakkını talep edebilirler. Artık değerin nasıl hesaplanacağı Türk Medeni Kanunu’nun 231. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre; Madde 231- Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
Katılma Alacağı Hesaplama
Katılma alacağının hesaplanmasında dikkat edilecek unsurlar; Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesinde belirtilen unsurlar edinilmiş mallara değer olarak eklenir. Buna göre;
Madde 229- Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
- Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme yapılır. Nitekim bu husus TMK madde 230 da belirtilmiştir. Buna göre;
Madde 230- Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır. Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
Eklenecek değerler ve denkleştirme hesabı da dikkate alınarak evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların tamamının değerinden, malların borçları çıktıktan sonra kalan değer katılma alacağıdır ve eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. Taraflar arasında katılma alacağı olarak kabul edilip paylaştırılan bu değerlere artık değer denir.
Değer Artış Payı ve Katkı Payı Alacağı Davası Nedir?
Katkı payı alacağı, Türk Medeni Kanunu’nun “değer artış payı” başlıklı 227. maddesinde, “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur” şeklinde ifade edilmiştir.
Değer artış payı talep edebilmek için taraflardan birinin diğer eş tarafından alınan mala, parasal ya da para karşılığı hizmet değeriyle katkı sunması gerekmektedir. Uygulamadaki mal ayrılığı rejiminde değer artış payı alacağı değil, katkı payı alacağı talep edilebilir. (TMK 249)
Katılma, Katkı ve Değer Artış Payı Alacağı Zamanaşımı Süresi
Katılma, katkı ve değer artış payı alacağı davalarında zamanaşımı süresi, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır. Bu süre içerisinde mal paylaşımı davası açmayan eşin dava açma hakkı zamanaşımına uğrar.
Katılma Alacağının Azaltılması veya Kaldırılması
Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesinin 2. fıkrasına göre, “zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.” Bu maddenin uygulanma koşulu, boşanma kararının zina veya hayata kast nedeninden birine dayanmasıdır. Boşanma kararının zina ya da hayata kast nedenlerinden biriyle alınması halinde, aldatan veya cana kast eden tarafın katılma alacağının azaltılması veya kaldırılması yalnızca edinilmiş mallara katılma rejiminde mümkündür. Diğer rejimlerde hüküm ve sonuç doğurmaz.
Zina veya hayata kast nedeniyle katılma alacağının azaltılması ya da kaldırılması için öncelikle aldatan ya da cana kast eden eşin artık değere katılma alacağının yapılacak incelmeyle tespit edilmesi gerekir. İnceleme sonucu aldatan ya da cana kast eden eşin katılma alacağı varsa, hakim deliller ışığında katılma alacağının azaltılmasına ya da kaldırılmasına karar verebilir.
Katılma Alacağı ve Katkı Payı Alacağı Davası Ne Zaman Açılmalıdır?
Değer artış, katkı payı ve katılma alacağı mal rejimi sona ermeden istenemez. Ancak boşanma davasının görüldüğü sırada da mal paylaşımı davası açılabilir. İki davanın aynı anda açılması durumunda mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini mal paylaşımı davası için bekletici mesele yapar. Mal paylaşımı davası, boşanma davasının kesinleşmesinin ardından dinlenebilir hale gelir. Boşanma davasının açıldığı tarih, mal rejiminin tasfiye tarihi kabul edilerek tarafların hak ettikleri katılma alacağı ve katkı, değer artış payı alacakları belirlenip mahkeme tarafından mal paylaşımına karar verilir.
Katılma Alacağı Davası Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 14.12.2023, E. 2022/8125, K. 2023/6249
DAVA : Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüyle 150.000,00 TL katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : I. DAVA
Davacı vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 2005 yılında evlendiğini, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasının halen derdest olduğunu, dava konusu taşınmazın 2015 yılında davacı erkek tarafından satın alındığını ancak, davalı kadın adına tapuda tescil edildiğini, taşınmazın evlilik birliği içerisinde satın alındığını ve edinilmiş mal olduğunu, her ne kadar davalı kadın vekili cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın kadına ait kişisel mallar ile alındığı ve erkeğin bir hakkı olmadığı belirtilmişse de bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğu, dava konusu taşınmazın satın alınmasında kadına ait ziynet eşyalarının bozdurulmadığını, erkeğin kendi kazanımları ile alındığını, taraflar evlenmeden önce birlikte yaşadıkları dönemde davacı erkek tarafından davalı kadın adına bireysel emeklilik hesabı açtırıldığını, davalı kadın emekli oluncaya kadar da primlerin erkek tarafından ödendiğini, kadına yapılan ödemenin ise 30.000,00 TL ile 35.000,00 TL arasında olduğunu, dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihte 121.000,00 TL bedelle alındığını ve kadının bireysel emeklilik geliri ile alınmasının mümkün olmadığı, ayrıca kadının bireysel emeklilik hesabının da kişisel malı olmadığını iddia ederek davanın kabulüyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL katılma alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, tahkikat aşamasında dava değerini 140.000,00 TL artırarak talebini toplam 150.000,00 üzerinden ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını, dava konusu taşınmazın kadına ait ziynet eşyalarının ve bireysel emeklilik hesabının bozdurularak satın alındığını, bireysel emeklilik hesabında primlerin kadın tarafından ödendiğini, buradan 60.000,00 TL toplu para aldığını ve dava konusu taşınmazın satın alınmasında kullandığını, gerek ziynet eşyalarının gerekse bireysel emeklilik hesabının davalı kadının kişisel malı olduğunu, dava konusu taşınmazın kişisel mallar ile satın alındığını ve davacı erkeğin herhangi bir hakkı olmadığını, davacı erkeğin maddî olarak herhangi bir katkısı olmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın katılma alacağı istemine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki mal rejiminin boşanma dava tarihi itibariyle sona erdiği, dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde 13.07.2015 tarihinde satın alındığı ve davalı kadın adına tapuda tescil edildiği, evlilik birliği içerisinde edinilen malın edinilmiş mal olduğu, bu karinenin aksini iddia edenin ispat ile mükellef olduğu, davalı kadının da dava konusu edilen taşınmazın ziynetlerinin ve bireysel emeklilik hesabının bozdurularak satın alındığı ve kişisel malı olduğunu iddia ettiği, bu hususta ispat yükünün davalı kadında olduğu, bireysel emeklilikte ödenen primlere ilişkin tüm kayıtlar ve neticeten davalıya yapılan ödemeye ilişkin belgelerin ilgili şirketten celp edildiği, primlerin büyük çoğunluğunun evlilik birliği içerisinde ödendiği yine davacı erkeğin evlilik birliği içerisinde ödenen primler üzerinden alınan toplu ödeme ile aldığı iddia edilen evde katılma alacağı olacağı, bireysel emeklilik yönünden davalı kadının savunmasının evlilik öncesi ödenen primler dışında yerinde olmadığı, ziynetlerin bozdurulduğu yönündeki iddiasının ise somut olarak gerek dinlenen taraf tanıklarının beyanları, gerekse de kesin delille ispat edilemediği, ziynetler ile alındığı savunmasına da bu yönüyle itibar edilemeyeceği gerekçesiyle mevcut davaya konu taşınmazın tasfiye tarihine en yakın değeri üzerinden yapılan bilirkişi heyetinin değer tespiti, katılma alacağı konusundan hesap uzmanının raporu ile davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki talebi gözetilerek; açılan davanın kabulüyle 150.000,00 TL katılma alacağının işbu karar tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, dava konusu edilen taşınmazın davalı kadına ait ziynet eşyaları ve bireysel emeklilik hesabının bozdurulması ile satın alındığı ve kadının kişisel malı olduğu, ziynet eşyaları ve bireysel emeklilik hesabı dikkate alınmadan hesaplama yapıldığı, bilirkişi raporundaki değerin çok yüksek olduğu, kadın tarafından erkek aleyhine mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine karşı dava açıldığı, katılma alacaklarının takas edilebileceği ve her iki davanın da birlikte görülmesi gerektiği belirtilerek; hükmün tamamı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların 20.07.2005 tarihinde evlendikleri, 30.05.2016 tarihinde açılan dava ile boşanmalarına karar verilerek işbu kararın 05.12.2019 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazın 13.07.2015 tarihinde davalı kadın adına edinildiği, edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olduğu, her ne kadar davalı kadın bu taşınmaz alınırken ziynetlerinin kullanıldığını beyan etmiş ise de, bu konudaki tanık beyanlarının soyut ve davalı kadından duyuma dayalı olduğu, davalı kadının yemin deliline de dayanmadığı, hal böyle olunca ziynetler ile katkı yapıldığı yönündeki iddianın ispatlanamadığı, davalı kadının 15.07.2003 tarihinde bireysel emeklilik sistemine dahil olduğu, 15.07.2013 tarihinde poliçe süresinin bittiği, 16.07.2013 tarihinde davalıya 40.238,86 TL ödeme yapıldığı, her ne kadar davalı kadın primlerin kendi kişisel malı ile ödendiğini iddia etmiş ise de, bu iddiayı ispatlayamadığı gibi şirketten gelen 26.11.2020 tarihli cevabı yazıda prim ödemelerinin sigortayı yaptıran davacı erkek tarafından ödendiğinin belirtildiği, her ne kadar davalı 15.07.2003 tarihinde yani evlenmeden önce bireysel emeklilik sistemine dahil olmuş ve taraflar evlenene kadar toplamda 2.425,00 TL prim ödemesi yapılmış ise de, yukarıda da belirtildiği üzere prim ödemelerinin davacı erkek tarafından yapılmış olması sebebiyle tarafların evlenmesinden önce yapılan prim ödemeleri nedeni ile davalı kadın yararına herhangi bir değer artış payı alacağına hükmedilemeyeceği, bu nedenle dava konusu taşınmazın alınmasında davalı kadının kişisel malı niteliğinde olduğunu iddia ettiği bireysel emeklilik parası ile katkı yaptığı yönündeki iddianın dikkate alınmamasında da isabetsizlik olmadığı, buna göre dava konusu taşınmazın muhtemel karar tarihinde belirlenen değerinin yarısı üzerinden davacı erkek yararına katılma alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik olmadığı, davalı kadın tarafından davacı erkek aleyhine açılan mal rejiminin tasfiyesi davası ile işbu davanın birleştirilerek görülmesinde de bir zorunluluk olmadığı belirtilerek; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi’nin esastan ret kararının hatalı olduğu belirtilerek; istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tarafların arasındaki mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağı istemine yöneliktir. Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın, edinilmiş mal mı kişisel mal mı olduğu ve bu hususun ispatı, ziynet eşyalarının varlığı ve davacıya verilip verilmediği ile bu hususların ispatı, kadın tarafından erkek aleyhine açılan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasının işbu dava dosyası ile birleştirilerek görülmesinde hukuki yarar olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi, 179. maddesi, 202. maddesi, 219. maddesi, 220. maddesi, 222. maddesi, 225. maddesi, 229. maddesi, 230. maddesi, 231. maddesi, 235. maddesi; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. maddesi, 190. maddesi, 369. maddesi, 370. maddesi, 371. maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 Sayılı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.12.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.