- Minval Hukuk
- Tazminat Hukuku
- 22 Eylül 2023
İçerik Başlıkları
Belirli Süreli İş Sözleşmesi; süresi 1 yıl ve daha fazla olan, kanunen yazılı şekil koşuluna tabi kılınan sözleşmelerdir. Belirli süreli iş sözleşmesi, belirlenen sürenin sonunda sona ereceğinden işçi, kıdem tazminatına hak kazanamaz.
1475 sayılı yasada belirli süreli iş sözleşmesinin tanımı yapılmamıştır. Bu dönemi kapsayan sözleşmeler, 818 sayılı Borçlar Kanunun 338.maddesi; ‘‘Hizmet akdi, muayyen bir müddet için yapılmış yahut böyle bir müddet işin maksut olan gayesinden anlaşılmakta bulunmuş ise, hilâfı mukavele edilmiş olmadıkça feshi ihbara hacet olmaksızın bu müddetin müruriyle, akit nihayet bulur.” hükmü gereğince belirli süreli iş sözleşmeleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Eski kanun dönemine denk gelen belirli süreli iş sözleşmeleri Borçlar Kanunu çerçevesinde çözümlenmiştir.
Ancak 4857 sayılı İş Kanunu 11.maddesi; ‘‘İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır.’’ şeklinde Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi açıkça tanımlanmıştır. Belirli Süreli İş Sözleşmeleri ise İşçi ile işveren arasında yapılan iş sözleşmesinin belirli bir süreye bağlı tutulduğu ve sözleşmenin sona ereceği zamanın belirtildiği sözleşmelerdir.
Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar. Belirli süreli iş sözleşmesi dışında kalan sözleşmeler ise Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi sayılır. O halde Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi esas, Belirli Süreli İş Sözleşmesi ise istisnadır.
Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi Ayırımının Sınırları Nelerdir?
Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, belirsiz süreli iş sözleşmesine göre çalıştırılan işçiye nazaran farklı işleme tabi tutulamaz. Belirli süreli iş sözleşmesi belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatler, işçinin çalıştığı süreye orantılı olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri veya işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre çalışan işçi için farklı kıdem uygulanmasını haklı gösteren bir neden olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem uygulanır. Emsal işçi, işyerinde aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi dikkate alınır.
Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde İşçi Kıdem Tazminatına Hak Kazanabilir Mi?
İşçinin Kıdem Tazminatı Almasının Şartları : 4857 sayılı İş Kanunu, işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için belli başlı şartlar öngörmüştür. Bu şartlar şu şekilde sıralanabilir:
Yasanın Aradığı Şartlara Göre İşçi Sayılmak: 4857 sayılı İş Kanunu’na göre İşçi, iş sözleşmesi ile bir işverenin işyerinde çalışan kişiye işçi denilmektedir. İş sözleşme yazılı veya sözlü olabilir. İş Kanunu 4.maddesine göre aşağıda sayılan iş ve meslek grupları içerisinde yer alan çalışanların yaptığı çalışmayı işçilik saymadığı için, bu kişiler işçi olmamaları nedeniyle kıdem tazminatı alamazlar.
Belirli Süreli İş Sözleşmesinde işçinin kıdem ve diğer işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanamayacağı hususunun anlaşılabilmesi için öncelikle kıdem tazminatı şartlarının irdelenmesinde fayda vardır.
Kıdem Tazminatı; İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkisini düzenleyen iş sözleşmesi(yazılı veya sözlü olabilir) kapsamında çalışan işçiye, hizmetine karşılık olarak hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında ödenen tazminata Kıdem Tazminatı denilir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. Kıdem tazminatı, işçinin son aldığı ücrete; yemek, yol, eğitim gideri, bayram yardımı ve sosyal yardım (konut vs.) gibi hakların da eklenerek tespit edilen brüt ücret üzerinden hesaplanarak ödenir.
Buna göre:
- Deniz ve hava taşıma işlerinde çalışanlar,
- 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde çalışanlar,
- Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
- Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde çalışanlar,
- Ev hizmetlerinde çalışanlar,
- Sporcular,
- Rehabilite edilenler hakkında,
- 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde çalışanlar işçi sayılmadığından hizmet süresi ne olursa olsun kıdem tazminatına hak kazanamazlar.
Şu kadar ki;
- Kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri,
- Havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işler,
- Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler,
- Tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri,
- Halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri,
- Deniz İş Kanunu kapsamına girmeyen ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile ilgili işlerde çalışanlar İş Kanununa göre işçi sayıldığından bu kanun hükümlerine tabidir.
Bir Yıl Çalışma Şartı:
Bir işçinin, kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için, aynı işverenin işyerinde en az 1 yıl sürekli çalışması gerekmektedir. İşçinin çalıştığı süre 1 yıldan az ise kıdem tazminatına hak kazanamaz. İşçi aynı işverenin farklı işyerlerinde veya farklı şirketlerinde 1 yıldan fazla süreyle çalıştığı takdirde kıdem tazminatına hak kazanır. 1 yıllık sürenin hesaplanmasında işveren nezdinde çalıştığı şirket veya işyerlerinin tamamı göz önünde bulundurulur.
Sözleşmenin Fesih Şekli (İşçinin Sözleşmeyi Haklı Feshi veya İşverenin Haksız Feshi):
İşçinin Kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için;
- İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle feshedilmesi veya,
- İşverenin iş sözleşmesini haksız feshetmesi gerekmektedir.
Saydığımız fesih şartları ile birlikte taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olması gerekmektedir. Zira Belirli Süreli İş Sözleşmesinde işçinin kıdem tazminatı hakkı bulunmamaktadır.
Önemle belirtmekte fayda var ki Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde, sürenin bitiminden önce iş sözleşmesi işveren tarafından haksız nedenle veya işçi tarafından haklı nedenle feshedildiği takdirde işçi, Kıdem Tazminatına hak kazanacaktır.
Kıdem tazminatına hak kazanmanın koşullarına binaen İş Sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle feshi ile işverenin haklı nedenle fesih şartlarından bahsetmekte yarar vardır.
Sözleşmenin İşçi Tarafından Haklı Nedenle Feshi:
4857 sayılı İş Kanunun 24.maddesi işçinin, İş Sözleşmesini Haklı Nedenle derhal fesih hakkını düzenlemiştir. Buna göre süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.
İşçinin İş Sözleşmesini Haklı Nedenle Fesih Sebepleri:
I. Sağlık sebepleri:
- İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.
- İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa.
II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
- İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.
- İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.
- İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.
- İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.
- İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
- Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.
III. Zorlayıcı sebepler:
İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.
İşçi iş sözleşmesini ihbar önelleri beklemeksizin feshetme hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin feshi ile işveren kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür.
Sözleşmenin İşveren Tarafından Haklı Nedenle Feshi:
4857 sayılı İş Kanunun 25.maddesi işverenin, İş Sözleşmesini Haklı Nedenle derhal fesih hakkını düzenlemiştir. Buna göre süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:
I- Sağlık sebepleri:
- İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa yakalanması veya engelli hâle gelmesi durumunda, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi.
- İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda.
II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
- İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
- İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
- İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
- İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.
- İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
- İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
- İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
- İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
- İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.
III- Zorlayıcı sebepler:
İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması.
IV- İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın 17 nci maddedeki bildirim süresini aşması.
İş sözleşmesinin işveren tarafından 25.maddede sayılan sebeplerden birine göre feshedilmesi durumunda işçi, kıdem tazminatına hak kazanamaz. İşçi, feshin yukarıdaki bentlerde öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21 inci madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir. Kısacası işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için iş sözleşmesini 4857 Sayılı İş Kanunu 24.maddesinde sayılan sebeplerden birine göre feshedilmesi veya İşverenin aynı yasanın 25.maddesinde sayılan sebepler dışında feshetmesi gerekmektedir. İşveren haklı nedenle sözleşmeyi feshetse bile bu feshin geçersiz sayılması halinde işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanır
Kıdem Tazminatı Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Kıdem tazminatı talebi, diğer işçilik alacak kalemleri gibi zamanaşımı süresine tabidir. Kıdem tazminatı zamanaşımı süresi, iş akdinin feshi tarihinden itibaren 5 yıldır. İş sözleşmesinin fesih tarihinden itibaren işçi, 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kıdem tazminatını iş mahkemesinde dava açmadığı takdirde bu süreye ilişkin tazminat hakkı zamanaşımına uğrayacaktır. Zamanaşımına uğrayan borç eksik borçtur. Eksik borç, hakkın özünü ortadan kaldırmaz ancak karşı taraf açısından zamanaşımı defi ileri sürülerek davanın usulden reddine karar verilebilir. Bu sebeple işçilik alacağı zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi gerekmektedir.
Belirli Süreli İş Sözleşmesi Feshi
Belirli süreli iş sözleşmesinin feshi herhangi bir bildirim şartına ihtiyaç duyulmaksızın sözleşmede belirlenen sürenin sona ermesine müteakip kendiliğinden sona ermektedir. Ancak süre sona ermeden taraflardan biri sözleşmeyi haklı nedenle derhal feshetme hakkına sahiptir. Belirli süreli iş sözleşmelerinde kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunulamaz. Şu kadar ki sözleşme süresi sona ermeden taraflardan birinin fesih iradesine dayandığı takdirde ihbar tazminatı talebinde bulunulabilir. Feshe bağlı olmayan işçilik alacakları açısından sözleşmenin feshi belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshine tabidir. Başka bir deyişle işçi haklı veya haksız olsa dahi feshe bağlı olmayan işçilik alacaklarını talep edebilmektedir.
Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde, Sözleşmenin Sona Ermesi
Belirli Süreli İş Sözleşmeleri, taraf iradesine dayalı olarak belirtilen sürenin bitimi ile veya belirlenen işin tamamlanması ile sona ermektedir. Bununla birlikte işçinin ölümü de sözleşmeyi kendiliğinden sona erdirmektedir. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi; belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesi sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir.
Öte yandan her ne kadar Belirli Süreli İş Sözleşmesinde, çalışma süresi veya işin tamamlanması kararlaştırılmış ise de bu süreden önce taraflardan birinin sözleşmeyi derhal feshetme hakkı bulunmaktadır. Sözleşmenin feshi sona erme şekillerinden biridir.
Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde Kıdem Tazminatı
Kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, belirlenen sürenin geçmesi veya belirlenen işin tamamlanması ile sona erer. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi, belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 1475 sayılı kanunun 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir. Öte yandan Belirli Süreli İş Sözleşmesinin belirlenen sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi halinde, kıdem tazminatına hak kazanılıp kazanılamayacağı, hususunun anlaşılabilmesi için Kıdem Tazminatı ve kıdem tazminatına hak kazanmanın kanuni dayanaklarının irdelenmesinde fayda vardır.
Kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, belirlenen sürenin geçmesi veya belirlenen işin tamamlanması ile sona erer. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi, belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 1475 sayılı kanunun 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir. Öte yandan Belirli Süreli İş Sözleşmesinin belirlenen sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi halinde, kıdem tazminatına hak kazanılıp kazanılamayacağı, hususunun anlaşılabilmesi için Kıdem Tazminatı ve kıdem tazminatına hak kazanmanın kanuni dayanaklarının irdelenmesinde fayda vardır.
Kıdem Tazminatının yasal dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesidir. 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem tazminatı” başlıklı 14.maddesi; Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
- İşveren tarafından bu Kanunun 17’nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,
- İşçi tarafından bu Kanunun 16’ncı maddesi uyarınca,
- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
- Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla;
feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.
Bununla birlikte kıdem tazminatında dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır.
- İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12/07/1975 tarihinden, itibaren işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. 12/07/1975 tarihinden evvel işyeri devrolmuş veya herhangi bir suretle el değiştirmişse devir mukavelesinde aksine bir hüküm yoksa işlemiş kıdem tazminatlarından yeni işveren sorumludur.
- İşçinin birinci bendin 4’üncü fıkrası hükmünden faydalanabilmesi için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz.
- T.C.Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir.
- Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarında işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz.
- Ancak, bu tazminatın T.C.Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresine ait kısmı için ödenecek miktar, yaşlılık veya malullük aylığının başlangıç tarihinde T.C.Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz.
- Bu maddede geçen kamu kuruluşları deyimi, genel, katma ve özel bütçeli idareler ile 468 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde sayılan kurumları kapsar.
- Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı veya ikramiye ödenmez.
- Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu tazminatın hesabına esas tutulur.
- Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır.
- 13’üncü maddesinde sözü geçen tazminat ile bu maddede yer alan kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında 26’ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de gözönünde tutulur. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder. İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır.
- Bu maddede belirtilen kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük süre hizmet akidleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilir.
- Ancak, toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez.
- İşçinin ölümü halinde yukarıdaki hükümlere göre doğan tazminat tutarı, kanuni mirasçılarına ödenir.
- Kıdem tazminatından doğan sorumluluğu işveren şahıslara veya sigorta şirketlerine sigorta ettiremez.
- İşveren sorumluluğu altında ve sadece yaşlılık, emeklilik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerine mahsus olmak kaydiyle Devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya %50 hisseden fazlası Devlete ait bir bankada veya bir kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili bir fon tesis edilir.
Belirtilmelidir ki, 4857 sayılı Kanun’un Geçici 1.maddesi uyarınca; “Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
Görüldüğü üzere kıdem tazminatı; 1475 sayılı Kanun’un 14.maddesinde belirtilen asgari bir çalışma süresini dolduran işçinin iş sözleşmesinin kanunda sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde, işverence işçiye yapılan bir ödemedir.
Kıdem tazminatı iş sözleşmesinin sona ermesi halinde söz konusu olursa da, iş sözleşmesinin sona erdiği bütün durumlarda talep edilemez. Kıdem tazminatının ödeme biçimi yönünden iş sözleşmesinin herhangi bir şekilde sona ermesi değil, bu sona erme biçiminin kanunda tabir edilen bir şekilde ortaya çıkmış olması gerekir.
Nitekim iş sözleşmesinin sona ermesinin işçiye bu hakkı kazandıracağı haller tahdidi olarak sayılmıştır. Kanunda tahdidi olarak sayılan sona erme halleri dışında kıdem tazminatı ödenmesi ya da istenmesi söz konusu değildir. Tahdidi olarak sayılan bu sebeplerin yorum yoluyla genişletilmez.
Kanun, iş sözleşmesinin sona erdiği 14.maddede sayılan hallerden biri ile son bulması halinde kıdem tazminatı ödeneceğini öngörmüştür.
İş Kanunu’nda kıdem tazminatı talep hakkı sağlayan iş sözleşmesinin sona erme şartı iki şekilde gerçekleşebilir.
- Sözleşmenin kanunda öngörülen belirli sebeplerle feshi,
- İşçinin ölümü sebebiyle sözleşmenin sona ermesi. Bu iki sebep dışında bir sebeple iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işçinin işverenden kıdem tazminatı talep etmesi mümkün değildir.
Öte yandan iş sözleşmesi fesih dışında tarafların anlaşması, sözleşmede öngörülen sürenin bitmesi, işçinin isteği ile ayrılması, işverenin haklı feshi veya daimi bir imkansızlığın ortaya çıkması gibi sebeplerle sona erebilir. Bunlar sözleşmenin belirli sebeplerle feshi dışındaki sona erme sebepleridir.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde kıdem tazminatı hakkını sağlayan fesih halleriyle işçinin ölümü hali ayrı ayrı sayılmıştır. Belirli süreli iş sözleşmesi, sürenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden bu tür sözleşmelerde kıdem tazminatı hakkı doğmayacaktır
Belirli süreli iş akdi sürenin bitimi ile kendiliğinden sona erdiğinde (infisah) işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu değildir. Bu sebeple işçi kıdeme hak kazanamaz.
Kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, belirlenen sürenin geçmesi veya belirlenen işin tamamlanması ile sona erer. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi; belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu 18.09.1996 gün ve 1996/9-489 E 1996/594 K. sayılı kararında; “belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi durumunda kıdem tazminatının hüküm altına alınması doğru değildir. Çünkü böyle bir durumda sözleşme sürenin bitimi ile sona ermektedir ki, bu fesih şekli kıdem tazminatına hak kazandıran hallerden değildir.” ve yine 27.01.1993 gün ve 1992/9-647 E 1993/14 K. sayılı kararında da; “bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan işçi, iş akdini haklı sebeple feshetmesi halinde işyerinde çalışması karşılığı olan kıdem tazminatını alabilir. Bunun için iş akdinin belirli ya da belirsiz süreli olmasının sonuca etkisi yoktur” şeklindeki açıklama ile aynı ilkeyi benimsemiştir.
Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmelerinde Kıdem Tazminatı
Yeri gelmiş iken Belirli Süreli İş Sözleşmesi ile Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinden kaynaklanan davalarda, koşulların sağlanması durumunda kıdem tazminatına hak kazanılacağından bu tazminatın teferruatıyla irdelenmesinde fayda vardır.
Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Kıdem Tazminatı; İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkisini düzenleyen iş sözleşmesi(yazılı veya sözlü olabilir) kapsamında çalışan işçiye, hizmetine karşılık olarak hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında ödenen tazminata Kıdem Tazminatı denilir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. Görüldüğü üzere kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret, işçinin son brüt ücretidir. Başka bir deyişle, iş sözleşmesinin feshedildiği anda geçerli olan ücrettir. İhbar öneline uygun şekilde yapılan fesihte önelin bittiği tarihte fesih gerçekleştiğinden, önelin bittiği tarihteki brüt ücret esas alınır. Kıdem tazminatı hesaplanmasında esas alınan ücret brüt ücrettir. Bu sebeple işçinin fiilen aldığı maaş değil sigorta primi, vergi kesintileri, sosyal yardımlar eklenerek tespit edilen brüt ücrettir.
Kıdem Tazminatına Hak Kazanmanın Koşulları Nelerdir?
İşçi, iş sözleşmesini haklı nedenle (4857 Sayılı İş Kanunun 24.maddesine göre) feshetmişse sözleşmenin belirli veya belirsiz olması önem arz etmeksizin her şekilde kıdem tazminatı almaya hak kazanacaktır.
İşverenin iş sözleşmesini feshetmesi durumunda ise bu feshin geçerli veya geçersiz olmasına bakılmalıdır.
Sözleşme 4857 sayılı İş Kanunun 25.maddesinde sayılan sebeplere dayandırılarak feshedilmesi durumunda işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanamaz. Şu kadar ki yapılan feshin geçersizliğine karar verilmiş olmasın.
Aynı şekilde işçi tarafından yapılan feshin geçersiz olduğuna mahkemece karar verilmesi durumunda işçi kıdeme hak kazanamaz.
İstifa Eden İşçi Kıdem Tazminatı Alabilir mi?
İstifa kelime olarak kişinin kendi rızası ile işinden ayrılması anlamına gelmektedir. İhtirazi kayıt olmaksızın işinden istifa eden işçi kıdem tazminatı alamaz. İş Sözleşmesinin haklı nedenle feshi ile istifa birbiri ile karıştırılmamalıdır. Bu sebeple iş sözleşmesinin sona erdirilmesinde işçi, fesih sebeplerini hukuki çerçevede ve bir dilekçe ile işverene bildirmelidir.
Belirli Süreli İş Sözleşmesinde Uygulanacak Hükümler
Belirli Süreli İş Sözleşmesi 4857 Sayılı İş Kanunun 11.maddesinde tanımlanmıştır. Madde metni; ‘‘…….Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.’’ hükmüne amir olup, belirli süreli işlerde veya bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması şeklinde işçi ile işveren arasında yazılı olarak yapılan sözleşmeler olarak ifade edilmiştir. Bu sebeple Belirli İş Sözleşmelerine 4857 sayılı İş Kanunun hükümleri uygulanır.
Bununla birlikte Kıdem Tazminatı 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanmamış olup, 1475 sayılı kanun 14.maddesine atıf yapıldığından Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde kıdem tazminatı için bu kanun hükümlerinden faydalanılır.
Belirli Süreli İş Sözleşmesinden Doğan Davalar
Kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, belirlenen sürenin geçmesi veya belirlenen işin tamamlanması ile sona erer. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi; belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir. Yine aynı şekilde sözleşme belirlenen sürenin sonunda veya işin tamamlanması ile sona ereceğinden işçi ihbar tazminatı talebinde bulunamaz. Diğer işçilik alacakları bakımından [fazla çalışma ücreti, hafta tatili, UBGT, Yıllık İzin, AGİ ve diğer işçilik alacakları (Kıdem ve İhbar hariç olmak üzere) ] belirli süreli iş sözleşmesi ile belirsiz süreli iş sözleşmesinin herhangi bir farkı bulunmamaktadır.
ÖNEMLİ BİLGİ NOTU: Bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan işçi, iş akdini haklı sebeple feshetmesi halinde işyerinde çalışması karşılığı olan kıdem tazminatını alabilir. Bunun için iş akdinin belirli ya da belirsiz süreli olmasının sonuca etkisi yoktur. Bununla birlikte iş sözleşmesi süreli olsa bile sözleşme süresinden önce işveren tarafından yapılan haksız fesih durumunda da işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
Belirli Süreli İş Sözleşmesinde Kıdem Tazminatı Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/22-391-E, 2014/710-K sayılı Kararı.
Taraflar arasındaki “kıdem tazminatı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 3.İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 29.03.2012 gün ve 2011/1250 E.-2012/182 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 11.12.2012 gün ve 2012/8515 E.-2012/28013 K. sayılı ilamı ile;
(Davacı vekili, işe iade dosyasında mahkemenin davanın kabulüne karar verdiği halde, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nce iş sözleşmesinin belirli süreli olarak kabul edilerek davanın bozularak ortadan kaldırıldığını ve reddine karar verildiğini, müvekkiline belirli süreli sözleşme gerekçe gösterilerek kıdem tazminatı ödenmediğini belirterek, davalıdan kıdem tazminatının ödetilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamındaki belge ve bilgilere göre; davacının, iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek işe iade davası açtığı, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile feshin geçersizliğine dair verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2008/7452 Esas-2008/7084 Karar sayılı ilamı ile, iş sözleşmesinin belirli süreli olduğu, bu nedenle, davacının iş güvencesinden yararlanmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 120.maddesindeki hükme göre, yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren haller düzenlenmiş olup, belirli süreli iş sözleşmesinin kararlaştırılan sürenin dolmasıyla sona ermesi hali kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren haller arasında sayılmamıştır.
Somut olayda davacı, kesinleşen yargı kararıyla sabit olduğu üzere belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Belirli süreli iş sözleşmesi sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erer. Başka bir anlatımla belirli iş sözleşmesinin sona erdirilmesi için fesih beyanında bulunulmasına gerek yoktur. Davacının iş sözleşmesinin iş bitimi nedeniyle kendiliğinden sona erdiği dosya kapsamından anlaşıldığından, kıdem tazminatı talebinin reddi yerine kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kıdem tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının 2005-2007 tarihleri arasında davalı işyerinde kaynak, montaj ustası ve üretim işçisi olarak çalıştığını, 08.01.2007 tarihinde işyerine geldiklerinde işe giriş kartlarının ellerinden alınarak ve herhangi bir yazılı bildirim yapılmadan işten çıkarıldıklarını, işe iade davalarının “sözleşmelerin belirli süreli olması ve belirli değilse bile yeni çelikhane inşaatının önemli ölçüde tamamlanması ile doğan işgücü fazlalığı nedeniyle feshin geçerli nedene dayanması” gerekçesiyle reddedildiğini, ancak sözleşmenin kendiliğinden sona ermediğini zira fesihten sekiz ay sonra bile sözleşme konusu yeni çelikhane inşaatının sürdüğünün belirlendiğini, ayrıca davacının sadece sözleşmede belirtilen işleri yapmadığını, fabrikanın limanı, tamir atölyesi gibi kısımlarında da çalıştığını, belirli süreli iş sözleşmelerinde kıdem tazminatına ilişkin olarak; 1475 sayılı Kanun’un 14.maddesinin belirli-belirsiz süreli ayrımına gitmeksizin bir yıl çalışan ve iş akdi işverence sona erdirilen işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini hüküm altına aldığını gibi, işin bittiği ancak bunun işveren açısından haklı neden olmadığı durumlarda Yargıtay’ın kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine ilişkin kararlar verdiğini, davacının iş akdi kendiliğinden sona ermediğinden, davacının işin bittiğini fesih olmadan bilemeyeceğini, iş akdinin yenilenmemesinin de işveren feshi olarak kabulünün gerektiğini belirterek, kıdem tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, “işe iade davalarının kararları gereğince; davacının sözleşmesinin belirli süreli olduğu, 1475 sayılı Yasanın 14.maddesi gereğince belirli süreli olan ve iş bittiğinde kendiliğinden sona eren işler için kıdem tazminatı ödenmesi gerekmediği, ancak tüm işyeri dikkate alındığında davacının yaptığı kaynak montaj işi devam etmesine rağmen, kaynak montaj işi biten bölümlerin işveren ve işyerindeki yetkili sendika temsilcileri ile birlikte tespit edildiği ve o bölüm çalışanlarına iş akitlerinin sona erdiğinin bildirildiği, iş akdinde davacının hangi bölüm için işe alındığı açıkça belirtilmediğinden davacı işin bittiğini fesih bildirimi olmadan bilemeyeceğinden, akdin işin sona ermesi nedeniyle kendiliğinden sona erdiğinin kabul edilemeyeceği, iş akdi davalı işveren tarafından yapılan bildirimle sona erdirildiğinden davacının kıdem tazminatını hak ettiği” gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece; “aynı işverene karşı açılan ve benzer sözleşmelerle çalışanlar tarafından açılan davalarda verilen kabul kararlarının onanmak suretiyle kesinleştiği ve 1475 sayılı Yasanın 14.maddesinde kıdem tazminatına hak kazanabilmek için belirli süreli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımı yapılmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin kararda direnilmiştir.
Direnme hükmü, davalı vekili tarafından temyiz edilmektedir.
Uyuşmazlık, belirli süreli iş sözleşmesinin belirlenen sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi halinde, kıdem tazminatına hak kazanılıp kazanılamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesidir.
1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem tazminatı” başlıklı 14.maddesi;
“… ( Değişik fıkra: 29/07/1983 – 2869/3 md. ) Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
İşveren tarafından bu Kanunun 17’nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,
İşçi tarafından bu Kanunun 16’ncı maddesi uyarınca,
Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyle,
Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla;
Feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.
(Ek bent: 25/08/1999-4447/45 md. ) 506 Sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının ( A ) bendinin ( a ) ve ( b ) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler gözönüne alınarak hesaplanır. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12/07/1975 tarihinden, itibaren işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. 12/07/1975 tarihinden evvel işyeri devrolmuş veya herhangi bir suretle el değiştirmişse devir mukavelesinde aksine bir hüküm yoksa işlemiş kıdem tazminatlarından yeni işveren sorumludur.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) İşçinin birinci bendin 4’üncü fıkrası hükmünden faydalanabilmesi için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) T.C.Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarında işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Ancak, bu tazminatın T.C.Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresine ait kısmı için ödenecek miktar, yaşlılık veya malullük aylığının başlangıç tarihinde T.C.Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Bu maddede geçen kamu kuruluşları deyimi, genel, katma ve özel bütçeli idareler ile 468 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde sayılan kurumları kapsar.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı veya ikramiye ödenmez.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu tazminatın hesabına esas tutulur.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır.
(Değişik fıkra: 29/07/1983-2869/3 md. ) 13’üncü maddesinde sözü geçen tazminat ile bu maddede yer alan kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında 26’ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de gözönünde tutulur. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder. İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır.
(Değişik fıkra: 17/10/1980-2320/1 md. ) Bu maddede belirtilen kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük süre hizmet akidleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilir.
(Değişik fıkra: 10/12/1982-2762/1 md. ) Ancak, toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez.
İşçinin ölümü halinde yukarıdaki hükümlere göre doğan tazminat tutarı, kanuni mirasçılarına ödenir.
Kıdem tazminatından doğan sorumluluğu işveren şahıslara veya sigorta şirketlerine sigorta ettiremez.
İşveren sorumluluğu altında ve sadece yaşlılık, emeklilik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerine mahsus olmak kaydiyle Devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya %50 hisseden fazlası Devlete ait bir bankada veya bir kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili bir fon tesis edilir.
Fon tesisi ile ilgili hususlar kanunla düzenlenir…” düzenlemesini içermektedir.
Belirtilmelidir ki, 4857 sayılı Kanun’un Geçici 1.maddesi uyarınca; “Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
Bu Kanunun 120’nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanununun 14’üncü maddesinin birinci fıkrasının 1’inci ve 2’nci bendi ile onbirinci fıkrasında, anılan Kanunun 16, 17 ve 26’ncı maddelerine yapılan atıflar, bu Kanunun 24, 25 ve 32’nci maddelerine yapılmış sayılır.”
Görüldüğü üzere kıdem tazminatı; 1475 sayılı Kanun’un 14.maddesinde belirtilen asgari bir çalışma süresini dolduran işçinin iş sözleşmesinin kanunda sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde, işverence işçiye yapılan bir ödemedir.
Kıdem tazminatı iş sözleşmesinin sona ermesi halinde söz konusu olursa da, iş sözleşmesinin sona erdiği bütün durumlarda talep edilemez. Kıdem tazminatının gerçekleşmesi yönünden iş sözleşmesinin herhangi bir şekilde sona ermesi yetmez; bu sona erme biçiminin kanunda tasrih edilen bir şekilde ortaya çıkmış olması da lazımdır. Zira iş sözleşmesinin sona ermesinin işçiye bu hakkı kazandıracağı haller sınırlıdır. Kanunda sınırlı olarak öngörülen sona erme halleri dışında kıdem tazminatı ödenmesi ya da istenmesi söz konusu olamaz. Sınırlı olarak belirlenen bu sebeplerin yorumla genişletilmesi veya örnekseme yoluyla başka hallere yayılması mümkün değildir (Ünal Narmanlıoğlu, İş Hukuku Ferdi İş İlişkileri I, 3. Bası, İzmir 1998 ).
Kanun, iş sözleşmesinin sona erdiği her halde değil, belirli sona erme halleriyle sınırlı olarak bu tazminatı tanımaktadır; iş sözleşmesi madde 14’de sayılan hallerden biriyle son bulmuş olmalıdır (Hamdi Mollamahmutoğlu-Muhittin Astarlı, İş Hukuku, 5.Bası, Ankara 2012, s. 981-982 ).
İş Kanunu’nda kıdem tazminatı talep hakkı sağlayan iş sözleşmesinin sona erme şartı iki şekilde gerçekleşebilir.
1) Sözleşmenin kanunda öngörülen belirli sebeplerle feshi,
2) İşçinin ölümü sebebiyle sözleşmenin infisahı. Bu iki sebep dışında bir sebeple iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işçinin işverenden kıdem tazminatı talep etmesi mümkün değildir.
Bilindiği üzere iş sözleşmesi fesihten başka tarafların anlaşması, sözleşmede öngörülen sürenin bitmesi, işçinin isteği ile ayrılması, işverenin haklı feshi veya daimi bir imkansızlığın ortaya çıkması gibi sebeplerle sona erebilir. Bunlar sözleşmenin belirli sebeplerle feshi dışındaki sona erme sebepleridir.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde kıdem tazminatı hakkını sağlayan fesih halleriyle işçinin ölümü hali ayrı ayrı sayılmıştır. Belirli süreli iş sözleşmesi, sürenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden bu tür sözleşmelerde kıdem tazminatı hakkı doğmayacaktır ( Nuri Çelik, İş Hukuku Dersleri, 25. Bası, eylül 2012, İstanbul, s.319 ).
Belirli süreli iş akdi sürenin bitimi ile kendiliğinden sona erdiğinde (infisah) işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için kıdem tazminatı hakkı doğmaz (Sarper Süzek, İş Hukuku, 3 Bası, İstanbul 2006, s.53 ).
Kıdem tazminatı hakkının elde edilmesi, iş sözleşmesinin sona eriş biçimiyle sınırlandırılmıştır. Yasada belirtilen nedenler dışında iş sözleşmesini sona erdiren bir başka duruma dayanılarak kıdem tazminatı istenemez. Zira “kanunda yazılı olmayan bir halin, kanunun tahdidi olarak saydığı mükellefiyet tahmil eden haller meyanına ithali caiz değildir”. Şu duruma göre, iş sözleşmesinin, mesela devletçe el konulma gibi daha önceden öngörülemeyen ve işverenin iradesi dışında kalan bir nedenle sona ermesi ya da işçi tarafından fesih bildirimi halleriyle sona erdirilmesi hallerinde kıdem tazminatı lazım gelmez. İş sözleşmesinin uzlaşma ile sona erdirilmesinde de bu durum aynıdır. İş sözleşmesinin ölüm dışında kendiliğinden ya da belirli süreli olup da bu sürenin geçmesinden ötürü sona ermesi durumunda da kıdem tazminatı gerekmez (Mustafa Çenberci, İş Kanunu Şerhi, 3.Bası, Ankara 1976, s.338-339).
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimiyle otomatik olarak sona ermesi tarafların başlangıçtaki iradelerinden kaynaklandığından, ne bir bildirim süresine uyma gereği ne de hakkın kötüye kullanımından bahsetmenin gereği vardır. Yine bu durumda kural olarak herhangi bir tazminat ödemesi sözkonusu olmaz ( Mallamahmutoğlu H.-Astarlı M., a.g.e., s.961).
Görüldüğü üzere, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde kıdem tazminatın talep edilebilmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir.
Bunlardan ilki; iş sözleşmesinin işçinin işe başladığı tarihten itibaren en az bir yıl devam etmiş olması, ikincisi ise; sözleşmenin kanunda belirtilen fesih hallerine dayalı olarak veya işçinin ölümü ile sona ermesidir.
Kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri, belirlenen sürenin geçmesi veya belirlenen işin tamamlanması ile sona erer. Bu süre hafta, ay, yıl veya belli bir tarih olabilir. İşin devam süresi, işin gayesinden anlaşılabileceği gibi; belirli bir olayın gerçekleşmesi, hatta gerçekleşmesi belli olmayan olayların sonucuna da bağlanabilir.
Belirli süreli iş sözleşmesinin sürenin bitimi ile sona ermesi durumunda; sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi hali 14.maddede sayılan sona erme biçimlerinden olmadığından, diğer bir ifade ile belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden; işveren tarafından yapılmış bir fesih söz konusu olmadığı için, işçinin kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu 18.09.1996 gün ve 1996/9-489 E 1996/594 K. sayılı kararında; “belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi durumunda kıdem tazminatının hüküm altına alınması doğru değildir. Çünkü böyle bir durumda sözleşme sürenin bitimi ile sona ermektedir ki, bu fesih şekli kıdem tazminatına hak kazandıran hallerden değildir.” ve yine 27.01.1993 gün ve 1992/9-647 E 1993/14 K. sayılı kararında da; “bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan işçi, iş akdini haklı sebeple feshetmesi halinde işyerinde çalışması karşılığı olan kıdem tazminatını alabilir. Bunun için iş akdinin belirli ya da belirsiz süreli olmasının sonuca etkisi yoktur” şeklindeki açıklama ile aynı ilkeyi benimsemiştir.
Somut olayda, işe iade davasında verilen karar ile davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı hususu kesinleşmiş olup davacının iş sözleşmesinde süre, işin bitimi olarak kararlaştırılmış ve sendika temsilcilerinin de imzası bulunan tutanak ile işin bitimi ve iş bitimi ile davacının da içlerinde bulunduğu işçilerin iş akdinin sona erdiği hususu imza altına alınmıştır. Kaynak montaj işi biten bölümlerin işveren ve işyerindeki yetkili sendika temsilcileri ile birlikte tespit edildiği, bu tutanağın işin bitimi nedeniyle sözleşmenin feshini değil, işin bitimi nedeniyle sözleşme süresinin bitimini bildirmeyi amaçladığı açıktır.
Bu durumda davacının iş akdi sözleşmenin bitimi için öngörülen “işin bitimi” ile kendiliğinden sona erdiğinden, kıdem tazminatına hükmedilmesi isabetsizdir.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3.fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.05.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Sıkça Sorulan Sorular
İşçi ile işveren arasındaki hizmet ilişkisini düzenleyen, tarafların hak ve yükümlülüklerinin yer aldığı özel hukuk sözleşmelerine İş Sözleşmesi denilmektedir. Bu sözleşme yazılı veya sözlü olabilir. İş sözleşmesi taraf iradelerine dayanmakla birlikte iş sözleşmesinde yer alacak hükümler İş Kanuna aykırı olamaz.
Esasında iş sözleşmesi; bireysel ve toplu iş sözleşmesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ayrıca her iki durumda da yapılan sözleşmeler, Belirli Süreli, Belirsiz Süreli, Tam Zamanlı veya Yarı Zamanlı İş Sözleşmesi olarak yapılabilmektedir.
İş sözleşmesi taraf iradelerine dayandığından en az bir sureti işçide bir sureti de işverende olacak şekilde taraflara verilmektedir. Ancak sözleşmenin yazılı olma zorunluluğu yoktur. Bu sebeple işçi-işveren sözlü iş sözleşmesi yaptığı takdirde tarafların her ikisinde de sözleşme örneği mevcut olmayabilir.
İş sözleşmesi, taraf iradelerine dayanan özel hukuk sözleşmesi olduğundan iş kanunu ve mevzuata aykırı olmadığı müddetçe her türlü hak ve alacağı kapsamaktadır. Şu kadar ki; sözleşme insan haklarına, toplum saygınlığına aykırı olamaz.
İş sözleşmesinde ücret zorunlu unsurlardandır. Bu sebeple ücretin belirtilmesi zorunludur. Ancak uygulamada çoğu iş sözleşmesi sözlü olduğundan taraflar arasında ücret noktasında ihtilaf olmaktadır.
İş Sözleşmesi, tarafların hak ve yükümlülüklerine iş kanuna uygun olacak şekilde hazırlamak gerekmektedir. Zira kanuna aykırı hükümlerin geçerliliği bulunmamaktadır. Öte yandan sözleşmede yer alan maddelerin tamamı okunmalı ona göre imza altına alınmalıdır.
İş sözleşmesi, tarafların birinin ölümü, sözleşmenin haklı nedenle veya haksız nedenle feshi veya ihbar önellerine uyularak feshi mümkündür. İş sözleşmesinin feshi, noter kanalıyla, iadeli taahhütlü mektupla veya işverene verilen dilekçe ile feshedilebilir. Bununla birlikte sözlü beyan ile sözleşmenin feshi mümkündür ancak ispat açısından yazılı yollarla fesih yolu tercih edilmelidir.
İş sözleşmelerinde deneme süresi en fazla 2 AY olabilir. Ancak toplu iş sözleşmesi ile bu süre 4 AY’a çıkartılabilir.
İş sözleşmesi yazılı olmak zorunda değildir. Sözleşme taraf iradelerine dayandığından yazılı veya sözlü olması hukuk aleminde aynı değere sahiptir. Ancak ispat açısından sözleşmenin yazılı olmasını önermekteyiz.
Bir yıllık iş sözleşmesi fesih ihbarına gerek kalmaksızın kendiliğinden sona ermektedir. Ancak işçi, süre bittikten sonra örtülü irade ile hizmet ilişkisine devam eder ve işveren de bunu onaylarsa sözleşme uzamış sayılır.
İş sözleşmesinde süre sınırlaması yoktur. Bu sebeple sözleşme 1 AY’lık yapılabileceği gibi, 1 YIL’llık hatta süresiz de yapılabilmektedir.
İş sözleşmesi süreli olarak yapılmış ise sürenin sona ermesi ile kendiliğinden sona erer. Sözleşmede süre belirtilmiş olsa dahi taraflardan biri sözleşmeyi haklı nedenle veya bildirimsiz olarak feshetme hakkına sahiptir. Ancak feshe bağlı tazminatlardan sorumluluk doğabilir.
İş sözleşmesinin imzalanması zorunlu değildir. Ancak işveren, yazılı iş sözleşmesi ile işi görüyor ise bu durumda işçi sözleşme imzalamadığı takdirde işe başlatılamayabilir. Öte yandan iş sözleşmesi yazılı veya sözlü olabilir. Başka bir deyişle iş sözleşmesinde geçerlilik unsuru bulunmamaktadır.
İş sözleşmesi taraflardan birinin fesih bildirimi ile aynı gün içerisinde iptal edilebilir. Sözleşmenin iptali, sözlü beyanla, noter kanalıyla, iadeli taahhütlü mektupla veya işverene verilecek bir dilekçe ile yapılabilmektedir.
Sözleşme süresi 1 YIL olan sözleşmelerde taraflardan her ikisinin de onayı olması durumunda sürenin bitimine müteakip yenilenmektedir. Ancak bir sefer yenilenen sözleşme Belirsiz Süreli İş Sözleşmesine dönüşür.
Kanuna göre bireysel iş sözleşmelerinde deneme süresi en fazla 2 AY olarak tayin edilmiştir. Bu sebeple bu tür sözleşmelerde deneme süresi 3 AY olamaz. Fakat Toplu iş sözleşmelerinde bu süre 4 AY’a kadar uzatılabildiği için 3 AY deneme süresi belirlemek mümkündür.
İş sözleşmesinin olup olmamasına bakılmaksızın ihbar önellerine uyulmalıdır. Zira iş sözleşmesinde yazılı olma koşulu bulunmamaktadır. Bununla birlikte sözleşme yazılı olsa da olmasa da ihbar öneline uymayan taraf karşı tarafa tazminat ödemek zorunda kalabilir.
İş sözleşmesi notersiz de yapılabilmektedir. Geçerlilik koşulu değişmez. Adi yazılı sözleşme ile aynı sonuçları doğurur. Bu sebeple notersiz sözleşme zorunluluğu bulunmamaktadır.
İş sözleşmesi, yazılı, sözlü, adi yazılı veya noter huzurunda yapılabilir. Sözleşmenin geçerlilik koşulu yazılı olmasına bağlı değildir. Bu sebeple iş sözleşmesinde noter onayı gerekmez.
Belirli süreli iş sözleşmesinde süre kısıtlaması bulunmamaktadır. Bu tür sözleşmeler 6 aylık, 1 yıllık hatta 1 aylık yapılabilmektedir.
Belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmede belirlenen sürenin sona ermesi ile kendiliğinden sona erer. Sözleşmenin sona ermesi ile taraflar birbirinden feshe bağlı işçilik alacağı talep edemez. Yani bu sözleşmelerde kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunulamaz. Şu kadar ki sözleşme süre sona ermeden bir tarafın fesih beyanı ile sona erdiği takdirde durum farklıdır.
Belirli süreli iş sözleşmesinde kıdem tazminatı alınamaz. Zira kıdem tazminatı feshe bağlı işçilik alacağı sayılmaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmesi her seferinde yenilenebilir. Ancak Yargıtay üst üste yenilenen belirli süreli iş sözleşmesini Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi saymaktadır. Bu sebeple sürekli yenilenen sözleşmeler belirsiz süreli sözleşme olarak nitelendirilebilir.
Belirli süreli iş sözleşmesi sona erdiği takdirde her iki tarafın da iradesi devam etmeye yönelik olması durumunda sözleşme otomatik olarak uzamış sayılır. Sözleşmenin uzaması, Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi halini alır.
Belirli süreli iş sözleşmesinde süre 1 YIL ve daha fazla ise işçinin Yıllık İzin hakkı doğar. Yıllık izin hakkı bir yıl fiilen çalışan işçiler için uygulanmaktadır. Bu sebeple 1 YIL’ın altındaki sözleşmelerde yıllık izin hakkı bulunmamaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmesi sona erdiğinde işçi, işsizlik maaşından faydalanır. İş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren 30 gün içerisinde işsizlik maaşına başvuru yapılması gerekmektedir.
Belirli süreli iş sözleşmesi sözleşmeden belirlenen sürenin sona ermesi ile kendiliğinden sona erer. Ancak sözleşme tarihinden önce de taraflardan biri fesih bildirimi ile sözleşmeyi sona erdirebilir.
Gerek Belirli süreli iş sözleşmesinde gerekse de Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinde deneme süresi şartı konulabilir. Deneme süresi bireysel iş sözleşmelerinde en fazla 2 AY olabilir. Bu süre toplu iş sözleşmeleri ile 4 AY’a kadar uzatılabilir.
Belirli süreli iş sözleşmelerinde ihbar süresi bulunmamaktadır. Zira belirlenen tarihte sözleşme kendiliğinden sona erer. Ancak sözleşme bitim tarihinden önce taraflardan birinin sözleşmeyi feshetmek istemesi durumunda ihbar öneline uyulmalıdır.
Belirli süreli iş sözleşmelerinde sürenin sona ermesi ile birlikte sözleşme kendiliğinden sona erer. Kıdem ve ihbar tazminatı feshe bağlı işçilik alacaklarındandır. Başka bir deyişle sözleşmeyi haksız nedenle fesheden işveren kıdem ve ihbar tazminatı ödemekle yükümlüdür. Belirli süreli iş sözleşmelerinde sürenin sona ermesi ile Kıdem ve İhbar Tazminatına hak kazanılamaz.
Belirli süreli iş sözleşmesi süresinden önce işveren tarafından feshedildiği takdirde işçi İhbar Tazminatı almaya hak kazanır. Feshe bağlı olmayan işçilik alacakları bakımından işveren bu tazminatları da ödemek zorundadır.
İşçinin fesih bildiriminden önce işten çıkarılması durumunda İhbar Tazminatı almaya hak kazanır. Zira ihbar öneline uymayan işveren tazminat ödemekle yükümlüdür.
Belirli süreli iş sözleşmesinde sözleşme süresi biten işçi ihbar tazminatına hak kazanamaz. Zira sözleşme belirlenen tarihte sona erer. Öte yandan ihbar tazminatı feshe bağlı işçilik alacağındandır. İşçinin ihbar tazminatına hak kazanabilmesi için iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız nedenle feshedilmesi gerekir.