- Minval Hukuk
- Kira ve Gayrimenkul Hukuku
- 17 Ekim 2023
İçerik Başlıkları
Ayni haklar eşya üzerinde kurulabilen ve onlarda egemenlik yetkisi sağlayan dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilen haklar olup mülkiyet hakkı, intifa hakkı, oturma hakkı bu haklara örnektir. Özellikle eşya hukukuna dair uyuşmazlıklarda hak sahibinin sınırlarını ve yetkilerini belirlemek son derece önemlidir. Müdahalenin men’i, bir başka adıyla haksız el atmanın önlenmesi davası da ayni hak sahibi davacının, söz konusu hakkının sınırlarını ihlal eden, yetkilerinin kullanımına haksız şekilde müdahil olan tarafa açtığı davadır. Bu ihlaller hakkın tasarruf sahibi tarafından kullanılmasının zorlaştırılması, engellenmesi veya kısıtlanması şeklinde görünebilmektedir.
Bu davanın yasal düzenlemelerdeki temeli ise 4721 s. TMK’nin “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükmü olup mülkiyet hakkının içeriği başlığı altında yer aldığını belirtmekte de fayda vardır. Bir diğer önemli nokta ise bu davanın ayni veya şahsi hak sahipleri tarafından ecrimisil denilen haksız işgal davası ile birlikte açılmasıdır. Çünkü genellikle gerçek hak sahibinin bu haksız müdahale sonucu bir zararı doğmaktadır.
Mülkiyet Kavramı ve Mülkiyet Hakkının Korunması
Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleri olup burada mülkiyet hakkı da mutlak ayni hak olarak yer almaktadır. Mutlak nitelikte olmasının sonucu olarak da uyuşmazlık durumunda herkese karşı ileri sürülebilmektedir. Belirtmekte fayda vardır ki, mutlak ayni hak olsa da mülkiyet hakkı dokunulmaz olmayıp hukuk düzeninin izin verdiği ölçüde sınırlandırılabilir niteliktedir. Anayasa’nın kişinin hakları ve ödevleri başlığı altındaki 35. Maddesinde mülkiyet hakkı “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” şeklinde düzenlemeye tabi olmuş ve güvence altına alınmıştır. Buradan özel mülkiyet esasının benimsendiği ve kamu yararı gerektiğinde söz konusu hakkın sınırlandırılabileceği de görülmektedir. Geniş anlamda mülkiyet hakkı, ekonomik içeriğe sahip taşınır veya taşınmaz, maddi varlığı olan veya olmayan şeyler üzerinde kullanma yararlanma ve tasarruf etme hakkı sağlayan haktır. Fikri ve sınai haklar, alacak hakları, marka ve patent hakları bunun örneğidir.
Burada kullanma, yararlanma ve tasarruf yetkileri aktif, haksız kullanım sonucu başvurulan el atmanın önlenmesi ve istihkak davaları da pasif (koruyucu) yetkilerdir. Şeyin cinsine göre taşınır veya taşınmaz mülkiyet olarak adlandırılan mülkiyet hakkına el atılması, genellikle mülkiyetten yoksun bırakma, kullanımın sınırlandırılması ve hakkın özüne yönelik müdahaleler olmak üzere üç türlü olmaktadır. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme Ek Protokol No.1 m.1’e göre de “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” Şekliyle ifade edilmiş ve özel ve tüzel kişilere ait mal ve mülke yapılabilecek keyfi müdahalelere karşı koruma güvencesi sağlanmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, mülkiyet hakkına yapılacak olan müdahalenin genel veya kamu yararı sağlamak amacıyla yapılıp yapılmadığıdır. Dolayısıyla herhangi bir uyuşmazlıkta kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki orantılılık ilkesi, hukuka uygunluk ve keyfilik ilkeleri gözetilmelidir.
Herkes mülkiyet hakkından barışçıl bir şekilde, temel hak ve özgürlüklerin demokratik ilkeleri dahilinde faydalanmalı, hakka yapılacak müdahaleler ancak kanunla ve kamu yararı özelinde ölçülülük, hukuki belirlilik ve kanunilik ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
El Atmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men-i) Davasının Şartları Nelerdir?
El atmanın önlenmesi davasının şartları şu şekilde sıralanabilir:
- Dava, ayni veya şahsi hak sahipleri tarafından açılmalıdır.
- Taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki ayni veya şahsi hakka el atılmış olmalı veya el atma tehlikesi bulunmalıdır.
- El atan kişinin müdahalesi haksız olmalı, geçerli bir hukuki sebebe dayanmamalıdır.
El Atmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men-i) Davasının Uygulama Alanları
Hukuki dayanağını 4721 s. TMK’nin 683. Maddesinden alan el atmanın önlenmesi davasının uygulama alanı Malik, sahip olduğu şey üzerinde hukuk kurallarının izin verdiği ölçüde istediği gibi kullanma, faydalanma ve tasarrufta bulunma yetkilerine sahiptir. Bu ayni, sınırlı ayni veya şahsi hakların hukuk düzeninin sınırları dışında çıkılarak kullanılması halindeki haksız fiillere karşı ise hukuki koruma işbu dava ile sağlanmaktadır. Dolayısıyla malikin mülkiyet hakkı, haksız saldırılara uğradığında el atmanın önlenmesi davası uygulama alanı bulur.
El Atmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men-i) Davasında Zamanaşımı Süresi
El atmanın hukuki niteliğinin haksız fiil olmasından sebeple bu dava haksız müdahale/fiil devam ettiği müddetçe her zaman açılabilir. Bu şartla bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre işlemeyecektir.
El Atmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men-i) Davası ile ilgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 25.5.2023 Tarihli, 2021/7905 E., 2023/2956 K. Sayılı Kararı
……..B. Temyiz Sebepleri Kararın yasa ve yönteme uygun olmadığı, kadastro tespit tutanaklarının esas alınmasının eksik ve hatalı olduğu, davacı … açısından zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu, davalı … açısından ortada herhangi bir zilyetlik göstergesi olmamasına rağmen, zilyetlikle kazanmanın koşullarının varlığının esas alınmasının isabetsiz olduğu, davalı parsele …’in eşi … tarafından müdahale edilmesi üzerine müvekkil … 12.01.2010 ve 23.09.2013 tarihlerinde ayrı ayrı … Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunulduğu, 18.09.2013 tarihli Raporun eki 5 numaralı krokinin gerçek durumu ifade ettiği belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali tescil ile el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1-) 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, ” Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” 2-) 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir” 3-) 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir…” 4-) 4721 Sayılı TMK’nın 683. maddesinde; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükümlerini içermektedir. 3. Değerlendirme Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı/davalı … vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. SONUÇ: Açıklanan sebeple; Davacı/davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,…….
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 8.5.2023 Tarihli 2023/1188 E., 2023/1326 K. Sayılı Kararı
………B. Karar Düzeltme Sebepleri Davacı-birleşen dosya davalısı vekili; taşınmazın yargılama sırasında davalı tarafından Hacıköy tüzelkişiliğine devredildiğini, dava konusunun devri nedeniyle taraf teşkilinin sağlanması gerektiğini, satış bedeli ödenmeden el atmanın önlenmesine karar verilemeyeceğini, ihale ile aldıktan sonra masraf yapılarak arsa vasfında getirildiğini, bu masrafların iade edilmesini, hapis hakkı talebinin kabul edilmesini ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-birleşen dosya davacısı vekili; asıl davanın tarafı Hacı Belediyesi iken, 6360 Sayılı yasanın geçici 2. maddesi gereği İl Özel İdaresine devredildiğini, komisyon tarafından taşınmazların Köy Tüzelkişiliğine devrediliğini, mülkiyet ve zilyetllik haklarının kalmadığını, taraf teşkilinin sağlanarak devam edilmesini, kötüniyetli davacının bedel talep edemeyeceğini, birleşen davada ise; yolsuz tescil nedeniyle zilyetlik süresince ecrimisile hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık; asıl davada; taşımaz için ödenen bedelin iadesi, yapılan masrafların tahsili ve hapis hakkı tanınması, birleşen dava ise; el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683. maddesi şöyledir: “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” Aynı Kanunu’nun, “İyiniyetli olmayan zilyet bakımından”başlıklı 995. maddesi şöyledir: “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.” 2. Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin hak sahibi olmayan zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 Sayılı kararı) 3. Değerlendirme Mahkemece; mahkemece bozma ilamına uyularak davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı adına tapuya tesciline dair mahkeme kararının kesinleştiği 17.04.2012 tarihinden itibaren ecrimisile hükmedildiği, haksız zilyedin müdahalesinin önlenmesine yönelik karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı anlaşılmakla, tarafların karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Açıklanan sebeple; Tarafların karar düzeltme taleplerinin REDDİNE,…….