Maddi ve Manevi Tazminat Davası Nedir?

Maddi ve Manevi Tazminat Davası, bireylerin yaşamlarında uğradıkları zararların hukuki yollarla tazmini amacıyla başvurdukları bir hukuki süreçtir. Bu dava türü, kişinin malvarlığına yönelik somut kayıpları içeren maddi tazminat ve duygusal/psikolojik zararların telafisini amaçlayan manevi tazminat olmak üzere iki ana kategoriyi içerir. Maddi ve manevi tazminat davaları birlikte açılabileceği gibi birbirinden bağımsız bir şekilde de açılabilir.

Manevi Tazminat Davaları

Bu tür davalar, bireylerin duygusal acı, itibar kaybı veya psikolojik etkilenmeler nedeniyle tazminat talep etmelerine odaklanan hukuki süreçlerdir. Bu davalarda, mağdurun yaşadığı duygusal sıkıntı ve acılara davalı tarafın neden olduğu kanıtlandığında tazminat talebi söz konusu olabilir. Manevi tazminat miktarı, mağdurun yaşadığı duygusal acı, itibar kaybı, psikolojik etkilenme gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Mahkeme, bu zararların ciddiyetini değerlendirerek adil bir miktar belirler.

Manevi Tazminat Davası Şartları

Manevi Tazminat Davası‘nın temel şartları, davalının kusurlu davranışının tespiti, mağdurun duygusal acı çekmesi ve bu acının davalıyla ilişkilendirilebilir olmasıdır. Davalının kusuru ve mağdurun duygusal acıları, genellikle mahkeme sürecinde uzman görüşleri ve tanıklar aracılığıyla belirlenir.

Manevi Tazminat Davası Açmak İçin Gereken Temel Şartlar

Kusurun Belirlenmesi:

  1. Davalı tarafın kusurlu davranışı ispatlanmalıdır.
  2. Kusur, hukuki bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Duygusal Acının İspatı:

  1. Mağdurun duygusal acısı, uzman görüşleri ve tanıklıklar aracılığıyla belgelenmelidir.
  2. Acının varlığı somut delillere dayandırılmalıdır.

Duygusal Acının Tazminatla İlişkilendirilebilir Olması:

  1. Duygusal acıya davalı tarafın neden olduğu ispatlanmalıdır.
  2. Acının, haksız eylemle doğrudan ilişkilendirilebilir olması önemlidir.

Tazminat Talebinin Makul Olması:

  1. Talep edilen tazminat miktarı, mahkeme tarafından makul ve adil bulunmalıdır.
  2. Tazminat miktarının somut faktörlere dayalı olarak hesaplanması gereklidir.

Duygusal Acının Ciddiyetinin Değerlendirilmesi:

  1. Mahkeme, duygusal acının ciddiyetini değerlendirerek adil bir tazminat miktarı belirlemelidir.
  2. Ciddi duygusal sıkıntılar ve kayıplar, tazminat miktarını etkileyebilir.

Maddi Tazminat Davaları

Bir bireyin veya kurumun, başka bir bireyin veya kurumun haksız eylemi sonucunda uğradığı maddi zararların tazmini amacıyla açılan hukuki bir davayı ifade eder. Bu tür davalar genellikle kazalar, ihmal, sözleşme ihlali veya benzeri durumlar neticesinde ortaya çıkar.

Maddi Tazminat Davası Şartları

Maddi Tazminat Davası‘nın başarıyla sonuçlanabilmesi için, mağdurun yaşadığı zararın davalının eylemlerinden kaynaklandığının somut delillerle kanıtlanması ve uygun neden-sonuç ilişkisinin kurulması gerekmektedir. Ayrıca, haksız eylemin mahiyeti ve sorumluluk durumu da belirlenmelidir.

Maddi Tazminat Davası Açmak İçin Gereken Temel Şartlar

Zararın Varlığının İspatı:

  1. Mağdur, maddi zarara uğramış olmalıdır.
  2. Zararın varlığı somut delillerle kanıtlanmalıdır.

Haksız Eylemin Belirlenmesi:

  1. Maddi zarara neden olan eylem, davalı tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır.
  2. Bu eylemin haksız, yani hukuka aykırı bir davranış olduğu ortaya konmalıdır.

Neden-Sonuç İlişkisinin Kurulması:

  1. Zararın, haksız eylemden doğrudan kaynaklandığı ispatlanmalıdır.
  2. Mağdur, zararını davalının eylemiyle ilişkilendirmelidir.

Sorumluluğun Belirlenmesi:

  1. Haksız eylemi gerçekleştiren tarafın sorumluluğu tespit edilmelidir.
  2. Sorumluluğun hukuki bir dayanağı olmalıdır.

Davacının Davaya Yetkisi:

  1. Maddi tazminat davası açan kişi, zarar gören kişi veya yetkili bir temsilcisi olmalıdır.
  2. Davacının davayı açma yetkisi ve haklı çıkarları mahkeme tarafından değerlendirilmelidir.

Dava Açma Süresi:

  1. Haksız eylemin meydana geldiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde dava açılmalıdır.
  2. Dava açma süresi, genellikle hukuki düzenlemelere tabidir ve aşıldığında dava reddedilebilir.

Hukuka Uygunluk:

  1. Maddi tazminat davası, mevcut hukuki düzenlemelere uygun bir şekilde yapılmalıdır.
  2. Hukuki prosedür ve süreçlere uygunluk önemlidir.

Maddi Tazminat Davası Kapsamında Hangi Zararların Tazmini İstenebilecektir?

Maddi Tazminat Davası‘nda, malvarlığı kaybı, gelir kaybı, tedavi masrafları gibi somut ve belirli zararlar talep edilebilir. Bu zararların miktarının belirlenmesi genellikle mahkeme sürecinde uzman görüşlerine ve delillere dayanır.

Maddi Tazminat Davası Kapsamında Hangi Zararların Tazmininin İstenebileceği

Süreli Zararlar:

  1. İş göremezlik süresine bağlı kayıplar,
  2. Tedavi sürecindeki maddi harcamalar,
  3. Süreli gelir kaybı.

Geçici Zararlar:

  1. Tedavi masrafları,
  2. Geçici iş göremezlik nedeniyle yaşanan gelir kaybı,
  3. Tedavi sürecindeki geçici maluliyet kaynaklı ek harcamalar.

Bakıcı Zararları:

  1. Bakıcı maaşları,
  2. Tedavi sürecinde bakıcı hizmeti alınması nedeniyle oluşan ek maliyetler,
  3. Günlük yaşam aktivitelerine destek sağlamak üzere gerekli olan bakıcı masrafları.

SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) Kapsamındaki Zararlar:

  1. Tedavi masraflarının SGK tarafından karşılanmaması durumunda ortaya çıkan maliyetler,
  2. SGK’nın kapsamına girmeyen tedavilerin masrafları,
  3. SGK’nın ödeme yapmaması nedeniyle oluşan gelir kaybı.

Hangi Hallerde, Kimler Tazminat İsteyebilir?

Tazminat davası, haksız eylem sonucu zarar gören herkes tarafından açılabilir. Kazalar, hatalı ürünler, tıbbi hatalar gibi durumlar tazminat davası için temel oluşturabilir. Davacılar, bireyler veya kurumlar olabilir.

Tazminat İsteme Yetkisine Sahip Kişilere Örnekler;

  1. Bireyler: Herhangi bir birey, kazalar, hatalı ürünler, tıbbi hatalar veya benzeri durumlar neticesinde maruz kaldığı zararlar sebebiyle tazminat talep edebilir.
  2. Aileler: Kural olarak tazminat isteminde bulunma hakkı zarar görene aittir fakat uygun şartlar sağlandığında diğer aile üyeleri de tazminat talep edebilir.(TBK. m.56) Örneğin, aile fertlerinden biri tıbbi bir hata nedeniyle zarar gördüğünde, diğer aile üyeleri de bu durumdan etkilenebilir ve tazminat isteme hakkına sahip olabilir.
  3. İşletmeler ve Şirketler: İşletmeler, haksız rekabet, sözleşme ihlali veya ürün sorunları gibi durumlar nedeniyle maddi kayıplar yaşadığında tazminat davası açabilir. Örneğin, hatalı bir ürünün sebep olduğu zararlar yüzünden üretici firma, tazminat talep edebilecek olan diğer işletmeler tarafından dava edilebilir.
  4. Çalışanlar: İş yerinde maruz kalınan iş kazaları, işverenin ihmali veya iş yerindeki tehlikeli koşullar nedeniyle çalışanlar da tazminat davası açabilir. Örneğin, iş kazası sonucu ortaya çıkan maddi ve manevi zararları tazmin etmek adına bir işçi dava açabilir.

Doğabilecek Zararların Türü ve Nitelikleri

Zararlar maddi veya manevi olarak nitelendirilebilir. Maddi zararlar genellikle somut ve ölçülebilirken, manevi zararlar daha soyut ve duygusal bir boyuta sahiptir. Bu zararlar, mağdurun yaşadığı acıları ve kayıpları içerir.

Maddi Zararlar:

  1. Malvarlığı Kaybı: Emlak, araç veya diğer varlıkların zarar görmesi veya kaybedilmesi sonucu oluşan maddi kayıplar.
  2. Gelir Kaybı: Kazalar, haksız eylemler veya diğer nedenlerle gelirde yaşanan azalma veya kayıp.
  3. Tedavi Masrafları: Kişinin maruz kaldığı olayın neden olduğu tıbbi masraflar.

Manevi Zararlar:

  1. Duygusal Acı ve Sıkıntı: Haksız eylemler veya ihlaller sonucu yaşanan psikolojik etkilenmeler, duygusal acı ve sıkıntılar.
  2. İtibar Kaybı: Kişinin toplum içindeki itibarının zarar görmesi, itibar kaybına uğraması.
  3. Psikolojik Etkilenme: Kazalar, travmatik olaylar veya haksız eylemler sonucu oluşan psikolojik etkilenmeler.

Fiziksel Zararlar:

  1. Yaralanmalar: Kazalar veya haksız eylemler nedeniyle kişinin bedeni üzerinde meydana gelen yaralanmalar.
  2. Sağlık Sorunları: Haksız eylemler veya ihmaller sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları.

İş Kaybı ve Ekonomik Zararlar:

  1. İş Göremezlik: Kazalar veya sağlık sorunları nedeniyle kişinin çalışma kapasitesini kaybetmesi.
  2. Ekonomik Kayıplar: İş kaybı, iş göremezlik veya işyerindeki haksız uygulamalar nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kayıplar.

Toplumsal Zararlar:

Toplumsal Etkiler: Haksız eylemlerin toplum üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, genel kamu düzeninin bozulması.

Geçici İş Göremezlik

Geçici iş göremezlik, bir kişinin geçici bir süre boyunca çalışma kapasitesini kaybetmesi durumunu ifade eder. Geçici iş göremezlik tazminatı ise bu süre zarfında ortaya çıkan maddi kayıpların tazmin edilmesini sağlayan bir hukuki kavramdır. Genellikle iş kazaları, trafik kazaları, hastalıklar veya benzeri nedenlerle geçici olarak çalışamayan bireylere ödenen bir tazminat türüdür.

Örneğin, bir iş kazası sonucunda bir çalışanın geçici olarak iş göremez hale gelmesi durumunda, bu kişi tedavi sürecinde ve iyileşme sürecinde geçici iş göremezlik tazminatı talep edebilir. Bu tazminat, kişinin tedavi masraflarını karşılamak, günlük yaşam ihtiyaçlarını sürdürebilmek ve geçici gelir kaybını telafi etmek amacıyla ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, işçinin iyileşme sürecindeki geçici iş kaybını ve bu süre zarfında ortaya çıkan ek maliyetleri karşılamak için ödenir. Tazminat miktarı, işçinin kazançlarına, tedavi sürecine ve iyileşme sürecinin tahmini süresine bağlı olarak belirlenir.

Bu tür tazminatlar genellikle ilgili sigorta kurumları veya davalı tarafından ödenir. Mahkeme, tazminat miktarını belirlerken işçinin yaşadığı kayıpları ve zararları dikkate alır.

Sürekli İş Göremezlik

Sürekli iş göremezlik, kişinin bir kaza, hastalık veya benzeri bir durum sonucunda kalıcı bir şekilde iş yapma yeteneğini kaybetmesi durumunu ifade eder. Sürekli iş göremezlik tazminatı ise bu sürekli kaybın maddi olarak tazmin edilmesini sağlayan bir hukuki kavramdır. Bu tazminat, kişinin sürekli olarak iş yapma yeteneğini kaybetmesi nedeniyle ortaya çıkan uzun vadeli maddi kayıpları karşılamak amacıyla ödenir.

Örneğin, bir iş kazası sonucu kişi kollarını kaybederse ve bu durumda artık belirli bir meslekte çalışma yeteneğine sahip değilse, bu kişi sürekli iş göremezlik tazminatı talep edebilir. Tazminat miktarı, kişinin mesleki becerilerine, kazanç düzeyine, yaşına ve yaşam standartlarına bağlı olarak belirlenir.

Sürekli iş göremezlik tazminatı genellikle uzun vadeli bir planı içerir ve kişinin yaşam boyunca devam eden maddi ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Bu tazminatın ödenmesi genellikle sigorta şirketleri, işveren veya diğer sorumluluğu olan tarafça gerçekleştirilir. Mahkeme, tazminat miktarını belirlerken uzman görüşlerini, tıbbi raporları ve kişinin gelecekteki kayıplarını dikkate alır.

Tazminat Davası Ne Zaman Sonuçlanır?

Tazminat Davasının süresi, mahkemenin yoğunluğuna, delil toplama sürecine ve diğer faktörlere bağlı olarak değişen bir süreçtir. Bu tür davaların sonuçlanma süresi, olayın karmaşıklığı ve davadaki tarafların iş birliği gibi birçok nedene bağlı olup yaklaşık 1-2 yıl sürmektedir.

  1. Mahkemenin Yoğunluğu: Davaların mahkemede işlenme hızı, genellikle o dönemdeki dava yoğunluğuna bağlıdır. Eğer mahkeme büyük bir dava yükü altındaysa, bu durum davaların daha uzun sürebileceği anlamına gelir.
  2. Delil Toplama Süreci: Davaya karışan tarafların ve mahkemenin delil toplama süreci, davanın karmaşıklığına ve türüne bağlı olarak zaman alabilir. Taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü ve delillerin toplanması süreci uzadıkça davanın sonuçlanması da gecikebilir.
  3. Davaya İlişkin İtirazlar: Davada bir veya her iki tarafın yaptığı itirazlar veya ek başvurular, sürecin uzamasına neden olabilir. Mahkeme, bu itirazları değerlendirmek ve adil bir karar vermek için ek süre talep edebilir.
  4. Davalı ve Davacı İş birliği: Davaya karışan taraflar arasındaki iş birliği, davayı hızlandırabilir veya yavaşlatabilir. Taraflar arasında uzlaşma veya anlaşmazlık durumu, sürecin seyrini etkiler.
  5. Davanın Karmaşıklığı: Davanın karmaşıklığı, mahkemenin olayları anlama ve değerlendirme sürecini etkiler. Kompleks davalarda, mahkeme daha fazla zamana ihtiyaç duyabilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Yargıtay Kararları

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi T. 25.10.2023 E. 2023/9878 K. 2023/16063

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

KARAR : I. DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 21…..2005-19.10.2012 tarihleri arasında davalı Bankada çalıştığını, haksız şekilde zimmetine para geçirmekle suçlandığını, akabinde hakkında kamu davası açıldığını, … sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile maddi ve manevi tazminat alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesine aykırı eylem ve davranışlar sergilediğini, Banka müfettişlerine verdiği cevaplarda çelişkili beyanlarda bulunduğunu, … sözleşmesinin haklı nedene dayanarak feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 21…..2005-19.10.2012 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı, davacının iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği, davacının ceza yargılaması sonucunda beraat ettiği, dava konusu olaydan sonra birden fazla yere … başvurusunda bulunduğu, … başvurularının olumlu sonuçlanmadığı, işçinin maddi ve manevi zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; feshin haksız olarak nitelendirilmesinin gerekçelendirilmediğini, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini ve müvekkilinden hiçbir alacağı bulunmadığını, kararda ceza yargılamasında davacının beraatine hükmedildiğine atıfta bulunulmuş ise de ceza yargılamasında verilmiş olan beraat hükmünün delil yetersizliği sebebiyle olduğu, bu nedenle hukuk yargılamasında bağlayıcı olmadığını, davacının zimmet suçu işlediği şüphesi ile şikâyet edilmesinin kişilik haklarına zarar verdiğinden bahisle manevi tazminat talebinin kabul edilmesinin hukuka ve usule aykırı olduğunu, maddi tazminat talebinin kabulünün de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç : Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; feshe konu olayla ilgili işveren tarafından davacı hakkında 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’na muhalefet suçundan suç duyurusunda bulunulduğu, yapılan yargılama neticesinde atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği ve verilen kararın kesinleştiği, feshe konu olayda davacının Brink’s isimli firmadan 130.000,00 EURO aldığını gelişen aşamalarda kabul etmediği, firma görevlisi tarafından davacıya teslim edilen para miktarının kamera görüntülerine ilişkin yapılan tespitler dışında şüpheden uzak şekilde belirli olmadığı, davacının çantasına koyduğu kağıdın içerisinde para olup olmadığının netleştirilemediği nazara alındığında; işverence yapılan … sözleşmesinin feshi işleminin şüphe feshi kapsamında kaldığı, bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, … sözleşmesinin haklı nedenle feshinin davalı tarafından ispatlanamadığı, davalının … sözleşmesini feshetmesinde kusurlu hareketinden bahsedilemeyeceği, … hukuku açısından işverenin şikâyet hakkını kullanmasının salt bu nedenle davacıya tazminat hakkı tanımadığı, nitekim feshin geçerli olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatine varıldığından davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin işverenin kusurunun bulunmaması nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar : Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; gerek uzun süren ceza yargılamasında gerekse de hukuk yargılamasında gereğinden fazla yıpranan müvekkilinin davalı Banka tarafından yapılan feshin haksız ve usulsüz olduğu tescil edilmişken maddi ve manevi zarar görmediğinin kabul edilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe : 

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı işçinin maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri.

2. 6098 Sayılı … Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 51, 58, 74, 114 ve 417. maddeleri.

3. 4271 Sayılı … Medeni Kanunu’nun 24. maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihâi kararlarının bozulması 6100 Sayılı Kanun’un 371.maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi T. 25.4.2023 E. 2023/570 K. 2023/438

DAVA : Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacılar ve davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz, davacılar vekili tarafından katılma yolu ile temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

1.Davacı vekili dava dilekçesi ile; kazalı sigortalının 11.10.2013 günü meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğradığını iddia ederek kazalı için 100,00 TL maddi, 100,00 TL hastane ve tedavi gideri, 100,00 TL diğer giderler, 100.000,00 TL manevi tazminatın, eşi için 100,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın, çocukları için 10.000,00 er TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili yargılama sırasında 30.09.2019 tarihli dilekçeyle kazalı için maddi tazminat talebini toplam 132.856,11 TL’ye, tedavi giderini toplam 537,50 TL ye çıkarmıştır.

II. CEVAP

1.Davalı Kommersan Mermer Matbaa vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı Kommersan A.Ş.’nin, dava konusu iş kazası nedeniyle kusurunun olmadığını, davalı Kommersan A.Ş., işyerinde iş kazasının meydana gelmemesi için üzerine düşen gerekli ve yeterli tüm önlemleri aldıklarını, iş yerinde bir iş güvenliği birimi oluşturulduğunu, çalışanların sürekli olarak iş güvenliği eğitimlerine tabi tutulduğunu, çalışanlara çalıştıkları birimin gerektirdiği tüm iş güvenliği aletleri imza karşılığında teslim edildiğini ve bu aletlerin kullanımlarının sürekli olarak denetlendiğini, davalı Kommersan A.Ş.’nin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiş olduğundan Kommersan A.Ş.’ye kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, kaza, kazazede işçinin kendisine herhangi bir emir ve talimat verilmediği halde, park halindeki kamyonun fren sistemine hava dolması için araca binmeden, aracın kontağı çevirerek çalıştırması sonucunda meydana geldiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; geçim sıkıntısı çektiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1-)Davanın kısmen kabulü ile,

Davacı … için 50.000,00 TL manevi tazminatın, 132.865,11 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 11.10.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, 537,50 TL tedavi giderinin 100,00 TL Sine dava tarihi olan 25.12.2017 tarihi, bakiyesine ıslah tarihi olan 30.09.2019 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle,

Davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın, 100,00 TL kazanç kaybı bedelinin olay tarihi olan 11.10.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle,

Davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 11.10.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle,

Davacı Melisa Yeter için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 11.10.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak adı geçen davacılara verilmesine,

Fazla istemin reddine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yaşanılan bu kaza dolayısıyla büyük bir elem, ıstırap ve psikolojik problemler çekmiş olup, yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı, bu acıları bir nebze olsun dindirebilecek nitelikte olmadığını, müvekkilinin sürekli olarak hayatı boyunca yaşayacağı %50 oranında daimi iş gücü kaybına binaen yerel mahkemece 132.865,11-TL maddi tazminata hükmedilmesinin oldukça düşük olduğunu, davalı şirketin karar tarihinde vekille temsil edilmediğinden yerel mahkemenin davalı şirket lehine vermiş olduğu vekalet ücreti kararının kaldırılması gerektiğini, müvekkili … lehine maddi tazminat yönünden ek dava açma haklarının engellenmemesi adına hüküm kısmına “fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla” şerhinin eklenmesini talep ettiğini bildirerek kararı istinaf etmiştir.

2.Davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusuru olmadığını, müvekkili işverenin, işçilere işyerinde karşılaşılabilecek riskler ve alınması gerekli önlemler konusunda iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verdiğini, teknolojik olarak alınması gereken önlemleri aldığını ve gerekli teçhizatı sağlayarak üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, kazanın, kazazede işçinin kendisine herhangi bir emir ve talimat verilmediği halde, park halindeki kamyonun fren sistemine hava dolması için araca binmeden, aracın kontağı çevirerek çalıştırması sonucu meydana geldiğini, davacı işçinin tedbirsiz davranışta bulunduğunu, güvenli çalışma kurallarına uymadığını, davacı taraflar lehine fahiş boyutta maddi tazminat bedeli belirlendiğini, davacının dava konusu iş kazası nedeniyle beyan ettiği %50 maluliyet oranın kabulü mümkün olmamakla yerel mahkemece maluliyet oranının kesin bir şekilde belirlenmesi hususunda yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hatalı hüküm kurulduğunu, manevi tazminatın fahiş olduğunu, yakınları ve ailesinin dava hakkı olmadığı halde yerel mahkemece davacı kazazede işçinin eşi ve her bir çocuğu için de manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın G. Sigorta A.Ş.’ye ihbar etme zorunluluğunun hasıl olduğunu bildirerek kararı istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç : Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmamasına, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere göre 6098 Sayılı T.B.K.’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği, ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar görenin ya da ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği öngörülmüş olup, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olması gerektiği, hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmesi gerektiği, takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, 26.06.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların açıkça gösterildiği, bunların her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği, hakim bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı, olayın oluş biçimi gibi özellikleri göz önünde tutması ve hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiğini de dikkate alması gerektiği, bu ilkeler, dosya kapsamı, delil durumu ile hükmedilen manevi tazminat miktarı yerinde olup, kusur durumu, paranın satın alma gücü, kaza tarihi, %50’lik maluliyet oranı da değerlendirildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarına yönelik itirazların yerinde olmadığı, davacılar vekilinin iş gücü kaybı sebebiyle hesap ve takdir edilen maddi tazminata yönelik itirazının somut olmadığı, davalı şirketin son duruşmaya kadar kendisini vekille temsil ettiği ve red sebebiyle davalı yararına vekalet ücreti takdir ve tayininin isabetli olduğu, davacının ek dava açma hakkını kullanması için yargı kararına ihtiyaç olmadığı, yargılama boyunca davalı tarafından usulüne uygun ihbar talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle;

Hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekili ile davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekilince yapılan istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz, davacılar vekili tarafından katılma yolu ile temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin müvekkili …’in uğramış olduğu %50 daimi iş gücü kaybı nedeniyle takdir etmiş olduğu maddi tazminat miktarı ile davacı müvekkilleri lehine takdir ettiği manevi tazminat miktarlarının oldukça düşük olduğunu, acılarını karşılamak için oldukça yetersiz olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerle aynı doğrultuda kararının bozulması gerektiğini belirtmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 371. maddeleri, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. Ve 417. maddesi, 5510 Sayılı Kanun’un 13. maddesi, 4857 Sayılı İş Kanunun 77. maddesiyle 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. maddeleri.

3. Değerlendirme

1. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 77.  maddesinin açık buyruğu iken, 4857 Sayılı Kanun’un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

2. Buna göre, 6331 Sayılı Kanun’un “İşverenin Genel Yükümlülüğü” kenar başlıklı 4. maddesinde:

“İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

a-)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b-)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c-)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.

ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.

d-)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.” hükmü düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, “İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:

a-)Risklerden kaçınmak,

b-)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,

c-)Risklerle kaynağında mücadele etmek,

ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,

d-)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,

e-)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,

f-)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,

g-)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,

ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.” hükmü yer almaktadır.

3. Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 Sayılı kararı).

4. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.

5. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanı sıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.

5. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.

6. İş kazası hukuki sebebine dayalı tazminat davalarında olayın gerçekleşme şeklinin tarafların gösterdiği deliller dikkate alınarak her türlü şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulması ve giderek kusur oranlarının bu olaya uygun şekilde belirlenmesi gerektiği açıktır.

7. Borçlar Kanunu 74. (818 Sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. K. Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.

8. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; kazalı sigortalı …’in, Kommersan Mermer Maden İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş. çalışanı olduğu, 11.10.2013 tarihinde işyerinde mermer tozlarının taşınması işinde kullanılan … plakalı kamyonu aynı işyerinde şoför olarak çalışmakta olan …’ın işyerinin çamur dökme sahası kenarına hafif eğimli yola park ettiği, …’in park halindeki kamyonun (hava takviyeli frene sahip) fren sistemine hava doldurmak maksadıyla kamyonun yanına gittiği, kapısı kilitli olmayan ve kontağı üzerinde bulunan kamyonun kapısını açtığı, kamyona binmeden dışardan aracın kontağını çevirmesi ile birlikte (marşa bastığı) 1. vitesteki kamyonun öne doğru aniden hareket ettiği, …’in aracı durdurmaya çalıştığı ancak kamyonun açık olan kapısının işyeri yemekhanesinin duvarına çarptığı ve …’in kamyonun kapısı ile şasesi arasında sıkışması sonucu yaralandığı, bu olay nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğradığı, SGK Başkanlığı inceleme Raporu’nda; olayın iş kazası olduğunun, davalı işveren Kommersan Mermer Maden İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş.’nin % 25 oranında kusurlu olduğunun, davalı …’ın % 25 oranında kusurlu olduğunun, kazazede …’in %50 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece aldırılan 13.03.2019 tarihli kusur bilirkişi raporunda, olayın meydana gelmesinde kazalının %75, davalı işveren Kommersan Mermer Maden İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş.’nin % 20, davalı …’ın % 5 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, dava konusu olaya ilişkin SGK tarafından açılan rücu dava dosyasının, Muğla İş Mahkemesi’nin 2022/69 Esas sayılı dosyası ile görüldüğü, işbu rücu dosyasının derdest olduğu, böylelikle eldeki dosya ile çelişir nitelikle raporlar bulunduğu ancak bu çelişkilerin giderilmediği anlaşılmaktadır.

9. Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararların ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.

10.Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu oluşturmaktadır. Kanun’un 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.

11.Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği; rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri, teknik arıza ve tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”

12.Somut olayda, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, hükme esas hesap bilirkişi raporunda, davacı için kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmının tazminat alacağından tenzil edilmemesi suretiyle TBK’nun 55. maddesine aykırı olacak şekilde yapılan hesabın hükme esas alınması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

13.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş; hüküm altına alınacak tazminat miktarlarına etkisi bakımından, aynı olaya ilişkin ceza dosyası ile rücu dava dosyasındaki kusur raporlarının irdelenmesi suretiyle – verilen kararların kesinleşip kesinleşmediğinin gözetilerek, yukarıda bahsedilen kusur raporlarını düzenleyen heyetlerden farklı, A sınıfı İş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak farklı bir bilirkişi heyetine; dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkiyi gidertmek, tarafların iş kazasının gerçekleşmesindeki kusur oranlarını – tarafların dosyada mevcut kusur raporlarına itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle- her türlü şüpheden uzak şekilde tespit ettirmek, belirlenecek kusur oranını mahkemece hükme esas alınan 01.03.2019 tarihli hesap raporuna uygulamak, bu hesap raporundaki bilinen devre sonu olarak esas alınan tarihi ileri çekmemek ve bu tarihten sonra yürürlüğe giren asgari ücretteki farkları rapora yansıtmamak ve kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmının tazminat alacağından tenzil etmek suretiyle alınacak raporu hükme esas almaktan ve taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek davacının talepleri doğrultusunda karar vermekten ibarettir.

14. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

15. O halde, davacılar ve davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada bozma sebebine göre temyiz eden davacılar ve davalı Kommersan Mermer Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin, … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.04.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir